Dönde translate Spanish
144,711 parallel translation
"Bölüm devam etmeli."
Son de la cripta donde el demonio de Booth fué enjaulado.
Albert de oraya gidi...
Es donde Albert está.
Tahmin et kim seri katil olarak kamuya duyurulmayı umursamayan bir yerde iş buldu?
¿ Adivina quién ha encontrado trabajo, un trabajo donde a nadie le importa si has sido públicamente acusado de ser un asesino en serie?
Çöp torbasını attıysa buraya atmıştır.
Si se deshizo de la bolsa de basura, fue aquí donde lo hizo.
Yol ayrımlarında yanlış seçim yaptığını düşündüğü yerler.
Cruces en el camino donde sintiera que eligió el equivocado.
Bütün şirketin zombi olduğu 4 Temmuz Fillmore-Graves geri çekilmesini duymuşsundur.
¿ Has oído lo del retiro del 4 de julio de Fillmore-Graves donde todos se convirtieron en zombis?
Ben silahlı hatunlarla takılmam.
De donde vengo, no te juntas con perras que andan armadas.
Ciğerlerin patlak bir prezervatif gibi sönmesi hariç.
Salvo la parte donde los pulmones se desinflan como un condón viejo.
Başladığımız yere döndük.
Justo donde empezamos.
Ne evim ne de ailem vardı.
Ningún sitio donde vivir, ni padres.
O çatlak anne babaların çocuklarını tuvalet süsü gibi giydirdiği kanal değil mi o?
¿ No es también donde esos padres locos visten a sus hijas como muñecas?
Bu nedenle, şaşkınlığımı anlarsınız, neden bütün çetenin bir araya gelerek Stacey'ye yardım ettiği neşeli finaline rağmen her şeyin ters gittiği üçüncü sezonun onuncu bölümünü izlemediniz?
Por lo tanto, perdonará mi confusión de por qué no ha visto el episodio diez de la tercera temporada, donde, a pesar del encantador final, que incluye a todo el grupo uniéndose para ayudar a Stacey, ¡ todo sale mal!
New York Metro'ya hoş geldiniz, Litchfield Federal Cezaevi'nde yaşanmakta olan olayları takip etmeye devam ediyoruz.
Bienvenidos de nuevo a New York Metro, donde seguimos el desarrollo de los sucesos en la cárcel federal de Litchfield.
Her devrin lezbosu, ha?
Allá donde fueres...
Sonra prenses şövalyeyi öpmüş, birlikte şatodan kaçıp ailesinin onları bulamayacağı bir yere gitmişler.
Entonces, la princesa besó al caballero y huyeron del castillo hasta un lugar donde sus padres no pudieran encontrarlos.
Adam içinden demiş ki, " Ben burada olmak istemiyorum.
Entonces él pensó : " No es aquí donde quiero estar.
Ailenin çocuklarını evde unutup tatile gittiği ve çocuğun hırsızlarla mücadele ettiği film var ya?
¿ Esa película donde los padres se van de vacaciones, olvidan a su hijo, y él se defiende de los ladrones?
Yani çember halinde oturup...
Donde te sientas en una ronda y...
Burada siz devreye gireceksiniz.
Aquí es donde entra usted.
Kostya da orada satıyordu.
Ahí es donde vendía Kostya.
Mafya arkadaşlarınla kaldığın yerden devam edeceğini mi?
¿ Que retomarías donde lo dejaste con tus amigos de la mafia?
Öyle. Sadece onun olduğu daha iyi yer P'ninkinden farklı.
Pero es un lugar mejor distinto de donde está P.
Yok, şu çocuğun oynadığı karate filmindeki gibi! Neydi adı?
No, es como ese tipo en la película de karate donde hay un chico. ¿ Cómo se llama?
Bir kadın mahkûma canice saldırdığı görülen bir erkek ceza infaz görevlisinin videosu ortaya çıktı.
Se filtró un video de un oficial del correccional, donde se puede ver cómo ataca brutalmente a una reclusa.
Peki neden göremeyeceğin bir yere yaptırıyorsun?
¿ Por qué hacértelo en un lugar donde no puedas verlo?
– Albert de oraya gidi...
Es donde está Albert.
Telefonu bırak ve ellerini görebileceğim bir yere koy.
Suelte el teléfono y mantenga sus manos donde pueda verlas.
Kim olduğunu bilmiyorum ama nereden yapıldığını biliyorum.
No tengo un "quién" pero tengo el lugar donde se originó la llamada.
Biz de orada olacağız.
Allí es donde estaremos nosotros.
Etmedi, bildiğim kadarıyla.
No lo ha hecho. Hasta donde sé.
Ama bizimkilerin gidecek hiçbir yeri yok.
Pero, ¿ nuestro pueblo? No tienen a donde ir.
Tütüncümde Ernst hep en sevdiğim harmanı bulundurur.
Mi tabaquería donde Ernst siempre tiene mi mezcla favorita.
Önüne bak, lütfen. Niye bakayım?
Fíjate por donde vas, por favor.
Her bayramda fazladan yemek yapardı. Beni ve kardeşimi bütün tabaklarla birlikte arabaya bindirirdi ve kasabanın öbür ucundaki tren istasyonuna giderdik. Bütün işsiz adamlar ısınmak için oraya giderdi.
Cada festividad hacía comida extra y nos metía a mí y a mi hermano en el Studebaker con todos los platillos y cruzábamos la ciudad hasta la estación del tren, era donde todos los hombres sin trabajo iban a calentarse.
Gidecek başka yerim yok.
No tengo ningún lugar a donde ir.
"Bir yarısında kadın var ve orası hep neşe, umut, ışık dolu."
Una es donde está ella, y todo es alegría, esperanza, luz.
"Diğer yarısındaysa kadın yok ve orası kasvet ve karanlık dolu."
La otra mitad es donde no está, y todo es melancolía y oscuridad ".
Kitabım mutfakta bıraktığım yerde değildi.
Mi libro no estaba en la cocina donde lo dejé.
- ış bulabileceğin bir sürü yer var.
- Hay muchos sitios donde puedes trabajar.
Lake Regional Hastanesi'ne kaldırılan Bay Bullock'ın hayati tehlikeyi atlattığı açıklandı.
El Sr. Bullock fue trasladado al Hospital Regional del Lago, donde se encuentra estable.
Tanıdığın biri varsa akıntı olan yerleri göstermesi için ona para vermeye razıyım.
Si sabe de alguno, le pagaría por mostrarme sitios donde el agua se mueva mucho...
Aslında çok büyük bir değişiklik, hele ki kimseyi tanımadığın yeni bir kasabaya geliyorsan yalnızlık çekebilirsin.
Es un gran cambio, sobre todo cuando te mudas a un pueblo donde no conoces a nadie. Quizá te sientas solo. Así que...
- Başlamak için uygun bir soru gibi.
- Me parece un buen lugar donde empezar.
Dünyanın güneş gören her yerinde yetişen şey nedir Martin?
¿ Sabe qué crece casi en todos lados donde brille el sol, Martin?
O enayiyi sudan çıkarırsan satıcılarımız birdenbire karada çalışmaya başlayacaklar ve polis tarafından durdurulma ihtimalleri çok daha artacak.
Si saca a esa paloma del agua, deja a nuestros revendedores en tierra firme, donde es más probable que los detengan.
Gözleri tam yerine oturtmuşsun.
Le pusiste los ojos justo donde van.
Tabelaları ait oldukları yere, yani sokağa koymaya.
A poner carteles del lado de la calle, donde corresponde.
Galiba bu yüzden evimize gelip o adama görünmektense iş yerime kadar beni takip ettiniz.
Apuesto a que por eso me siguió aquí a mi trabajo, en vez de hablarme en mi casa, donde él nos viera.
Seninle ikimiz öyle yerlerde kendimiz olabiliriz.
En sitios donde tú y yo podríamos... Podríamos ser.
Bildiğim kadarıyla sağ.
Hasta donde sé.
Buradan çıkıp olayın olduğu yere gideceksin.
Vete y conduce hasta la casa donde ocurrió.