Demir translate Spanish
5,532 parallel translation
"Dolunayın ilk gecesinde halen topraklarımızda bulunan her adalıyı yakalayıp, Kıştepesi'nde bulduğum 20 demir doğumlu pisliğe yaptığım gibi canlı canlı derisini yüzeceğim."
En la primera noche de la luna llena, cazaré a todo isleño que quede en nuestras tierras y los despellejaré vivos, como despellejé a 20 basuras hijas del hierro que encontré en Invernalia.
Prensimizi, karşılığını almadan yaraladıkları sürece demir doğumlu sözünün hiçbir anlamı yoktur.
Siempre y cuando puedan lastimar a nuestro príncipe con impunidad, las palabras hijo del hierro no significan nada.
Kocaman bir iletken gerekecek demir veya çelikten bir şey.
- Necesitarás un conductor enorme. Algo de acero o de hierro.
Demir Adam Thor'dan daha havalı.
Iron Man es más guay que Thor.
Güç Adam, Demir Adam'ın zırhına büyük bir şeyle vurup onu yeniden başlatmasına zorla.
Power Man, obliga a la armadura de Iron Man a reiniciar golpeándola con algo grande.
Demir Yumruk, dikkat et!
¡ Iron Fist, cuidado!
Demir Yumruk!
¡ Iron Fist!
Şimdi şu parlak şeyi indir ve ben zıvanadan çıkmadan Pelerin'in Demir Yumruk'u nereye götürdüğünü söyle.
Ahora, baja la brillante barra puntiaguda y dime a donde llevó Cloak a Iron Fist, antes de que pierda la paciencia.
Şimdi, Demir Yumruk nerede?
Ahora, ¿ dónde está Iron Fist?
Beni mistik varlıkları yakalamaya zorladı tıpkı Dr. Strange, dostun Demir Yumruk ve başka bir kız, beyaz kedili bir kız.
Me obligó a capturar místicos, como el Dr. Strange, y tu amigo Iron Fist, y otra chica- - una chica White Cat.
Onu ait olduğu yerde, demir parmaklıkların arkasında görmek istiyorum.
Lo quiero entre rejas, el lugar donde debe estar.
Bu patlamalar, Güneş'in çekirdeğinden çok daha sıcaktır ve demir gibi elementleri daha ağırlarına dönüştürerek uzay boşluğuna püskürtür.
Esas explosiones son mucho más calientes que el centro del sol. Lo suficiente como para convertir elementos como el hierro en los más pesados y lanzarlos al espacio.
Gezegenimizin merkezinde demir bir çekirdek var.
En el centro de nuestro planeta hay un núcleo de hierro.
Ondan daha büyük olan sıvı demir kabuğun içine yerleşmiştir.
Está ubicado dentro de un caparazón de hierro liquido aún mayor.
Bu Demir Adam'ın en önemli eşyalarından biri.
Es una de las herramientas más importantes de Iron Man.
Demir Adam yoksa Doom...
Iron man, es Doom.
Demir zar yuvarlanırsa Tanrı yardımcımız olsun.
Que Dios nos ayude si rueda el dado de acero.
- Demir eşek.
- El burro de hierro. - ¿ Qué?
Ve Amos Pembroke'u uzun bir süre demir parmaklıkların ardına koyacağız.
y meteremos a Amos Pembroke entre rejas durante mucho tiempo.
Tarayıcılar Demir Adam'ın sinyaline kilitlendi. O çok yakında.
Escáneres tienen una cerradura A la señal del hombre de hierro.
Kendininkini kurtarmak için olsa bile mi? Demir Adam geri çekil.
Ni siquiera para salvar la suya propia?
Demir Adam'ın bir planı var.
Iron man tiene un plan.
Şehir parkındaki mavi bankın altında gevşek bir demir var.
Hay una tabla suelta bajo un banco azul en la plaza.
Avustralyalı demir cevheri.
Mineral de hierro de Australia.
Woodrow Wilson üç yıl boyunca demir yollarında aynı şeyi yaptı.
Woodrow Wilson lo hizo con los ferrocarriles durante tres años.
Beş kiloluk demir ağırlık, yeni öldürülmüş bir ineğin mesanesi ve biraz da spongia soporifica lazım.
Necesito un peso de plomo de cinco kilos, la vejiga de una vaca recién sacrificada, y algo de spongia soporifica. ¿ Envenenarías su comida?
Sikkeleri alırken kaydedilen görüntümün varlığından Peter'a söz ederse eğer bu, hepimizi demir parmaklıkların ardına gönderecek zincirleme bir tepkimeye neden olur.
Si le cuenta a Peter que hay fotos mías con esas monedas, desatará una reacción en cadena que terminará con nosotros entre rejas.
Son 70 yıl boyunca Sovyetler toplumunu içine kapattı ve ve Demir Perde olayı gerçekleşiyordu.
Por más de 70 años, la Unión Soviética era una sociedad cerrada y la Cortina de Hierro era una realidad.
Sorunların çoğu geçmişte demir atıp orada durmuştu.
Gran parte de los problemas que aún están anclados en ese pasado.
Folik asit, kalsiyum ve demir değerleri bir hayli yüksek.
Sus niveles de ácido fólico, de calcio y de hierro eran muy altos.
Bu demir gibi sert görünen adamın içinde ölçülemez bir keder taşıyan bir kalp var.
Debajo de esa coraza... late el corazón de un hombre ahogado por un dolor inconmensurable.
Dembe demir testeresini getir.
Dembe, trae la sierra.
Langley Demir Yolları'ndaki yolsuzluğun haberini yapmaya ne dersiniz?
¿ Qué tal si hacemos un reportaje sobre la corrupción en el tren ligero de Langley?
26 elektrona sahip olan tek bir demir atomu da bir Broadway müzikalindeki dev bir sahne gösterisi gibidir.
Y un solo átomo de hierro con 26 electrones es como una gran producción en un musical de Broadway.
Gordon White'ın mali kayıtlarına baktım ve yakın zamanda 20 adet naylon poşet, 5 rulo selo bant, koruyucu ekipmanlar ve hırdavatçıdan bir adet demir testeresi satın almış.
Acabo de comprobar las tarjetas de Gordon White... y acaba de comprar... 20 rollos de plástico, cinco rollos de cinta adhesiva, equipo de protección... y una sierra en una ferretería.
O küçük olabilir ama demir kadar sert.
Puede que sea pequeño, pero es duro como el hierro. - Bradford, Xever, déjennos.
Multi vitamin alıyorum, keten tohumu yağı kalsiyum, demir. Arada bir de uyku hapı, yolculuk yaparken.
Tomo multivitaminas, ácido fólico, calcio, hierro y ocasionalmente tomo una píldora... para dormir cuando viajo.
Amişler, ölmek üzere olanlar televizyon sektörü, yazılı basın müzik sektörü, demir yolu sektörü karaoke makinesi sahipleri.
¿ Los moribundos? La industria de la televisión, los medios escritos, la industria discográfica, la industria del ferrocarril, los propietarios de máquinas de karaoke. ¿ Lo coges?
# Bugün iffetsiz kasabadaki # # Şu koyu mezara şu çalan demir çana bak #
Miré esa tumba oscura sonando esa campana de hierro en la ciudad escarlata hoy.
Demir muhtemelen şahdamarına oturmuş.
Tuvo mucha suerte. La barra probablemente está alojada justo en su carótida.
Kanlar aktı demir semadan.
"La sangre corre por el cielo de hierro,"
- Demir eşeğin yolu.
El sendero del burro de hierro.
Demir Adam.
( gruñidos )
Demir Adam, hayır!
Eso es lo que Yo quería discutir.
Demir Adam yok mu oldu?
Ese era su plan?
Onların Demir Adam'ı vurmalarına müsaade edemeyiz.
No podemos dejar que ellos acabar con el hombre de hierro.
Buna "Demir Adam karşıtı" okum diyorum.
Pero apuesto Te acuerdas de esto. Llámalo mi "el hombre anti - hierro" flecha.
Çocuklar sanırım demir habercinin bir çeşit planı var.
¿ Eh? ¡ Chicos! Creo que el heraldo de hierro
Avusturalya demir madenleri.
Um... Mineral de hierro de Australia.
Tanrı'nın dünya üzerine yerleştirdiği servet yani altın, bakır, odun, demir gibi ceherlerdi.
Oro y cobre, madera y hierro.
Onlar ilkel demir parçalarını kullanırlardı.
Utilizaron anclas de hierro primitivas.