English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ C ] / Cabaña

Cabaña translate Spanish

4,664 parallel translation
Ben bir kabin ihtiyacınız olmaz.
No necesitaría una cabaña.
Elbette, Yaşayacaksın bir kabin var.
Por supuesto, tendrás una cabaña.
Kulübeme yürüyeyim dedim ama çok acıttı.
Traté de caminar a la cabaña, me duele mucho.
Sonra da kulübemi yaktıklarını hatırladım.
Luego recordé que quemaron mi cabaña.
- Neresi? - Kulübe.
- Una cabaña.
- Doğru gittiğimize emin misin?
- ¿ Estás segura de que la cabaña de tu tío está por aquí?
Burası hangi dayınındı?
¿ Qué tío es el dueño de esta cabaña?
Kulübenin içine bir rakun girmişti ölüm kalım savaşı gibi bir şeydi.
Había... un mapache que entró en la cabaña y hubo algo así como una lucha a muerte.
Bunu söyleyen, Ebola hastalarıyla dolu sazdan bir kulübede sabahlayanın ta kendisi.
Lo dice el hombre que se pasó la noche en una cabaña de paja llena de víctimas de Ébola.
Ali beni ambardan çıkardığında bir şey söylemişti. - Shana'dan öğrenmesini istedim.
Le dije a Shana que averiguara lo que me dijo Ali cuando me sacó de la cabaña.
Shana, konuşmayı anlattı.
Shana sabe qué dijimos afuera de la cabaña.
Kulübemin oradaki ağaçlıklara baktım.
Registré el bosque por mi cabaña.
Ve bu kır evinin sadeliği.
Y la humildad de esta cabaña.
Yaşlı kadın içerideyken evi mi yakacağız?
¿ Vamos a quemar la cabaña con el anciano adentro?
Boş kulübe işte.
Es una cabaña vacía.
Ayrıca düşünmüştüm ki kulübeyi gerçekten kullanırız.
Y pensé que de verdad íbamos a poder usar la cabaña.
Hatırlasana, konak yandıktan sonra oyunu birinin benden çaldığını söylemiştim hepinize ben Radley'deyken?
¿ Recuerdas que cuando la cabaña se quemó te dije que alguien robó mi juego mientras estaba en Radley?
Yangının çıktığı gece kulübede miydin?
¿ Estabas en la cabaña la noche del incendio?
İşte pislik iğrenç kabinimizin içine girdik.
Y aquí tenemos el interior de nuestra mierda, vieja cabaña.
- O kulübede neler olmuş?
¿ Qué pasó en esa cabaña?
Honduras'ta, cır cır öten bir Amerikalı'yla hücredeydim.
Cuando estuve en Honduras, estaba dentro de una cabaña. Y junto a mí estaba un americano que hablaba, hablaba, porque tenía miedo.
Bu mu yani meşhur, aile kulübeniz?
Esta es la famosa cabaña familiar.
Kulübeye dönmeliyiz.
Debemos regresar a la cabaña.
Kasabanın dışında aileme ait eski bir ev var.
- Sí. Bueno, tengo una vieja cabaña familiar en las afueras de la ciudad.
Şimdi eve geldiler.
¿ Qué? En la cabaña.
Evin yerini söylediği için sürekli özür diliyor ama ona bunun benim hatam olduğunu söyledim.
Sigue disculpándose por darles información sobre la cabaña, pero le dije que yo tomaba la responsabilidad.
Bir bulduk ki berbat bir gecekondunun arkasında çömelmiş, ağzında sigara.
Y lo encontramos, agazapado... detrás de una especie de cabaña de barro hedionda a mierda, con un cigarrillo.
Av kulübenizin yanındaki ormanda.
En el bosque cerca de tu cabaña de caza.
Babası av barakasından hastaneye getirildiğinde çoktan ölmüştü.
Su padre había sido llevado al hospital... desde su cabaña de caza y murió al llegar.
Av barakası mı?
¿ Su cabaña de caza?
İşte baraka.
Ahí está la cabaña.
Caleb o avcı barakasında bir şey arıyordu.
Caleb estaba buscando algo en la cabaña de caza.
Sürekli karşılaşıp durduğumuz tuhaf insanlardı.
Era esa gente rara de la cabaña con la que nos seguimos cruzando.
Buraya. Çocukluğunun geçtiği kulübeye.
Este lugar, la cabaña donde te criaste.
" Hayır Damon üçümüzün Caroline'nin babasının kulubesinde kapatılmamız çok acayip olur çünkü senin kankanı öldürdüm ve Elena bu sırrı benden saklıyor
"¿ No, Damon. Sería incómodo tenernos a los tres encerrados en la cabaña del padre de Caroline porque maté a tu mejor amigo y Elena está guardando el secreto por mí?"
Kabinde her ne gördüyseniz boş verin.
- Bien. Lo que viste en esa cabaña, olvídate de ello.
Birkaç yandaşın sözü ile... Küçük bir kabinde karantina altına alındı. North Brother adasında, rızası dışında rahatsızlarla ve hastalıklılarla ve ölüm döşeğindekilerle birlikte kendisinin bunlardan hiçbiri olmamasına rağmen.
Según dicen algunos cruzados, ha estado encerrada en una pequeña cabaña en North Brother Island en contra de su voluntad con los enfermos y con los moribundos y ella no es ninguna de esas cosas.
Benim kulübede sanırım.
Bueno, supongo que en mi cabaña.
Ağaç sınırının yanındaki sezonluk kulübede.
Es una cabaña cerca de donde empieza el bosque.
Kulübede.
Está en una cabaña.
Madison Pryce'ın gönderdiği videoda ölmeden hemen önce bir kulübedeydi.
El video que hizo Madison Pryce mostraba que estuvo en una cabaña la noche antes de morir.
Eşcinseldi, dolayısıyla bir erkeğin kulübesi olamaz daha çok ya bir arkadaşı ya da sevgilisinin kulübesi.
Era gay, así que no es probable que fuera la cabaña de un hombre. Más bien una amiga o amante.
Saat beşi az geçiyordu, kulübeden çıkarken gördüm.
Un poco después de las 5 : 00, cuando ella dejó mi cabaña.
Madison 9 numaralı kulübeyi kullanıyormuş.
Madison usó la cabaña 9.
Pam Parsons'ın söylediğine göre Madison onun kulübesinden saat beşi geçe çıkmış.
Pam Parsons dijo que Madison salió de su cabaña a las 5 de esta mañana, para venir aquí.
Bunu Madison Pryce isimli bir kadının kulübesinde bulduk.
Lo encontramos en la cabaña que usaba una mujer llamada Madison Pryce.
Grant beni kulübe tekrar davet ettiğinde 9 numaralı kızın kulübesi olacağını tahmin ettim.
Cuando Gran me invitó de nuevo a Forager, pensé sobre... la chica en la cabaña nueve.
Kulübeye kamera koymama izin verecekti.
Le dejó instalar cámaras en la cabaña.
Ama o sabah kulübeye kamerayı koymak için gittiğimde kız erken geldi.
Pero cuando fui a la cabaña a instalar las cámaras esa mañana la chica regresó antes.
Bizimkilerin George's County'de kulübeleri var.
Mis padres tienen una cabaña en el condado Príncipe Jorge.
Kulübede buluşuruz.
Podemos encontrarnos en la cabaña.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]