Centro translate Spanish
25,059 parallel translation
Alışveriş merkezine bir dahaki gidişimizde sanırım tişört alacağım.
Sabes, la próxima vez que vayamos al centro comercial creo que compraré una camisa.
Şehir merkezine doğru bir seyahate gitme havanda mısın Bobo?
¿ Estás de humor para dar un paseo al centro, Bobo?
Bir fırtınanın ortasında gördüm onu Harry.
- No lo sé. Harry, lo percibí en el centro de una tormenta.
Bu Dünya, Çoklu Evren'in merkezi.
Esta Tierra es el centro del multiverso.
Her zaman, her aramada, her kliniğe yatışta.
Cada vez, cada búsqueda, cada centro de rehabilitación.
Algoritmayı alalım, metal bir kutunun içine tıkıştırıp veri merkezinin arkasına bir yerlere yerleştirelim de hiçbir şeye bağlanamasın. Yerinde öylece dursun, kimsenin de dikkatini çekmesin.
Metamos el algoritmo en una caja de metal... en algún centro de datos donde no pueda conectarse a nada, y sin que nadie sepa nunca que está ahí.
Çünkü bunu alıp veri merkezinin bodrumundaki bir deliğe sokacağız. İsmi John olan at kuyruklu üzgün bir adamdan başka kimse onu görmeyecek.
Porque la pondremos en un hueco Un centro de datos, donde nadie la va a poder ver excepto un hombre con moño llamado Jhon.
Kılık değiştirmek için alışveriş merkezine gittik ve farklı trençkotlar denedik.
Luego nos fuimos hasta un centro comercial a probamos muchos impermeables.
Center Theater Group'tan arıyorum.
Buenas tardes, lo llamo del Grupo Teatro del Centro.
Emily Chang, seninle birlikte burada San Francisco bayrağı altında Embarcadero Merkezi'nin nefes kesici manzarasında tarihi Pier Three'de olmak muhteşem bir şey.
Emily Chang, es un gusto estar aquí contigo... en el histórico Pier 3, con una maravillosa vista... del Centro Embarcadero y la bandera de San Francisco.
d Karşınızda Paul d d AVM'yi korumak için d d Ama ne zaman aşık olacak?
* Aquí está Paul * * Para vigilar el centro comercial * * ¿ Pero cuándo se enamorará?
Şehirdeki komedi kulübüne gideceğiz.
Iremos al club de comedia en el centro de la ciudad.
Çarşıdaki mi?
¿ El centro?
Um, ooh, alışveriş merkezi arabasına mıl?
¿ El trolebús en el centro comercial?
Fenway'daki koltuklar çok dar ve bir çoğunun da kötü bir görüş açısı var!
¡ Los asientos son demasiado estrechos, y muchos apuntan al centro del campo!
Evet, sadece buzlu çatı ve oluklardan düşme sonucu oluşan yaralanmalar için bile bir cerrahi merkezimiz var.
Sí, tenemos todo un centro de cirugía para heridas por caerse de techos congelados y canaletas.
Antarktika'da konuşlanmış McMurdo isminde bir Amerikan araştırma tesisi var.
El centro de investigación de los EE.UU McMurdo está ubicado en la Antártida.
Ayak masajı yaptırabileceğin, smoothie ve 20 dakikadan az bir sürede anahtar alabileceğin alışveriş merkezlerini seviyorum.
Me encanta el centro comercial, donde te pueden dar un masaje en los pies y un batido de frutas y hacerte una llave nueva en menos de 20 minutos.
Labirentin merkezine neredeyse ulaştık, ne dersin?
Ya casi estamos, ¿ verdad? El centro del laberinto.
Labirentin merkezi mi?
¿ El centro del laberinto?
Her seçim seni merkeze yaklaştırabileceği gibi daireler çizerek uçlara, deliliğe de yönlendirebilir.
Cada elección puede acercarte al centro o hacer que des vueltas en círculo de vuelta a los bordes, a la locura.
Merkezin neyi temsil ettiğini artık anlıyor musun Dolores?
¿ Entiendes ahora, Dolores, lo que el centro representa?
Labirentin merkezi nerede Dolores?
¿ Dónde está el centro del laberinto, Dolores?
Görüyorum ki labirentin merkezini bulmuşsun.
Veo que has encontrado el centro del laberinto.
Sonunda buraya, labirentin merkezine ulaştım.
Al fin, he llegado aquí. El centro del laberinto.
Geçen yıl orada babanın ekibi ziyaretçi merkezini inşa etti ve inşaat işinde olduğunuzdan plastik patlayıcılara da erişiminiz var, öyleyse ben neyi kaçırıyorum?
La tripulación de su padre ayudó a construir centro de visitantes que hay el año pasado, y ya que estás en la construcción, usted tiene acceso o explosivos plásticos, así que... ¿ Qué me estoy perdiendo?
Şehir merkezinde terkedilmiş bir depoya gelip giderken görülmüş yemeklerini nerede depoladığını biliyoruz.
Ha sido captado entrando y saliendo de un depósito abandonado en el centro de la ciudad, dónde creemos que está almacenando su comida.
Cadmus Projesi isimli bir yere her şey dahil bir tatil yeri olmadığını tahmin ediyorum.
A un lugar llamado Proyecto Cadmus, el cuál supongo no es ningún centro turístico.
National City devasa bir düşünce havuzu mu?
¿ National City es un centro de pensamiento gigante?
Yukarı uçup, bombayı şehir merkezinde patlatırsa ölmez.
No si va volando y la detona en el centro de la ciudad.
Çemberin merkezine dursun.
Sujétalo en el centro del círculo.
Candace bizi özellikle alışveriş merkezlerinde ki şirin restoranlara götürmeyip kulübe götürüyor ki onun ne kadar zengin olduğunu hatırlayalım.
Candace no podía llevarnos a un bonito restaurante en el centro comercial, tenía que invitarnos a su club para recordarnos todo el dinero que tiene.
Orası odak noktası. Monarşinin evi.
Es el centro neurálgico, el hogar del monarca.
Bazen de beni alışveriş merkezinin hapishanesine sokuyor.
A veces me pone en la cárcel del centro comercial.
Hallyu Core Mall projesi en başından sarsılıyor.
El proyecto del Centro Comercial Hallyu está siendo perturbado desde el inicio.
Fakat Newstar Yatırım, Hallyu Core Mall'u inşa eden şirket.
Newstar Invest es la compañía que está construyendo el Centro Comercial Hallyu.
Hallyu Core Mall'a şiddetle karşı çıkan biri olamaz mı?
¿ No podría tratarse de alguien que se opone fuertemente al Centro Comercial Hallyu?
Pasadena'da araştırma binası olan bir petrol şirketi.
Es una compañía petrolera con un centro de investigación en Pasadena.
Ofisim şehir merkezinde.
mi oficina está en el centro.
- HKM'de görevliyim.
Soy del Centro de Control de Enfermedades.
J.D. Psikiyatrik Tedavi Merkezi
CENTRO DE TRATAMIENTO PSIQUIÁTRICO JD PEOPLES
LAPD şehrin her noktasını görebilmek için merkezdeki mağazalarla çalışıyor, yani...
Bueno, la poli trabaja con los comerciantes del centro para cubrir cada centímetro de la ciudad, así que...
Birlikte merkeze gideceğiz, tamam mı?
Vamos a ir al centro juntos, ¿ de acuerdo?
Seninle merkeze geleceğim... çünkü bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Voy a ir contigo al centro porque ya da igual.
Pekâlâ, merkeze götürelim, lütfen.
Bueno, vamos a llegar al centro de la escena, por favor.
Merkezde kaçacak delik yok.
No hay agujeros perdieron en el centro del escenario.
Hadi onu merkeze alalım.
Vamos a meterla en el centro del escenario.
Merkezdeyken seni Angus ve Mario'yla birlikte gördüm.
Te vi con, uh, Angus y Mario en el centro del escenario.
Nefret ettiğim iki şey, seçkin restoranlar ve Londra Merkez.
Dos de las cosas que más odio en el mundo, los restaurantes elegantes y el centro de Londres.
Halk merkezinde basketbol koçluğu yaptığını biliyor muydun?
¿ Sabías que era entrenador de baloncesto en un centro comunitario?
Efendim, şehirde bir yangın durumu var.
Guau. Señora, no hay centro de fuego.