Cómo translate Spanish
485,820 parallel translation
- Hell-Wizard bunu nasıl bulmuş?
¿ Cómo lo ha averiguado el maldito Brujo del Infierno?
Onunla ve çılgın vizyonuyla nasıl çalışabildiğini anlamıyorum.
No sé cómo puedes trabajar para él y su descabellada visión.
Beni burada kendi salyamda boğulmaya bırakırken her şey değişmiş olmalı.
Cómo han debido cambiar las cosas mientras ella me dejaba aquí babeando.
Susan Duncan. Bu nasıl oldu?
Susan Duncan. ¿ Cómo ocurrió?
- O nasıl?
¿ Cómo está?
Peki onu nasıl sakinleştireceksin?
¿ Cómo lo vas a tranquilizar?
Bunun nasıl gittiğine bakalım.
A ver cómo va eso.
Bu arada senin ailen nasıllar?
Y, por cierto, ¿ cómo están tus padres?
Nasıl yapacaksınız bunu?
¿ Cómo vas con eso?
Birisinin güvenini nasıl kazanacaksınız?
¿ Cómo te ganas la confianza de alguien?
- Kira'nın mutasyonundan nasıl faydalanıyorsunuz?
¿ Cómo vais a explotar la mutación de Kira?
- Cosima nasıl?
¿ Cómo está Cosima?
Dr. Leekie, tecrübelerin kişilik özelliklerini nasıl belirlediğini... anlayabileyim diye bana onların dosyalarını gösteriyor.
El Dr. Leekie me muestra sus expedientes para poder entender cómo la experiencia determina nuestras características.
Nasıl gidiyor?
¿ Cómo lo llevas?
Testin nasıldı?
¿ Cómo ha ido tu examen?
Hangimizin gideceğini nasıl belirledin?
¿ Cómo escogiste quién de nosotros se iría?
Buna nasıl tepki vereceklerdi?
¿ Cómo van a reaccionar a esto?
Onu nasıl bulmuş?
- ¿ Cómo la encontró?
- Selam, hey, nasılsın?
- ¡ Hola! Hola, ¿ cómo estás?
Nasıl hissediyorsun?
- ¿ Cómo te sientes?
Bana Helena'nın doğumundan bahseder misin?
¿ Cómo le fue a Helena en el parto?
Ellerini nasıl kapattığını biliyorum böylece tırnaklarındaki yaraları gizleyebiliyorsun. Nasıl sürekli mektup yazdığını biliyorum biyolojik annene. Vazgeçemediğin bir huy.
Sé cómo colocas tus manos así para ocultar que te comes las uñas y no puedes parar.
Duşta kendine nasıl dokunduğunu biliyorum... -... temiz olduğunu düşündüğünü.
Sé cómo te tocas en la ducha porque crees que es limpio.
Nereden bildin?
¿ Cómo supiste?
" İşleri yarım yapmayı anlamıyorum.
" No sé cómo hacer cosas a la mitad.
Sarah olarak mı giyineceksin?
¿ Cómo vas a ir, te disfrazarás de Sarah?
Beni bir daha nasıl buldun?
¿ Cómo me encontraste?
Bana Rahibe Irena'yı anlattın, onun... diğer rahibelerin seni kilitlediklerinden sonra seni nasıl beslediğini ve... onun dilini kestiklerinden sonra Yeni Dünya'ya gelişini anlattın.
Me hablaste de la hermana Irina de cómo te alimentó cuando las otras monjas te encerraron. Y cómo vino al Nuevo Mundo cuando le cortaron la lengua.
- Helena nasıl, Aly? - Benim için sorun yok.
¿ Cómo se ve Helena aquí, Aly?
Nasıl tepki verdi?
¿ Cómo ha reaccionado?
Adı ne?
¿ Cómo se llama?
Nasıl?
¿ Cómo?
Nereden anladın? - Tamam, şuna bak.
- ¿ Cómo puedes saberlo?
Fincanı ne kadar uzun ağzında tuttuğunu görüyor musunuz?
¿ Veis cómo sostiene la taza delante de la boca?
- Bağlantıları ne?
- ¿ Cómo están conectados?
Aram, uçaktan yeni indik. Şu an sana geliyoruz.
Aram, acabamos de aterrizar, vamos de camino. ¿ Cómo estamos con el caso?
Bir kaç kez ulaşmaya çalıştım, ama hiç kimse açmadı.
He intentado llamar muchas veces, pero nadie contesta. Sigue intentándolo. ¿ Cómo se llama?
Buna nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum.
No sé cómo responder a eso.
Saatin kaç olduğu umrumda değil, yalnızca kuşların ötüşünü duymak istiyorum.
Da igual qué hora sea, solo quiero escuchar cómo canta el pájaro.
Hayır, sadece... Bir hatırayla nasıl başa çıkabilirim?
No, es que ¿ cómo compites contra un recuerdo?
Nereden bilebilirsin ki?
¿ Cómo podrías saberlo?
Kimmy'den önce hayatımız nasıldı, hatırlasana.
¿ No recuerdas cómo era antes de Kimmy?
Onu nasıl durduracağım?
¿ Cómo la paro?
Bunu nasıl atlatacağım?
¿ Cómo voy a superar esto?
Daha çok söyleme şeklin.
Es más bien cómo lo has dicho.
Oraya nasıl geldiğin umurumda değil, sadece, mutlu olduğuna sevindim.
No me importa cómo hayas llegado allí, Yo estoy contenta de que estés feliz.
Nasıl önemli değil?
¿ Cómo puede estar bien?
Biraz zaman aldı ama... şu andaki halimizden memnunum.
Nos costó un poco, pero estoy contenta de cómo estamos ahora.
- Kulağa hoş geliyor.
Me gusta cómo suena.
- Sen nasılsın?
¿ Cómo lo llevas?
Bunu konuşmuştuk.
- ¡ Cómo te atreves!