Creer translate Spanish
49,734 parallel translation
Sana inanamıyorum.
Me parece difícil de creer.
Bütün bu olanlarla ilgili bir farklılık yarattığımı düşünmek istiyorum.
Me gustaría creer que he hecho una diferencia en todo esto.
Bunu yaptığına inanamıyorum.
No puedo creer que hayas venido.
Çünkü inanmak istiyoruz.Hayatlarımızın kahramanı olabileceğimize inanmak.
Porque queremos creer que podemos convertirnos en un héroe en nuestras vidas.
- Bu inanılmaz bir şey.
- Esto es difícil de creer.
Bunun... Şaka olduğunu düşünmek istiyorum.
Quiero creer que estás bromeando.
Arabanıza bunu yaptıklarına inanamıyorum.
¡ No puedo creer lo que le hicieron a tu auto!
Gelemeyeceğine inanamıyorum.
No puedo creer que no vayas a venir.
Bunu söylediğime inanamıyorum ama Strickland haklı.
No puedo creer que diga esto, pero Strickland tiene razón.
~ Buradasın gözlerime inanamıyorum. ~
"Estás aquí..." "No lo pueden creer mis ojos."
Benim için bütün bunları bulmuş.
No puedo creer que encontró todo esto para mí.
Bunu sekiz yıldır yaptığımıza inanabiliyor musun?
Eres el mejor. ¿ Puedes creer que hemos estado haciendo esto por 8 años?
Buna inanamıyorum, bu harika!
No lo puedo creer, ¡ es increíble!
Şansıma inanamıyordum!
¡ No podía creer mi suerte!
Herkesin adanın doğu tarafına gittiğini söylemek istiyorum.
Quiero creer que todo el mundo sólo fue al lado Este... de la isla.
Ve annenin alışverişe gidip telefonunu evde unuttuğunu söylemek istiyorum.
Y quiero creer que tu mamá sólo fue de compras y... olvidó su teléfono en casa.
Hz. İsa'nın dönüşü olduğunu söylemek istiyorum.
No quiero creer que esta es la segunda venida.
Bugüne kadar gördüğüm en uzun kabus olduğunu söylemek istiyorum.
Quiero creer que esta es la pesadilla más larga que... alguna vez haya tenido.
Oradan sağ çıktığına inanamıyorum.
No puedo creer que logramos salir de allí.
Bunu söylediğime inanmıyorum ama dediğin şey mantıklı sayılabilir.
No puedo creer que diga esto pero eso casi tiene sentido.
Bunu yaptığımıza inanamıyorum.
No puedo creer que hagamos esto.
Buna inanmayacaksın Randa.
Oye, Randa, no vas a creer esto.
Sonunda gerçekleşeceğine inanamıyorum!
No lo puedo creer... ¡ Está por suceder!
Hadi canım.
No lo puedo creer.
Annemlerin burayı anlatmadığına inanamıyorum.
No puedo creer que mis padres no me contaran esto.
Bak sen şu işe.
No lo puedo creer.
İnanmıyorum!
¡ No lo puedo creer!
Bir uzaylıya aşık olduğuma inanamıyorum.
No puedo creer que me enamoré de un hombre del espacio.
Tüm bunlara inanmayı isterdim, gerçekten isterdim.
Me encantaría creer todo esto, en serio.
Bunu düşündüğüne gerçekten inanamıyorum.
Realmente no puedo creer que esa sea tu línea de pensamiento.
Kendine inanman gerekmiyor çünkü ben sana inanıyorum.
No tienes que creer en ti... porque yo creo en ti.
- Dalga mı geçiyorsun?
- No lo puedo creer.
Bunu düşünemediğime inanamıyorum.
¡ No puedo creer que no pensara en ello!
Hiçbir şey olmazsa, ruhlardan kurtulduğunu mu varsaymalıyım?
Si no pasa nada, ¿ debo creer porque significaría que te deshiciste del espíritu?
Bugünün geldigine inanamiyorum.
No puedo creer que haya llegado el día.
Batman, bunu yaptığına inanamıyorum.
Batman, no me puedo creer lo que has hecho.
Ne kadar yakın olduklarına inanamıyorum.
No puedo creer lo cerca que están.
Alıyor musun Josh?
¿ Lo puedes creer, Josh?
Pekâlâ, Shannon sana saldırmış olsa bile bunu kendi inisiyatifiyle yaptığına inanmak zorundayım.
Aunque Shannon te hubiera atacado, tengo que creer que fue algo que quizá él mismo instigó.
Ama bunun aslında Danny Rand olduğunu düşünmeme yetecek kadar şey söyledi. Ölümden dönen.
Pero él dijo suficiente para hacerme creer que podría ser Danny Rand que volvió de la muerte.
Niye başardığımı sanmama izin verdin?
¿ Por qué me hiciste creer que nadie lo notaría?
Şirketten ayrılmaya itirazım olmadığına inanmak bu kadar zor mu?
¿ Es tan difícil creer que esto me parezca bien?
Böyle bir şey yapmayı aklından geçirmene bile şaştım.
No puedo creer que hayas pensado hacer algo así.
Galiba senin seviyende savaşabileceğimi düşünmek hataydı.
Quizá fue tonto de mi parte creer que podría luchar en tu nivel.
Her bireyin bir amaca ihtiyacı vardır, inanacak bir şeye, ait olacak bir yere, içindekini ortaya çıkarmana yardım edebilecek bir cemaate.
Cada persona necesita un propósito, algo en lo que creer, un lugar de pertenencia, una comunidad que pueda ayudarte a convertirte en todo lo que puedes ser.
Onları durdurmak için bir şey yaptığımı düşündürdün.
Me hiciste creer que hacía algo para frenarlos.
Sana K'un-Lun'da öğretilen her şeye inanacak mısın?
¿ Vas a creer todo lo que te enseñaron en K'un-Lun?
Bu kadarı da fazla.
No sé cuánto pueda creer.
Gücünü hak ederek kazandığını sanabilirsin ama doğduğun gün zaten güçlüydün.
Podrás creer que te ganaste tu fuerza, pero naciste con poder.
Yok artık.
No lo puedo creer.
- Bunu yapamayız.
- No lo puedo creer.