Dasın translate Spanish
7,709 parallel translation
Burada yaşamdan ve ölümden bahsettiğimizin farkındasın.
Te das cuenta de que estamos hablando vida y la muerte aquí.
Bunun farkındasın, değil mi?
Te das cuenta, ¿ verdad?
Farkındasın, değil mi?
¿ Te das cuenta de eso?
- Er ya da geç istemesen de yapmak zorunda kalacaksın farkındasın, değil mi?
- Tarde o temprano... tendrás que hacer algo que no quieras hacer. ¿ Te das cuenta de eso?
- Siz de mi toplantıdasınız?
- ¿ Usted también va a asistir a la reunión?
Ne FBI'dasın, ne ATF'desin.
No es del FBI. No es de la ATF.
Bunun prova olmadığının farkındasınız, bu bir performanstı.
Te das cuenta de que esto no era un ensayo Esta fue una actuación.
Kedilerimi dudaklarında öptüğümün farkındasın değil mi?
Te das cuenta que beso a mis gatos en los labios.
Demin en değerli arkadaşımızı 50 dolara pazarladığımızın farkındasın değil mi?
¿ Te das cuenta de que acabamos de vender a nuestra querida amiga por 50 pavos?
Hala Şikago'dasın.
Sigues en Chicago.
Bir kadın olduğumun farkındasın, değil mi?
Te das cuenta de que algo sé, ¿ cierto?
Afrika'dasın.
Esto es África.
Bunun bizim için çok büyük bir fırsat olabileceğinin farkında mısın?
Te das cuenta de que esto podría ser enorme para nosotros, ¿ verdad?
Nereden baktığınıza bağlı.
Te das cuenta de lo que hiciste equivale a traición?
En azından bir kaçımızın buradan canlı çıkmasını sağla.
Y nos das la oportunidad de salir vivos de aquí.
Eğer bana Richard'ın öldüğü sırada birlikte olduğunuz müşterinizin adını verirseniz şuç mahalinden başka bir yerde olduğunuzu onaylayabilirim.
Si me das el nombre del cliente con el que estabas en el momento de la muerte de Richard, puedo confirmar tu coartada.
Tamam, ünlü birinin ismini yazıyorsun, herhangi bir ünlü olabilir mesela başkan olabilir ya da Kare Pantolon Sünger Bob sadece insanların tanıdığı biri olacak, sonra da ipucu vereceksin.
- No. No, vale. Escribes el nombre de gente famosa, y puede ser cualquier tipo de famoso, como podría ser el presidente o Bob Esponja... cualquiera que la gente conozca, y entonces das pistas...
Anladın mı? Belki de bunun yerine jest yapabilme yeteneğin üzerine iddiaya girmeliydim. Elbette.
¿ Me lo das?
Biliyorum çılgın bir yolla da olsa kızını seviyorsun ama bir adım daha atarsan seni öldürürüm.
Sé, que de alguna loca manera, quieres a tu hija, pero te mataré si das otro paso.
- Sana eğer bana o hakları vermezsen - pişman olacağını
¿ Y si dijera que si no me das esos derechos te arrepentirás?
Hepimizin çıplak halde "internet" denilen evde dünyanın her yanından gelen milyonlarca yabancıyla birlikte yaşadığımızı bilmelisin.
¿ Te das cuenta de que estamos todos desnudos, viviendo con millones de extraños de todo el mundo, en una gran casa de cristal llamada "Internet"?
Hey, sen berbatsın!
¡ Das asco!
Beni burada tutmak için elinizde bir şey yok farkında mısınız?
Te das cuenta de que no tienes nada con lo que atraparme.
Richard öldüğü sıra yanındaki hastanın adını verebilirsen mazeretini onaylayabilirim.
Si me das el nombre del cliente con quien estabas... en el momento de la muerte de Richard... puedo confirmar tu coartada. Sabes que no puedo hacer eso.
Bizim durumumuzda olunca fark ediyorsun. Cinayet sadece hayatın bir parçası.
Cuando sufres por tu condición, te das cuenta... que el asesinato, es solo una parte de la vida.
İlk sınavında nasıl 30 alırsın!
Un diez en el primer examen... ¡ Das asco!
Ne yani başka yapacak işlerimizin olmadığını mı düşünüyorsun?
Entonces, ¿ das como un hecho que no tengo nada que hacer con mi vida?
Fark ettin mi, haftanın sonunda ikimiz de evlerimize dönebilir kendi yataklarımızda uyuyabilir ve gerçek hayatlarımıza geri dönebiliriz?
¿ Te das cuenta que para el fin de semana, podríamos volver a nuestras casas, dormir en nuestras propias camas, y volver a nuestra vida real?
Nasıl bir belaya bulaştığının farkında mısın?
¿ No te das cuenta, al tipo de peligro que te expones?
Eğer benim müşterimsen alırsın.
Con todo respeto, tú no me das órdenes.
Sarılmaktan fazlasını yaptın, değil mi?
Das más que abrazos, ¿ verdad?
Eğer ona biraz boşluk tanımak istersen elimi taşın altına koyabilirim.
Si le das un poco más de tiempo libre... entonces estoy dispuesta a ocupar su lugar.
Yaptığının farkına varınca seni öldürecek biliyorsun değil mi?
Te das cuentas que te va a matar cuando se entere de lo que le hiciste.
Televizyon reklamlarını boş ver, kedilerini sevdiğin zaman onlara yemeğini kutu veya tenekeden yedirmezsin.
Olvida los anuncios de la tele. Cuando quieres a tus gatos, no les das de comer de una lata o una caja.
Ona, en eski sırlarımız konusunda güvendiğinin farkında mısın?
¿ Te das cuenta de que le confiaste nuestros más antiguos secretos?
Seni, öldürebilecekken uyur şekilde bıraktığımın farkında mısın?
¿ Te das cuenta de que te dejé durmiendo cuando podría haberte dejado muerto?
Kirk hapşırsa ona peçete uzatırsın sen.
Si Kirk estornuda, tú le das un pañuelo.
Bu virüsün artık senin gibilere de bulaştığının farkında mısın?
Te das cuenta que este virus ha pasado a los de tu tipo.
Bu kişinin bırak üniversiteyi, lise düzeyinde bile yazamadığının farkında mısın?
Te das cuenta de que cierta persona no puede escribir a nivel secundario y mucho menos a uno universitario.
Alex'e bir fareye kurabiye verirsen ne olacağını Madison'a da bir geyiğe kek verirsen ne olacağını anlattım. Sonunda Jonah'ın ağlamasını da kestim.
Bien, le leí a Alex si le das una galletita a un ratón, y le he leído a Madison si le das a un alce un panecillo, y finalmente logré que Jonah dejara de llorar.
Ve eminim ofisteyken en yetkili kişiye yakın olmanın iyi olduğunu biliyorsunuzdur.
Y estoy seguro de que te das cuenta que en la política de la oficina es mejor codearte con la persona más importante.
Bu kadının benim için ne kadar önemli olduğunu anlamıyor musun?
¿ Te das cuenta de lo mucho que esta mujer significa para mí?
Başına büyük dert aldın, aklında olsun!
¡ Sabes que sólo das problemas!
- Beni bıktırdın.
- Me das asco.
- Bıktırdın beni.
- Me das asco.
Elini verince kolunu kaptırırsın.
Le das el dedo meñique y agarran toda la mano.
Farkında mısın?
¿ Te das cuenta?
Gençken kararlarının kalıcılığının farkına varamıyorsun.
Si, cuando eres joven, no te das cuenta... de que tus decisiones son permanentes.
Evet, bu bir tür kabulleniş artı, kim olduğunu anladığın yerde, kabul ediyorsun, ve sonra volümü 11'e getiriyorsun.
Sí, es como una superaceptación... cuando te das cuenta de quién eres... lo aceptas y luego... lo subes a 11.
Bu aletin değerini bilmeyi bıraktığın an işte o zaman sen de başkasına ver.
De qué estás hablando? La segunda de dejar de apreciar esta pieza de maquinaria, entonces le das a alguien más.
Buraya geminizle gelip hepimizin ödünü bokuna karıştırıyorsunuz bir de bize Billy Joel'ın şarkısıyla nutuk mu çekiyorsunuz?
Viniste en tu nave, nos hiciste morir de miedo, ¿ y nos das un sermón con una canción de Billy Joel?