Closet translate Spanish
499 parallel translation
Manyaklaştılar. Tek düşündükleri katil. Bende de altı yaşında bir ufaklık var.
Tengo un chico de seis años y todas las noches debo mirar bajo la cama y en el closet para asegurarme de que el asesino no esta escondido ahí.
Herkesin kendi kilitli dolabı var.
Todo el mundo tiene su propio closet.
Arkandaki küçük oda.
El Closet, Detrás de ti.
İngiliz beyefendilerinin dediği gibi, artık "kabinde" bir sigara içebilirim.
Aprovecharé para fumar un cigarro en el "closet", que dicen los ingleses.
Sen dolabın içindeki!
Usted... en el closet...
İtiraf etmenize sevindim, aksi halde sizi karanlık dolabın içine sokmak zorunda kalacaktım, yaramaz adam.
- Bien, me alegra que lo haya admitido. De lo contrario hubiese tenido que encerrarlo en un closet oscuro, hombre travieso.
- O, eskidendi Bay James. - Ama karanlık dolaptan söz...
- ¿ No mencionó un closet oscuro?
- Çabuk, dolabın içine gir.
Entra en el closet.
Victor, dolabın içinde bir insan varken sevişemem.
No puedo dejar que me hagas el amor con una persona en el closet.
Neden? İçinde kaç kişi olması gerekiyor?
¿ Por qué, cuantas personas en el closet necesitas?
Bu dolap gerçekten de müthişmiş.
Hey, ese si es un closet el que tienen ahí.
Ayrıca gizli kapaklı yaptığın yasadışı ameliyatlar hakkında ağzımı açtım mı hiç?
Sabes que callé respecto de esas operaciones ilegales... ¿ Tú has estado trabajando en el closet?
Dolaba bak!
¡ Busca en el closet!
Sanırım sonunda kabuğundan çıkıyor.
Pensé que finalmente había Salido del closet
- Küçük bir dolap.
Es un closet pequeño.
Dolaptayız.
Es un closet.
Lane, dolabın kapısı açılabildiği gibi kapanabiliyor da.
Lane, una puerta del closet no cierra mientras la otra esta abierta.
O puroları içerken, dolapta kimse bana yardım etmedi.
Nadie me ayudo en aquel closet, con todos esos cigarrillos.
Bu arada, dolaba girmişken dedenin 1. Dünya Savaşı'nda giydiği üniformanın saat cebine de bakın.
" A todo esto, mientras estás en el closet busca en los bolsillos del uniforme de la primera guerra mundial de tu abuelo.
Neden bavullarını elbise dolabına kaldırmıyoruz?
¿ Puedo meter tus maletas en el closet?
Giysilerin ütülü ve düzgünler çünkü hepsi evde dolabındalar.
Tu ropa está libre de pelos y... Colgada delicadamente en tu closet de la casa.
Senin gömme dolabının arkasında bir kutuda buldum.
Encontré una caja completa al fondo del closet.
Gardıroba oturmuş, çuvalın içinde nefes almaya çalışıyor.
Sentado en el closet, respirando dentro de una bolsa.
Üzgünüm, baba. Dolabımı karıştırmış.
Lo siento, papá, lo encontró en mi closet.
Olamaz. - Sorun değil.
Tengo un secador en el closet.
O dolapta ne var peki?
¿ Y qué hay en el closet?
Dolapta hiçbir şey olmadığını söyledim.
Te digo que no hay nada en el closet...
Şu hiçbir şeyi bir de ben göreyim.
Bueno déjeme ver el closet...
Dolabım.
- Mi closet.
Dolabınızı baştan yapmamı istiyorsunuz.
Hey, lo siento. Ahora entiendo. Ud. Quiere que remodele su closet.
Çünkü o dağ adamı hala dolabımı yapmaya çalışıyor.
Porque el hombre de la montaña Elk Snout aún está trabajando en mi closet.
Meşe bir dolap mı?
Roble. ¿ Un closet de roble?
Pasifik sahilinde büyük bir güve sorunumuz yok, ama sedir olsun derseniz baştan başlarım.
Mire señora, las polillas no son un gran problema en la costas del Pacífico. Pero si Ud. Quiere un closet de cedro, está bien.
Dolap harikaydı.
¡ Sí! ¡ El closet estaba bien!
Şimdi çocuklar, gidip başlıklarınızı kilere koyun, hemen benimkinin yanına.
Ahora, chicos... vayan por ahí y pongan sus bolsas en el closet, al lado de la mía.
Dolabın içinde daha fazlası var.
Um, hay más en el closet.
Büyük Nana Teyze var ve Toby Amca güzel bayan Elizabethan dolaba kilitlenen rahibe var bir de kütüphaneden hiç çıkmayan Oliver'ın piçi.
A ver... la tía abuela Nana... y el tío Toby... y la amable dama isabelina... y la monja que encerraron con una pared en el closet... y el bastardo de Oliver que nunca salió de la biblioteca.
"Dream of the Closet"
"Sueño del Closet"
Sana hiç bir hücre beni tutamaz, havası veriyor!
Eso te da esa apariencia "ningún closet puede detenerme".
Tamam hayatım, dolaptan babanın gömülürken giydiği takımı alalım
de acuerdo cariño. Vamos al closet, y saquemos el traje con el que enterraron a tu padre.
Adam bekar, ama bütün dolabı kadın elbiseleri ile dolu.
Bueno, es soltero, Pero todo su closet... Está lleno de ropa de mujer.
Dolabın içine geri koyalım.
Lo pondremos de vuelta en el closet.
Burada geçireceğiniz sürede ihtiyacınız olacak tüm giysiler şu dolabın içinde.
La ropa que necesite durante su estadía puede encontrarla en este closet.
Bu adam gizli bir sapik.
Eres un loco de closet.
- Homoseksüel'ligi kabul ediyorsun.
- Estás saliendo del closet. - Si.
- Ön tarafı da göstermek isterim.
Déjeme enseñarle el closet.
- Çekmecelerime bakmayın.
- No revises mi closet.
Ya da senin ayyaş karın dolaba girip kafayı çekiyor mu diye sordum mu?
¿ O si su esposa empina el codo en el closet?
Senatör Thurmond dolabında değil.
El senador Thurmond no está en tu closet.
Sağ tarafındaki dolaba git.
Ve al closet.
Gerçekten iyi biridir. Bir ara onunla tanışmalısın. Kamera şakasına çıkmıştı.
Paul es un buen hombre lo deberías conocer una vez salio en cámara escondida lo encerraron en un closet y no se molesto y, mi verdadero padre es como el aceite y vinagre con todos no se mezcla