Davalı translate Spanish
1,608 parallel translation
Ayrıca davalı Bay Garbett'ın parmak izlerini bulduk.
Encontramos las huellas digitales del acusado, del Sr. Garbett.
Grissom, davalı ilk mahkemede suçlu bulunmuştu.
Grissom, el acusado fue encontrado culpable en su primer juicio.
davalının izleri kapalı halkalar şeklinde.
Las huellas digitales del acusado contienen todos patrones circulares.
Bu davalının izi değil.
Ésta no es la huella del acusado.
İyi, size söyleyebileceğim tek şey davalı yeniden yargılanma hakkı kazandı.
Bueno, lo que puedo decirle es que al acusado le concedieron un nuevo juicio.
Sayın jüri üyeleri, Florida Eyaleti'nin Donny Lopez'e açtığı davada Savcılık, 16 Ocak gecesi davalının ikametgahına girdiğini gösterecek. Dava süresince buraya gelmeye devam edeceksiniz.
Damas y caballeros del jurado, en el caso de Florida contra Donny López, la Fiscalía mostrará que la noche del 16 de enero, el acusado entró a su residencia del 1620 de Silver Strand, residencia que visitarán durante el juicio.
Davalının sadakati konusunda tartıştılar. Suç laboratuvarı tarafından davalının üstünde bulunan uzun, kumral saç teli bu savı destekliyor.
Discutieron sobre la infidelidad del acusado, sospecha confirmada por un cabello largo que hallaron en el acusado.
- Ölen davalı bu, öyle mi?
Es nuestro acusado muerto.
Davayı sona erdirmenin en kestirme yolu, davalıyı öldürmektir.
Hay otra manera : matar al acusado.
Şahidin davalı Middlebrook'u teşhis ettiği kayıtlara geçirilsin.
Que se asiente que el testigo identificó al acusado Byron Middlebrook.
Davalı söz konusu kefaleti derhâl ödeyecek.
La defensa acepta la fianza.
Şahidimiz hapse giriyor ama davalı kefaletle çıkıp sokaklara dönüyor. Bu uzun sürmeyecek.
Nuestro testigo está preso y el acusado saldrá libre.
Davalının gömleğinde atış artığı var.
Residuos de pólvora en la camisa del acusado.
Önümdeki bilgilere dayanarak davalının dilekçesini kabul ediyor ve Steven Valdez'in şahitlik yapmasına izin vermiyorum.
Basada en la información que tengo ante mí, voy a aprobar la moción del acusado y excluiré al testigo Steven Valdéz.
Yanında avukatı olmadan davalıyı nasıl ziyaret edersin?
Visitaste al acusado sin su abogado presente?
Eğer davalının zenci olduğu göz önüne alınırsa tarafsız olabilir miyim bilmiyorum, Bay Condon.
No sé si podría ser imparcial, Sr. Condon dado que el acusado es un negro catinga.
Açıkçası davalının kocanız olduğunu duyunca o da itiraz etti.
Francamente, cuando supo que su marido era el acusado, también lo rechazó.
Tüm mahkeme geliri davalı tarafından ödenecektir.
La acusada pagará los gastos del juicio.
Senden silah sakladım, kiliseyle davalık oldum gelecekteki Lisa'nın düğünün berbat ettim.
Como cuando te oculté la pistola. La vez que demandé a la iglesia. Cuando arruiné la boda de Lisa en el futuro.
Jüri olarak, davalıyı akıl hastalığı nedeniyle suçsuz bulduk.
Nosotros, el jurado encontramos al acusado inocente, debido a razones de locura.
Davalı Nina Bang, kürsüde.
La defensa llama a Nina Bang al estrado.
Tanığın gerçekle ilgili sorunları bakımından yetersiz kanıt olduğundan ayrıca mevzubahis davalının, öyle bir hareket içerisinde bulunduğuna bir kanıt olmadığından ötürü, zanlı beraat ettirilmiştir.
Debido a la evidencia insuficiente, así como el problema de la testigo con la verdad no hay pruebas de que el acusado haya cometido los actos en cuestión, y por lo tanto, se absuelve al acusado.
Birçok davalının aynı soruna sahip olması.
Es cuando muchos demandantes tienen el mismo problema.
Davalıya, sessizlik yemini altında olduğunu hatırlatırım.
Le recuerdo al acusado que está bajo juramento de silencio.
Davalının suçunu ispat için bu operasyonu seve seve yönettim.
Lo hago de buena gana y declaro al acusado culpable de los cargos.
Şimdi eğer davalı, dava gününde mahkemeye gelmezse onu yakalayıp getirmesi için bir ödül avcısı yollarım ya da mahkeme masraflarını geri veririm.
Pero si el acusado decide no presentarse a juicio yo mandaré a un cazarrecompensas a detenerlo. De lo contrario, sería yo quien tendría que pagar las costas.
Kamu davalısı, Maxime Davert.
El Ministerio Público contra Maxime.
Halk Mahkemesi Birinci Senatosunun oturumunu açıyorum. Davalılar, Münih'ten Hans Fritz Scholl ve Sophie Magdalena Scholl, ve Aldrans'tan Christoph Hermann Probst. Suçları vatana ihanet orduyu parçalamaya teşebbüs ve düşmana destek.
Por este medio inicio el procedimiento de la Corte... en el caso contra Hans F. Scholl y Sophia M. Scholl de Munich... y Christoph Probst de Aldrans... acusados de alta traición,... desmoralización de tropas y ayuda al enemigo.
Vücudundaki ısırma izleri, davalı Bay Jay Clifton tarafından yapılmış.
Las marcas de mordiscos en su cuerpo las hizo el acusado el Sr. Jay Clifton.
Davalı taraf ayağa kalksın lütfen. Mahkememizde görüşeceğimiz davada... davacı Kansas Eyaleti, davalı Dennis L. Rader.
por favor? Demandado.
- Davalı taraf hazır mı?
- Esta lista la defensa?
İçki kaçakçılığı yüzünden davalının,... iki hafta süre ile göz altında tutulmasına karar verildi.
Por el delito de vender cuatro copias piratas de Soul plane, el acusado es sentenciado a dos semanas de prisión.
Kayıtlar karşı tarafın plakanın davalı Jason Matheny adına kayıtlı olduğunu onayladığını gösteriyor.
Placas de Massachusetts. Que el acta refleje que las partes estipulan que la matrícula está registrada a nombre del acusado.
Lydia, davalıyı seçti, çünkü onu o gece ön camdan gördü.
Por favor. Lydia eligió al acusado porque lo vio esa noche por el parabrisas.
Eyaletin Jason Matheny'e taşıtla ölüme sebebiyet verme suçlaması ile açtığı davada, davalı Jason Matheny'i suçsuz bulduk.
- ¿ Cómo lo declaran? En el caso del Estado de Massachusetts contra Jason Matheny del cargo de homicidio culposo con vehículo encontramos al acusado, Jason Matheny, inocente.
Sonra davalının şehrin ucundaki şirketi, McKinley Fields'e git.
Y luego necesitas ir al otro lado de la ciudad al despacho del acusado.
Sara Holt'la birlikte davacı Jose Pitino'yu temsil ediyorum. Karısı Elena, davalı tarafından üretilen ve satılan pikabın garajlarında birden alev alması sonucu çıkan yangında öldü.
Sara Holt y yo representaremos a José Pitino, el demandante cuya esposa Elena murió en un incendio que empezó en su garaje cuando su camioneta, fabricada y vendida por el acusado de pronto estalló en llamas.
Davalı, az önce neredeyse bir milyon araçlarında aynı arızaya rastlandığını bize hatırlattı.
El acusado retiró del mercado casi un millón de sus vehículos por esta falla.
Bu duruşmanın bitiminde, iş sonunda paranın miktarına geldiğinde sizden birer kanun koyucu gibi davranıp, öyle bir rakamla gelmenizi istiyorum ki ; bu rakam davalı ve tüm araba üreticilerine araçlarını güvenilir yapmalarını söylesin.
Al final de este juicio cuando finalmente quede por decidir una cantidad monetaria les pediré que sean legisladores y que elijan una cantidad que les diga al acusado y a todos los fabricantes de autos : "Hagan sus vehículos seguros".
Bir zamanlar bu ülkede bir ilke vardı. Kanıtlar kesin olarak ortaya konmalı ve davalının lehine yorumlanmalıdır.
Antes teníamos la noción de que las reglas de las pruebas se interpretarían estrictamente en favor del acusado.
Sayın Yargıç sabit fikirliliğiniz bir yana, cinayetten yargılanan hiçbir davalı bir haftadan daha az hazırlık süresi olan bir avukatla adil yargılanamaz.
Juez, a pesar de su mente rigurosamente encorsetada ningún acusado en un caso de homicidio puede tener un juicio justo con un abogado que se preparó en menos de una semana.
Bradley'nin Carter'a açtığı, ırza tecavüz davasında kararımızı davalı lehine verdik. - Evet.
En el caso de Bradley contra Carter por el cargo de abusos sexuales fallamos a favor del acusado.
Şirket ortakları yurttaşlık görevlerinden muaf değildir. - Davalı fahişe mi?
¿ O cree que los socios mayoritarios están exentos del deber cívico?
Ama açıkça, davalı yeterince iğrençse, kısasa kısas savunma avukatı olarak birini vurmaya hakkın olmadığını söyleyemiyor musun?
No querrás decir que si el acusado es suficientemente repugnante tú, como abogado penalista, tienes derecho a dispararle. DENNY CRANE : ¿ JUSTICIA POR MANO PROPIA? - No, no, no.
Dolayısıyla kararımı davalı lehine veriyorum.
Por lo tanto, fallo a favor del demandado.
Cyrus, mahkemeye silah soktuğun ve duruşma sırasında davalıyı tehdit... ettiğin için hapse girmişsin.
Cyrus, usted está preso por llevar un arma a un tribunal y amenazar a un acusado cuando durante el juicio.
davalı büyük bir film yıldızı.
Era un artista de cine.
Davalı öldü, dava kapandı.
Mi jefe lo dirá en media hora.
Davalının vücudunda yara yoktu.
El acusado no tenía nada.
Davalı lütfen ayağa kalksın.
Que el acusado se ponga de pie.
- Bay Crane, düşkün davalılardan birini savunmakla görevlisiniz.
El Estado contra Ronald Jessel.