Deki gibi translate Spanish
1,240 parallel translation
Adalet asla "Mahkeme" deki gibi olmadı.
Lajusticia nunca supo tan dulce...
- Rare. end "er" deki gibi.
- Extraño. Como algo fuera de lo común.
Lale deki gibi.
Como en ´ tigre ´.
Ve'es'Keser deki gibi.
y luego con ´ je ´, como en ´ jerez ´.
Darin artı üç kişi. Tıpkı Laughlin'deki gibi.
Darin más tres, como en Laughlin.
Şu Benny Hill'deki gibi mi?
¿ Aquél que salía en Benny Hill?
Bilirsin, "İşyerindeki erkek arkadaşlar, 1991" deki gibi o soruyu sormak gerekir.
Sabes, se supone que desde 1991 se tiene que hacer esa pregunta acerca de "los chicos del trabajo".
- "Bana biraz versene" deki gibi.
- Como en : "¿ Lo hacemos?"
Azazr azar hepimiz birbirimizden etkilenip biirbirimize karışıyoruz ve bu hepimiz bir ulus olana kadar, tıpkı "Ally McBeal" deki gibi birlikte çalışıp dans edene kadar devam edecek.
Poco a poco nos estamos fundiendo y un buen día estaremos todos unidos viviendo, trabajando, bailando, como en "Ally McBeal," o el taller de la fábrica de Saturn.
Kanada'da ABD'deki gibi yoksulluk yok.
No hay tanta pobreza como... en Estados Unidos.
Soga Kardeşler'deki gibi.
Como en Los hermanos Soga.
"Damsel in distress ( 1937 )"'deki gibi. ( Ç.N :
doncellas en apuro.
Nitrogliserin ve talaş. Tıpkı Tobin İY'deki gibi.
Nitro y aserrín, de la misma clase que los que usan en Tobin CD.
Sinirim bozuluyor. Kore'deki gibi. En korkutucu zaman sessizlik olduğu zamandı.
Es como en Corea teníamos más miedo cuando había silencio.
Marathon Man'deki gibi bir acı. Ama çektiğimiz ve birlikte bir gece daha geçirirsek çekeceğimiz bu korkunç acıya rağmen, Bowie konserine gitmemi istersen giderim.
Pero a pesar de ese horrible dolor que pasamos, y tuviera que volverlo a pasar si tuviera que pasar un segundo más con él, si tu me lo pides, iré al concierto de Bowie con él.
Başka bir Aryan'dan yardım almıştır, Salah Udeen'deki gibi.
Quizá le haya asignado el trabajo a otro ario, como con Salah Udeen.
Bazıları Sıcak Sever'deki gibi.
Dos chicas en un tren. Será como en las películas.
Güzel hayat, TV'deki gibi.
Es la buena vida- - como muestran por televisión.
- Yangın merdiveninden, TV'deki gibi mi?
Vamos. Ah. Bajamos por la escalera de incendios como en la tele.
Ama İngilizce'deki gibi değil.
Pero no "sí" como lo usáis vosotros.
Hawai'deki gibi mükemmel dalgalar olup olmadığı önemli değil ya da Büyük Göllerdeki.
No importa si son olas perfectas como en Hawai... o en los Grandes Lagos.
Örneğin, Montargis'deki gibi.
Por ejemplo, en Montargis.
bunların Uk'deki gibi dizayn edilip edilmediğini bilmiyorsun değil mi?
Sabe si tienen la misma designación que en el Reino Unido?
( POINTY = Sivri uçlu, Turist Ömer'deki Spock'a KabaKulak denmesi gibi ) Oldukça büyük.
¿ Qué tan grande será?
Pamuk Prenses'deki prens gibi.
No Voy a tardar más de media hora. - Ve. - Voy para allá.
( POINTY = Sivri uçlu, Turist Ömer'deki Spock'a KabaKulak denmesi gibi ) Oldukça büyük.
Bastante grande...
Aynı İncil'deki üç bilge gibi onu takip ediyoruz.
La seguimos hasta casa como los Reyes Magos.
Seni çifte kızarmış almond gibi ikiye katlarım. Valero'nun 51 inci cadde deki yerinden, şehrin en iyisi.
Te partiré en dos como una galleta de Valero's de la calle 51.
Hiç değilse karşındaki adam ; kendini Cher seni de Maske'deki çocuk gibi görüp aval aval bakmıyor suratına.
Es una escena clasica.
Barbra'nın "Merhaba, Dolly" deki güzel sözü gibi.
Es como lo que Barbra dijo tan elocuentemente en "Hello Dolly",
Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz yıl boyunca P3X-888'deki Unaslar üzerinde çalışıyordum.
Durante el último año he estado estudiando a los Unas de P3X-888.
Konuştuğumuz gibi birliğimiz hazırlanıyor. Çin'deki en zengin ili, Lao Ma krallığını fethetmek için.
En tanto demos la orden, nuestras tropas se preparan para conquistar el reino de Lao Ma, la provincia más rica de Chin.
İki ay boyunca her akşamüstü, Kızıldeniz'deki resiflerde sel gibi akan kahverengi cerrah balıkları görülebilir.
Cada tarde durante 2 meses, cirujanos marrones pueden ser vistos fluyendo por el Mar Rojo.
Friends'deki Ross gibi hissediyorum.
Yo soy como, Ross el de Friends.
ve tüm partiler gibi Hemmings Field'deki ve şey...
Y me gustan las fiestas y Hemmings Field y otras cosas...
"Alfie" deki Michael Caine gibi?
¿ Como el de Michael Kane en "Alfie"?
Grease`deki Travolta gibi.
El Travolta de "Grease".
Bilirsin. TV'deki balık tutma programları gibi bir şey.
Es como esos concursos de pesca de la televisión.
TV'deki Tiger Woods gibi mi?
¿ Como Tiger Woods, el de la tele?
X-Men deki o kız gibi olmak istiyorum... Şu duvarların içinden geçebilen gibi.
Quiero ser como esa chica en los hombres X... esa que puede caminar a travez de los muros.
Ve bazen de aptal gibi CIA'deki işimden söz ederdim.
y a veces, imprudente de mí, sobre mi trabajo en la CIA.
Bay Giles'ın Sunnydale'deki isyanından sonra hiçbir hareketini izlememek gibi bir yol seçtik.
Desde que el señor Giles abandonó su puesto en Sunnydale, no nos hemos ocupado de seguir todos sus movimientos.
- Gerçekten çok ama çok kötü şeyler, belki de, İncil'deki kötülükler gibi bir şeyler olacak.
Significa que algo muy malo... de proporciones bíblicas tal vez, va a suceder
Sadece Schotzie'nin Temel İçgüdü'deki Sharon Stone gibi giyinip erkek öğrencilerin dikkatini benim gerekli geri dönüşüm programımdan...
No olvides mencionar... que Schotzie imitó a Sharon Stone en Bajos instintos... para que los estudiantes no escucharan...
94'deki Heathrow tünellerini düşün, o gibi.
Como en el túnel de Heathrow en el 94. Exacto.
Simply Red'deki adam gibi olmuştum.
¿ Como se tienen dos citas en la cárcel? Yo no tengo ni una.
"Küçük Ev" deki kızlar gibi. ama makyaj ve görme yeteneğiyle.
Como las niñas de la "Pequeña casa en la pradera", pero con maquillaje y rimel.
CERN'deki yeni tesis birkaç yıl içinde çalışmaya başladığında, bu tür keşifler için daha şanslı gibi görünmektedir, ama bu durum Fermilab çalışanlarının, o parçacıkları ilk bulanlar olma çabalarını durduramayacaktır.
Las nuevas instalaciones en el CERN tendrán la mayor probabilidad, una vez esté acabado y funcionando dentro de unos años, pero esto no hará que el personal de Fermilab cese en el intento de ser los primeros en encontrarlas.
isgal altindaki Fransa askeri bir eyalet gibiydi ayni bu Lille'deki Alman askeri polisinin çektigi kayitta görüldügü gibi.
Francia ocupada era dirigida como un estado militar, Como esta película de un policía militar alemán en Lille muestra.
Şu TV'deki güzel sarışın gibi.
Un pelo rubio bonito, como esa mujer de la TV.
Kendini Babil'deki iç savaşta yeniden doğmuşsun gibi düşün.
Imagínate que has resucitado en la guerra civil de Babilonia.