Clayton translate Spanish
1,332 parallel translation
Şu anda en çok ilgilendiğimiz konu, Clayton Hughes.
Nuestra mayor preocupación ahora es Clayton Hughes.
Clayton'ın babasıyla beraber Oz'da çaylaktık.
El padre de Clayton y yo éramos novatos en Oz al mismo tiempo.
Desmond... bana Clayton Hughes'u bulun.
Desmond... Comunícame con Clayton Hughes.
Clayton, oldukça korunmuş bir çocukluk yaşadın.
Clayton, has tenido una niñez muy protegida.
Şüpheli Clayton Hughes ise, kefaletsiz olarak Crown ve Shield Gözaltı Biriminde tutuluyor.
El sospechoso, Clayton Hughes está arrestado sin fianza en el Centro de Detención Crown and Shield.
Clayton! Clayton...
Clay-ton, Clay-ton...
Clayton Hughes yakın bir aile dostumuzdur, yine de yaptıklarını tamamen kınıyorum, annesine ve merhum babasına olan bağlılığım nedeniyle bana ihtiyaç duyduğu bu anda Clayton'ın yanında yer alıyorum.
Clayton Hughes es un amigo cercano de nuestra familia y aunque encuentro a sus acciones totalmente reprochables me siento obligado por lealtad a su madre y a su difunto padre a estar a su lado en esta hora de necesidad.
Brett vergi avukatı, ve Clayton hesap uzmanı.
Brett es abogado, y Clayton es contador.
- Ben Brett, bu da Clayton.
- Yo soy Brett, él es Clayton.
Onun kim olduğunu biliyoruz, Clayton.
Sí, ya sabemos quién es, Clayton.
Jane Deacy, beni Dick Clayton'la buluşturdu. Hollywood'da beni gözetecek bir film ajansıyla.
Jane Deacy me recomendó a Dick Clayton, un agente de cine que tenía que encargarse de mí.
Hakem Zack Clayton sayıyor. Yedi, sekiz!
El árbitro, Zack Clayton, está contando : "Siete, ocho."
- İyi sonuç, Clayton.
Es un buen resultado, Clayton.
Ha... Şey... Chesapeake Otobanı'ndan Sam Adams Paralı Yolu'na indim.
Bueno tomamos la autopista Chesapeake hasta la Sam Adams, y luego de allí llegamos a la Clayton, vía Sur...
Muhtemelen Clayton'ın söylediklerini duymazdan gelmelisin...
Deberías ignorar a Clayton.
Ama bir sokak aşağıda oturan adamınki iğrençti. Clayton Mills.
Pero el tipo que vivía en su calle sí, Clayton Mills.
Tabii. Clayton burada çalışıyor. Neden?
- Sí, Clayton trabaja aquí. ¿ Por qué?
Clayton çekimlere gelir mi?
¿ Clayton lo acompaña a las escuelas?
- Clayton bugün çalışıyor mu?
- ¿ Clayton trabaja hoy?
Clayton sürprizleri sevmiyor galiba.
Como que a Clayton no le gustan las sorpresas.
Clayton kaçacak, para lazım.
Clayton debe huir y necesita efectivo.
Biraz zorlamak gerekmiş ama Clayton'ın onu aradığını söylemiş.
Hubo que presionarlo, pero finalmente confesó que Clayton lo llamó.
Yani Clayton rehineciye gelecek.
Así que Clayton irá a verlo.
Clayton Mills, kımıldama.
Clayton Mills, no se mueva.
Clayton Mills'in kurbanlarından biri.
Una de las víctimas de Clayton Mills.
Babası Bruce Derricks tarafından fiziksel tacize uğruyordu.
Víctima 3, Clayton Derricks... Bruce Derricks agresión... sufrió el abuso de su padre, Bruce Derricks.
Clayton bir yetimhaneye verildiğinde ondan büyük bir çocuk tarafından cinsel ilişkiye zorlandı ve sonra özel bakıma verildi.
Clayton fue enviado a un orfanato donde fue sodomizado por otro chico, y luego fue a un hogar de paso.
Baban, Carmela Barrantes ya da Clayton Derricks diye bir çocuğu tanıyor olabilir miydi?
MARTES 27 DE FEBRERO ¿ Es posible que su padre conociera a una tal Carmela Barrantes o a un niño llamado Clayton Derricks?
Diğerlerine göre Clayton çok dengeli bir çocuktu.
- No es raro. Clayton era bastante estable.
Eminim yeteneklerini geliştiriyordur. Clayton'ı burada arkadaşıyla tutmamanızın bir nedeni mi vardı?
Está en una institución para jóvenes delincuentes mejorando sus habilidades criminales.
Danışmanı onun evlatlık verilmesinin daha iyi olacağını düşündü.
¿ Por qué Clayton no se quedó aquí, con su amigo?
Clayton'ın bakıcısı, o kaybolunca burayı aradığını söyledi.
Yo no estaba de acuerdo, pero yo no tengo título.
Clayton'ı uzun süredir görmediğini söyledi.
Sí. Yo hablé con el chico.
- Dün Clayton'ı gördün mü?
¿ Qué quieren saber?
- Evet. - Nerede buluştunuz?
- ¿ Viste a Clayton ayer?
Clayton taksiye nereden bindi?
- Todo lo que tenía. $ 22,15.
McDonald's otoparkından çağırdık.
¿ Dónde tomó Clayton el taxi?
Clayton'a benzeyen bir çocuk Chelsea'de bu adrese bırakılmış.
Tenemos una pista de Starling Car Service. El informe dice que un chico como el descrito fue llevado a esta dirección de Chelsea.
Çocuklara bakan kadın Clayton ve babasının ziyaretlerine girdiğini söyledi.
La madre adoptiva dice que tú ibas cuando Clayton se reunía con su padre. ¿ Por qué? Porque el padre es un borracho. Trataba de ir por si necesitaba ayuda.
- Clayton öldü, Bay Derricks.
- Clayton está muerto, Sr. Derricks. - No, no puede ser.
Onu en son ne zaman gördünüz?
¿ Cuándo fue la última vez que vio a Clayton? No me dejaban hablar con él.
Oradan da Clayton Yolu'na çıkıp güneye döndüm. Arkadaşımız Dave'e bakma. O biraz sarhoş.
Disculpa a mi amigo Dave, está un poco ebrio y...
Üçüncü kurban Clayton Derricks.
Las pandillas los reclutan cada vez más jóvenes.
Clayton üç ay benimle kaldı ama bana ısınamadı.
Es temporario, hasta que son ubicados en un hogar. Clayton estuvo aquí tres meses, pero nunca estuvo cómodo conmigo.
Kaçtığında da, Clayton'ı Bronx'ta bulurduk.
Generalmente por la detective Benson.
Michael ve Clayton, babalarındaki ortak sorun sayesinde yakınlaştı.
- Michael Washington.
Sonra Michael, Clayton'a saldıran çocuğu döverken kolu kırıldı.
Michael y Clayton tenían en común el tener padres abusivos.
Ondan sonra ayrılmaz oldular.
Michael intentó defender a Clayton y le rompieron un brazo.
- Ona inandınız mı? - Hayır.
Me aseguró que hacía rato que no veía a Clayton.
Bu dedektiflerin seninle Clayton hakkında konuşması lazım.
Michael, ¿ cómo estás?
Clayton'ın babasını bulduk.
Tienen al padre de Clayton.