Carné translate Spanish
19,754 parallel translation
Ehliyet ve ruhsat lütfen.
¿ Puede darme su carné de conducir y los papeles del vehículo, señor?
Ehliyet almasına izin vermedim.
Bueno, no le dejé que se sacara el carné de conducir.
Bir dilim köfte olabilir.
Quizás una ración de pastel de carne.
Köfte mi? Hay arkadaş.
¿ Pastel de carne?
Elimizde altın rengi, siyah ve ten rengi var.
Aquí tienes. Viene en dorado, negro, y carne.
Etin tadını başka nasıl tanımlarsınız?
¿ Qué otras palabras usarían para describir el sabor de la carne?
Bilmeniz adına söylüyorum, bu gece bir spesiyalimiz var. Wagyu bifteği, 30 gün kurutuldu. Üzerinde nane ve az pişmiş servis ediyoruz.
El especial de esta noche, filete, madurado en seco 30 días, carne Waygu con menta, jugoso.
Dört tane çavdarlı konservede sığır eti, iki yumurta salatası ve bir turşulu ringa balığı salatası.
Cuatro carne en lata con pan de centeno, uh, dos ensalada de huevo en blanco, y una ensalada de escabeche-arenque
Farkında mısın dostum köfte olmana ramak kalmıştı.
En serio, socio. Eres de los que desperdician un pastel de carne.
# Ve kokuşmuş etler olmazsa #
♪ Y no siendo que coma algo de carne rancia ♪
# Ve kokuşmuş etler olmazsa #
♪ Y no siendo que coma algo de carne rancia- - ♪
- Hanwoo eti yiyelim.
- Comamos carne vacuna.
Ölmeden önce bana ısmarladığın eti yiyebilecek miyim hiç bilmiyorum.
No sé si alguna vez comeré de la carne a la que me invites tú, hasta que muera.
Baba bugün et yiyoruz ya.
Papá, hoy estamos comiendo carne.
Ismarladığın et işe yaradı sanırım.
Creo que la carne que compraste funcionó.
Dana kavurma da alır mısın?
¿ Nos compras carne marinada?
Bugün Etsiz Pazartesi.
Es lunes sin carne.
Bu güzel vücutlu hanımım adı Angel.
Ese pedazo de carne tan bien formado es Ángel.
Önceden bir plan yapmadıysan kurutulmuş sığır stroganof yapmayı düşünüyorum.
Entonces, si no tenías planes, pensaba en hacer mi carne seca a la Strógonoff.
"İhanetin bedeli her zaman bedenden gelir."
"El precio de cualquier traición siempre se vence en la carne."
İnsan eti yemek dine aykırı bir şey.
Es algo impuro, comer carne humana.
Çok geçmeden zihmini tamamen reanimasyon ve o değersiz et yığınlarına yenilenmiş bir hayat verme düşünceleri doldurmaya başladı.
No tardé mucho tiempo en reconvertir mis ideas completamente hacia la reanimación y traer a aquellos lamentables bultos de carne a una vida renovada.
Avuç avuç et yediler.
Puñados de carne comían y comían.
Tap, tap, tap. Dövme iğnesinin pembe tene değerken çıkardığı ses. Damla damla kanın yere dökülürken çıkardığı ses.
El tap, tap, tap... de la aguja de tatuar en la carne rosa, y las gotas de sangre que gotean, gotean, gotean al suelo.
- Şu konuşana da bakın. Çalıntı cesetlerin ve ölülerin ticaretini yaparsın sen ancak.
¡ Bonitas palabras las tuyas, que traficas con cuerpos robados y carne muerta!
Gerçi eti çok lezzetliydi.
Aunque su carne era dulce.
Et iyi görünüyor.
[Silbido del agua] Bien parecido carne.
Öyle bir kadının kutsal bir bedene dokunmasına izin verdiyse iyi ve dindar bir Hristiyan kadının onun kutsal metinlerini süslemesine izin vermez miydi?
Si él toleró que semejante mujer tocara la carne sagrada, ¿ cuánto más aprobaría que una buena y piadosa mujer cristiana adornara sus sagrados textos?
Alevlerin içinden sağ çıktı, eti hiç bir zarar görmemişti.
Dejó la pira con vida, su carne totalmente intacta. Y, ¿ qué hicieron con ella?
Et, kan ve kas olarak doğuyoruz.
Nacemos del músculo, de la carne y de la sangre.
Kendi et ve kanımı
Mi propia carne y sangre.
Yiyecek. Dört aylık yemek yeter mi?
Comida. ¿ Cuatro meses de suministro de carne?
Etimden ve kanımdan olacaksın.
Va a ser carne de mi carne... Sangre de mi sangre.
- Eski bir kasabın servis girişinde.
Es la entrada de servicio de una vieja empacadora de carne.
Herkesi birer et parçası olarak görüyorlar.
Ven a todos los demás como sacos de carne animados.
Erkek kardeşim Chop-Top'un kruvasan sandviçlerine koyduğu tatlı etten bahsetmiyorum bile.
Por no hablar de la carne dulce... que mi hermano Chop-Top pone en sus sándwiches croissant.
Etin cazibesi.
De la carne.
Bagga'yı ezdin geçtin.
Hizo carne picada de Bagga.
Etimden ve kanımdan olacaksın.
Serás carne de mi carne... Sangre de mi sangre.
Ancak kanlı kırmızı etimizi yedikten sonra sofradalar.
Después de que hayamos tomado nuestra jugosa carne roja.
Zamanı geldiğinde soyum Vanessa perişan olduğunda, aciz düştüğünde bana yalvardığında işte o zaman ona sahip olacağız.
Cuando sea el momento adecuado, carne mía. Cuando sea desdichada. Cuando esté desamparada.
Canlı bedeni yediğini biliyoruz.
Sabemos que comen'carne viva'.
Peki ya o şey bunları ölü bedeni canlandırmak için kullanıyorsa?
¿ Y si además los usa para reanimar la'carne muerta'?
Tavuk ve mısır çorbası içmiş olabilir mi sence?
¿ No sería carne de pollo y sopa de maíz dulce, por casualidad?
O zaman... 26, Z demekse, T de Tavuk demektir.
Así que... 26 es igual a la Z es igual a C para carne de pollo.
Sol kolun dirsek altındaki yara bölgesinden etiyle birlikte kopmuş. Üst kol kemiği çıplak kemik parçalarıyla budanmış.
El brazo izquierdo roto por debajo del codo, con la carne en el sitio desgarrada, y el húmero seccionado, con porciones del hueso pelado.
Eğer o bir büyükbaş hayvandan, insana doğru çevrilirse geriye dönme olmaz.
Si pasó de ganado a carne humana, no habrá vuelta atrás.
Canavarların atası kurtlanmış bedenlerin kralı.
El Padre de las Bestias, el Rey del gusano que repta por la carne.
İnsan eti yiyip kan içerek mi?
¿ Y el comer carne y el beber sangre?
Bedenini ver bana.
Entrégame tu carne.
İnsanlara et muamelesi yapan birine!
¿ Alguien que trata a las personas como carne?