English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ D ] / Dalar

Dalar translate Spanish

1,733 parallel translation
- Kapıdalar.
Están en la reja.
Dalarım, burası olay yeri.
Puedo cuando es el escenario de un crimen.
Gracie, bütün bu gıdaları buraya getirdik. Onları dağıtmak için burayı kullanabiliriz.
Gracie, tenemos todo este alimento ahí fuera seguramente nos haría falta un lugar para distribuirlo.
Ve eğer Japon değillerse bile, Japonya'dalar.
Si no es Japones, entonces al menos se está escondiendo en Japón.
Gracie, bütün bu gıdaları buraya getirdik.
Gracie, tenemos todo ese alimento fuera.
Ama hâlâ dışarıdalar.
- Sí, pero siguen ahí fuera.
Ama burası son kat. Çatıdalar!
Es la última planta, la azotea.
Neden hala yukarıdalar?
¿ porqué aún están arriba?
Temel Gıdalar'dan baş dağıtıcımız aradı, süpermarket fiyatlarını şişe başı 29 dolardan 15 dolara çekmek istiyorlar.
El distribuidor de Primary Foods acaba de llamar, y quiere rebajar el precio en el supermercado de 29 a 15 dólares por botella.
Temel Gıdalar sadece rekabet etmeye çalışıyor.
Primary Foods sólo quiere competir.
Aşağıdalar.
Aquí abajo.
Gıdaların nakledilirken havada, denizde ve karada katettikleri kilometreleri düşünürsen sana en yakın üreticiyi bulman yeryüzü açısından en akıllıcası.
Cuando piensa en el aire, cargado, cuando transportamos las comida por barco Tal vez es más eco-responsable encontrar a un productor más cercano
Ofis çalışanları çok hasas ve narin yapıdalar.
Los empleados de esta oficina son muy pequeños y delicados.
Ya da oraya gidip olayların ortasına dalarız, tamam mı?
O podemos ir allá y volver a la acción. ¿ Sí?
İkinci hak ve 19'dalar.
Segunda y 19.
Dalar mısın yoksa engeller misin?
¿ Pasas o lo evitas?
- Dalarım?
- ¿ Paso?
Harika. Içeriye dalar, çocuklari disari çikarip on tarafta atese veririz.
Sólo tenemos que traerlo, coger los niños, y quemarlo.
Sadece oturur ve bakardı. Tamamen dalar giderdi.
Se sentaba allí, totalmente absorto.
- Hayır, onlar İspanya'dalar, April'a ne olduğunu anladıktan sonra ben de orada olacağım.
- No, están en España... que es donde estaré en cuanto sepa que pasó con April.
Tampa'dalar da ne demek?
¿ Qué quieres decir con que hay Tarta?
Hallie'den istesen topu getirmek için trafiğin içine dalar.
Hallie iría por un balón en el tráfico.
Ha, o mu? Şu anda Bay Runkle ile toplantıdalar.
Está... está en una reunión con el señor Runkle.
-... düşünmem dalarım.
-... no pienso, sólo actúo.
Yaklaşık 45 metre aşağıdalar.
Están a casi 150 pies de profundidad...
Çatıdalar!
- En el techo!
Hayır. Frank konuştu. Louisiana'dalar.
No, Frank habló con ellos en Louisiana.
Teddy ve annem aşağıdalar. Şaka yapıyorsun.
Teddy y mamá están abajo.
Charlie, aşağıdalar.
Charlie, están esperando.
Hey, hey, hey! o ki cennetin kapılarından içeriye balıklama dalar,
Resplandeciendo más allá de lo confines del cielo.
Yukarıdalar.
Arriba.
Çatıdalar!
¡ Están en los techos!
Sen yaratıcılığını Şef Skiner'ın donmuş gıdaları için kullanacaksın ben de karşılık olarak seni öldürmeyeceğim.
Vas a crear una línea de nuevas recetas congeladas para mí... y yo a cambio, no te mataré.
Mahkumların kilo ve aldıkları gıdaları takip ediyoruz.
Periódicamente controlamos el peso y nutrición de los detenidos.
Ön kapıdalar efendim.
Señor, ya están en la puerta de entrada.
Gıdalarını değiştirdiniz mi?
¿ Cambió su alimento?
Dışarıdalar, pencerenin yanında.
Están ahí afuera, en la ventana.
Yani bazen gündüzleri hayallere dalarım ama asla uyumam.
A veces sueño despierta. Pero nunca cuando duermo.
Simon! Dışarıdalar.
- Están fuera, escucha.
- Yiyecek ve Bitkisel Gıdalar Bölümü.
- En arboricultura.
Yatmaya gittiğin zaman, uykuya dalar dalmaz ışık düğmesini ararsın, değil mi?
y cuando vas a la cama... inmediatamente antes, busque los interruptores.
İşlenmemiş gıda. Yalnız işlenmemiş gıdalar.
Llévate algo que seas más sano.
Marty de özverili bir çaba ile göleti korumak adına kasabadaki evlere dalar.
Entonces, Marty, en un acto desinteresado por salvar la laguna, irrumpe en las casas del pueblo.
Artık batılı endüstriyel topluluğun içinde değiliz... Yiyeceklerimizi kendimiz büyütmüyoruz ya da kendi gıdalarımızla ilgilenmiyoruz veya direk olarak kendi tecrübelerimizle öğrenmiyoruz ya da tercihlerimizin merkezini ailelerimiz oluşturuyor.
no mas, para la mayor parte de la sociedad industrial occidental... ya no mas cultivamos nuestra comida o nos encargamos de nuestro propio sustento o aprendemos directamente de nuestra propia experiencia o tenemos en nuestra familia la raiz de nuestras elecciones.
Dışarıdalar, unuttun mu?
Ellos salieron, ¿ recuerdas?
Hala Goliath'dalar.
Todavía estan en e Goliath.
Birimizi yangının içine atarsanız, hepimiz içine dalarız.
Si tira a alguno al fuego, vamos todos al rescate.
- Yukarıdalar.
- Están arriba.
Şu anda Latin Amerika'dalar galiba.
Creo que ahora andan por Sudamérica.
Annem de o da emekli, şu an South Beach'dalar.
Mis padres se retiraron a South Beach.
Yukarıdalar!
¡ Allá arriba!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]