Crucial translate Spanish
1,370 parallel translation
Mutabakat operasyonları için senin çok önemli olduğuna inanıyordu.
El Convenio creía que tú eras crucial para su operación.
Küp çok önemliydi çünkü içinde Rambaldi'nin DNA'sı vardı.
Era una adquisición crucial, porque contenía el DNA de Rambaldi.
Çok önemli bir andı.
Fue un momento crucial.
Ve bu önemli bilgiyi saklamayı tercih ettiniz, efendim?
¿ Y decidió guardarse esta información crucial, señor?
Aslında Bu bence ne ölüm Bence ne Teğmen Morris, ile sonuçlanabilir çünkü belirgin soru olur.
De hecho es la que creo que se convierte en la pregunta crucial porque las muertes pueden acabar con el teniente Morris, eso pienso yo.
Eğer, önemli ne demek?
¿ Qué quieres decir con "crucial"?
Kendini feda etmemen tarih için çok önemli.
Es crucial para la historia que tú no te sacrifiques a ti mismo.
Önemli bir silah testinin ortasındaydık.
Estábamos en medio de una prueba crucial de armamento.
İlişkimizde bir dönüm noktasıydı.
Fue un punto crucial en nuestra relación.
Kimliğimizin ortaya çıkmaması çok önemli Logan.
Nuestro anonimato es crucial, Logan. Crucial.
- Bu çocuğu sizin yetiştirmeniz çok önemli.
Es crucial que tú misma críes a este niño.
Bayan Gaines, umarım bunu anlarsınız. Zamanın... kritik bir faktör olduğunu düşünmesem, gelin diye ısrar etmezdim.
Espero que entienda que no habría insistido en que viniese si no hubiese pensado que el factor tiempo era crucial.
Ben düşündüm ki önemli değil.
Pensé que estabas- - Nada crucial.
Bak bira mayası üzerine yaptığı çalışmalar kanseri anlamak için çok önemliydi.
Su trabajo sobre la bioqímica de la ubiquitinilación de las proteínas SCF fue crucial para entender el cáncer
Dinleyin millet, bu kısım önemli.
Escuchen, que esta parte es crucial.
Iraklı direnişi bu kıyılara yayılıyorsa,... bu kız çok önemli bir istihbarat kaynağıdır.
Si la resistencia iraquí se está instalando en nuestro país, esa mujer es una fuente crucial de información.
Bu çok önemli bir bölüm.Tetikçinin Zuli'yi vurmak için net fırsatı vardı, ve...
Ésta es la parte crucial. El atacante tenía un tiro claro sobre Zuli aquí, y tiempo....
Bir baba olarak ne kadar iyi sayılabilirim ki, O'Neill, eğer oğlumu kesin bir hatadan koruyamıyorsam?
¿ Qué padre tan bueno soy, O'Neill si no puedo evitar que mi hijo cometa un error tan crucial?
Bu Dimetrodon için kritik bir avdı.
Ésta es una matanza crucial para el Dimetrodon.
Kaybettikten sonra, Filipinli gerillalar MacArthur için istihbaratı sağladılar.
Los guerrilleros filipinos son una fuente de inteligencia crucial para MacArthur.
Fakat, ingiliz oyuncuya bir saldırı oldu ve maçta ateş fazlasıyla yükselmiş durumda
Columbo tira al piso a Mortensen de un empujón. Los ánimos están caldeados en este momento crucial del partido.
Hizasını kontrol edebilir miyiz? Hizalama çok önemli.
Es crucial, Hidlick.
Bay Barnes, İran'daki reform hareketi Başkan'ın bu bölge üzerindeki büyük umutlarından biri ve Amerika'nın petrol konusundaki güvencesi.
Sr. Barnes, la reforma en Irán es una de las grandes esperanzas del Presidente para la región y es crucial para la seguridad petrolera de los Estados Unidos. Estos caballeros son del CLI.
Sonra, duruşmadaki çok kritik bir noktada, sana bir şey atacağım... ve sen de onu diğer elinle tutarak masum olduğunu ispatlayacaksın.
Entonces, en un momento crucial, Te lanzo un vaso... y lo atrapas con tu otra mano, eso probara tu inocencia.
Yo, yo, yo, Meg, bu çok önemli, tamam mı?
¡ No Meg! ¡ Esto es crucial!
Embriyosunun üstünde çalışmak gerekiyor!
¡ El estudio del embrión es crucial!
Bunun dışında, Peder Moore'un tanıklığı savunması için hayati önem taşıyor.
Además de eso, el testimonio del Padre Moore es crucial para su defensa.
Bütün büyük hayvanların zayıf noktası ayaklarıdır. Tendonları zedelenirse hayvan düşer.
La técnica crucial de la pata de elefante consiste en que cuando golpeas los nervios de las articulaciones, estos caerán.
Görünüşe göre en önemli şey, Afrika'ya vereceğimiz paranın... işe yarayacağını kanıtlamak.
Nos parece que lo crucial es demostrar... que el dinero que le damos a África puede funcionar.
O yüzden AlDS konusunda yaptıklarımıza... bakmanın faydası olacağını düşündük... güçlendirmek için, ve sonra... bu tek bir Milenyum hedefine ulaşıldığını göstereceğiz.
Pensamos que hay que mirar el impacto... de lo que ya estamos haciendo contra el SIDA... reforzarlo, y luego comprometernos todos... a hacer realidad ese único objetivo crucial.
Din metalin çok önemli bir parçası.
La religión es realmente crucial para esto.
Artık kritik noktayı atlattı.
Ya ha pasado un momento crucial.
Bu Dimetrodon için kritik bir avdı.
Esta es una presa crucial para la Dimetrodonte.
Elçiliğin bombalanması silahın alınması için çok önemliydi.
La bomba de la Embajada fue crucial para adquirir el arma.
Operasyonlardaki başarımızın en önemli parçası iletişimdir.
Un principio crucial de nuestro grupo de operaciones es la comunicación.
Beyler, önemli bir görev aldık.
Señores, tenemos una misión crucial.
Dr. Baltar. Eğer bana bir şey olursa, kurmaya başladığımız politik yapıyı biliyor ve anlıyor olmanız çok önemli.
Dr. Baltar... si algo me pasara, es crucial que usted comprenda... y conozca las estructuras políticas que están comenzando a desarrollarse.
Konudan çok hızlı uzaklaştık.
Sabes, es crucial... que resolvamos esto.
Patrick, böyle bir davada mevcut bütün bilgileri öğrenmemiz önemlidir.
En un caso así, es crucial tener toda la información.
Adli tıp açısından en fazla bilgiyi kafa barındırır.
Forénsicamente, la cabeza es crucial.
Al, kısa süreceğini ama önemli olduğunu söyledi.
Al dijo que sería breve, pero de importancia crucial.
- Kampa en kritik anında... destek olacaktır.
Gracias. Y apoya al campamento en esta hora crucial de su historia.
Bak. AVŞB beyninin çok önemli bir bölgesini etkiliyor.
El angioma arteriovenoso está en una zona crucial del cerebro.
Sayın hakim Mrs. Dubois adı benim müvekkilimin davası için çok önemli kanıtların bulunmasını sağlayan bir araştırma yetki belgesinde görünüyor.
Su Señoría, el nombre Allison Dubois aparece en una orden usada para obtener evidencia crucial en el proceso contra mi cliente.
Soruşturmamız için çok önemli olan bir kesme kurşun olabilir.
Puede haber un cartucho que puede ser crucial para nuestra investigación.
- Biz de Ryan'la çok önemli bir playstation oyununun ortasındayız.
Sí, y Ryan y yo estamos en medio de una partida crucial de Playstation.
Hatta ne olduğunu bilmek çok önemli.
- Saber lo que pasa es crucial.
Bu, kritik anda Henri Paul'ün dikkatini dağıtmak için ajanlar tarafından kullanılan bir araçtı.
Lo conducen agentes que distraerán a Henri Paul en el momento crucial.
Milletvekili ile biraz yalnız kalmalıyım.
Tiene un papel crucial que jugar.
Pekâlâ, bu kadar.
Lo que es crucial para la vitalidad continua de nuestra empresa. " Está bien, eso es todo, léemelo.
İyileşme safhası çok önemlidir.
Hay una fase de convalecencia. Es crucial.