Ciudad translate Spanish
69,425 parallel translation
İtalya'dakini kastediyorum, garip teçhizatı olarak kadını değil.
La ciudad de Italia, no la mujer ni sus máquinas raras.
Şehirde Argus'a ait bir güvenli ev var.
Hay una casa segura de ARGUS al otro lado de la ciudad que podemos usar.
- İkiniz şehri terk etmelisiniz. - Ne?
- Vosotros dos tenéis que iros de la ciudad. - ¿ Qué?
Şehri hatta eyaleti terk etmelisiniz... -... ve nereye gittiğinizi söylemeyin.
Tenéis que dejar la ciudad, dejar el estado, y no podéis decirme dónde vais.
Şehrin kanalizasyonu ile bağlantısı olmalı.
Debe conducir al desagüe pluvial de la ciudad.
Şehrin kontrolünü eline alman şart.
Es importante que tomes el control de la ciudad.
Şehrin yasal gücünü de arkasına alarak senin işini bitirmek istiyor.
Quiere detenerte con la legitimidad de la ciudad detrás de él.
Şehirdeki tüm polisler onu arıyor.
Tiene a cada policía de la ciudad buscándolo. Quiere a Nick muerto.
Renard'ın belediye başkanı olması şehrin geleceğini belirsiz kılıyor.
Digo, con Renard como alcalde, ¿ quién sabe en lo que se convertirá esta ciudad?
O, şehirde bir yerlerde.
Está en algún lugar de la ciudad.
İşlerin nasıl yürüdüğünü biliyor. Yani artık o şehirde bile olmayabilir.
Así que quizá ni siquiera esté en la ciudad.
Senin memleketindi değil mi?
Es tu ciudad natal, ¿ cierto?
Memleketin yalnızca adını verir çünkü aşırı üreyen sıçanlar gibi ailen musallat olmuştur.
Tu ciudad natal solo lleva tu apellido porque tu familia la infestó como conejos desenfrenados.
Bu akşam şehirde işimiz var.
Tenemos planes en la ciudad esta noche.
Haftaya şehirde güzel bir otelde bir gece ayarladım.
Reservé una noche en un lindo hotel en la ciudad.
Sen hiç kendin bulursan Kasabanın o tarafında, Cassandra'yı istemekle uğraşma.
Si alguna vez te encuentras en ese lado de la ciudad, no preguntes por Cassandra.
Bana bütün şehir, kasaba, göl, orman ve dağları ezberletti.
Me hizo memorizar cada maldita ciudad, pueblo, lago, bosque y montaña.
♪ Şehrin caddelerinden bir bir geçti ♪
Cabalgó por las calles de la ciudad
Boka ve domuz kanına bulaşmış caddeleri seviyorsan tam senlik şehir.
Si te gustan las calles llenas de mierda y sangre de cerdo, esa es tu ciudad.
Şehir bir güne kalmadan düşer.
La ciudad caerá en un solo día.
Şehrin dört bir yandan sararak başkenti kuşatacağız.
Cersei tendrá el Trono de Hierro, rodeando la ciudad por todos sus flancos.
Şehri yabancılarla kuşatırsak onu haklı çıkarmış oluruz.
Si asediamos la ciudad con extranjeros, demostraremos que tiene razón.
Büyüdüğüm kasabada, dedemin boktan evinde yaşıyoruz.
Vivimos en la misma ciudad en la que crecí, en la casa de mierda de mi abuela muerta.
Bu tarz evlilik dışı durumları inceleyen başhemşireler... Essie'nin gerçekten bebek beklediğini görünce şaşkına dönmüşlerdi.
Las matronas de la ciudad que evaluaban tales reclamaciones, que eran por lo general espurias, se sorprendieron cuando se vieron obligadas a acordar que Essie estaba de hecho esperando niño.
Bütün şehir... Hatta bütün ülke o kadının programını izliyor.
La ciudad entera... no, el país entero... ve su programa.
Bu şehrin insanları resmen birer köle.
Las personas de esta ciudad son esclavos.
O ve bu şehre veba gibi yayılan insanlar.
Él y el resto de basura humana que plaga esta ciudad.
Bu şehri Theo Galavan denen o deli adamdan kurtardım.
Yo rescaté la ciudad del lunático, Theo Galavan.
Bu şehrin de buna ihtiyacı vardı zaten.
Justo lo que esta ciudad necesita... Jerome Valeska respirando.
Şehir kendi kendini yönetiyor zaten.
La ciudad se dirige sola.
Şehrin her yerine yayılmışlar.
Están en toda la ciudad.
Mekânların çoğu Narrows'ta gibi görünüyor. Şehrin tehlikeli taraflarında.
Al parecer la mayoría está concentrada en Narrows, las partes más duras de la ciudad.
Hadi, gidelim bu şehirden.
Vamos, larguémonos de esta ciudad.
Peygamberimiz bize hepimizin birer tutsak olduğunu bizi sevmeyen bir şehre kölelik ettiğimizi söylemişti. Fakat bu gece... Bu gece yükseliyoruz.
El Profeta nos dijo que somos todos prisioneros, esclavos de una ciudad que no nos ama, pero esta noche... esta noche ascendemos.
Ona parayı vermeseydim kaçacaktı.
Si no le daba el dinero, se hubiera ido de la ciudad.
Bu şehrin her taşını yıkarım!
¡ Voy a despedazar esta ciudad ladrillo por ladrillo!
Şehir kırılmadan önce daha çok esneyecek.
La ciudad se doblará mucho antes de que se rompa.
Batı yakasında artan isyanlarla beraber... şehirde yağma ihbarları alıyoruz.
Estamos recibiendo informes de un Motín que crece en el lado oeste, así como el saqueo generalizado en la parte alta de la ciudad.
Şehir kocaman bir yanan çöp bidonu.
El incendio de un contenedor gigante de la ciudad.
Jorome herkes istediğini yapsın diye şehri karanlığa gömeceğini söyledi, değil mi?
Jerome dijo que quería Hundir la ciudad en la oscuridad Para que la gente pueda hacer lo que quiere, ¿ verdad?
Jerome'un yardımcılar şehrin her yerini işgal etti.
Los acólitos de Jerónimo Lugares ocupados por toda la ciudad.
Birkaç düzine beyni yıkanmış manyak şehri sonsuza dek rehin alamaz.
Unas docenas de maniáticos con lavado de cerebro no pueden Mantener la ciudad como rehén para siempre.
Bu acınası şehre diz çöktürdük.
Pusimos está miserable Ciudad de rodillas.
Tüm şehre bir kötü ve bir katil olduğunu duyurdun.
Acabas de anunciar a toda la ciudad que eres un villano y un asesino.
Şehir kaosun eşiğinde.
Esta ciudad está al borde del caos.
Bizim tarafımızdan arındırılıp yeniden yapılabilsin diye... A weapon intended to be unleashed on Gotham... Gotham'da zincirleri kırmak için bir silah. so that the city may be cleansed and rebuilt by us.
Un arma destinada a ser desatada en Gotham y que la ciudad sea purificada y reconstruida por nosotros.
Divan'ın şehri yok etmek için kullanmak istediği bir silah.
Un arma que la Corte intenta usar para destruir la ciudad.
Şehrin arınması gerektiğine inanan yüksek rütbeli üyelerin fanatiklerin oluşturduğu sınırlı sayıda kişi.
Está limitada a un número de miembros de alto nivel, fanáticos que creen que la ciudad debe ser purificada.
Şehrin geçmişinde iki kez Gotham'ı yerle bir ettiler.
En la historia de la ciudad han arrasado dos veces con Gotham.
Şehri yok etmeye yarayan silah bugün gönderdiği yeni bir dertti.
El arma tiene como objetivo destruir la ciudad... ese es el último giro inesperado que me ha contado hoy.
Divan'ın şehri geçmişte iki kez yerle bir ettiğini söyledi.
Dice que la Corte ha destruido la ciudad dos veces antes en su historia.