English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ D ] / Döver

Döver translate Spanish

760 parallel translation
Karınızı sık sık döver misiniz?
¿ Pega a su mujer a menudo?
Neticede senin gibi yumuşak bir Amerikalıyım. Eğer ki beni, başka bir şey olmaya çalışırken yakalarsan döver misin?
Sam, sólo soy una sencilla ama de casa americana y si pretendo ser otra cosa, ¡ dame una bofetada!
Her zaman söylerim "kızını dövmeyen dizini döver."
Siempre digo, "No usar el cinto echa a perder al niño".
Bn. Watling'e gidersem, annem beni mısır sapıyla fena döver.
Mamá me zurraría si subo a casa de la Srta. Watling.
Hepsini döver, o ağacın altına yığarım.
Sí si vienen uno por uno, peleo y los cuelgo de un árbol.
Döver miydi?
¿ La maltrataba? - No a menudo.
Yarın akşam bir işin yoksa, beni tekrar döver misin?
Si no tienes planes mañana por la noche, me podrías pegar otra vez.
- Bulaşıkçı kadın küçük köpeğini döver.
- ¿ De qué hablas? - La fregona le pega a su perrito.
Kızını dövmeyen dizini döver.
Seguro que sí. Te he mimado.
Tanıdığım diğer adamları beni döver ve kapı dışarı ederdi.
Otro me habría dado una paliza.
Kim kimi döver bilemem ama tek bir şeyi biliyorum.
No sé si podría machacarte pero te diré algo que sí sé. - ¿ El qué?
Havanda su döver gibi.
Es como tratar de golpear al viento.
# Demirhanesine kılıç dövmez hiç Ama tırpan ve orak döver
No forja espadas, sino hoces y guadañas.
# Demirhanesinde tarım aletleri döver # #
Forja herramientas de paz... ¡ Profesora!
Bir esir kaçtı diye, Simon her bir esiri döver.
Como una esclava huyó, Simón azota a todos los esclavos.
Onu sen oku. Müziği kesersem, korkarım Bayan Feeney bu sefer beni döver.
Si dejo de tocar, a lo mejor la Sra. Feeney me atiza.
Bay Tavernier görse, döver seni.
¡ Si el Sr. Tavernier te ve se enloquecerá!
Ama eğer yaramazlık ve tembellik edersen... mutfakta karafatmalar arasında uyursun... ve Bayan Pearce seni süpürgeyle döver.
Pero si es traviesa y vaga, dormirá en la cocina rodeada de cucarachas... y la Sra. Pearce le sacudirá con el palo de la escoba.
Denizcilerce demir döver gibi oluşturulmuş bir kent.
Creado, forjado, habitado por marinos.
Arkasından suyun üstünde sabırla bekleyen dişinin yanında kuyruğuyla suyu döver.
Luego bate el agua con su cola cerca de la hembra que espera con lujuria paciente en la superficie del océano.
Bu gece bir araba seni Dover'e götürecek. Oradan bir tekneyle Kanal'ı geçeceksin. Gizli bir rotayla oradan İsviçre'ye geçeceksin.
Esta noche un coche le llevará a Dover un destructor le trasladará al otro lado del canal y allí se dirigirá usted a Suiza por tren.
- Şu an Dover'ın üzerinden geçiyoruz.
Ahora pasamos por Dover.
Londra'dan Dover'a ve denizi aşıp Fransa'ya.
De Londres a Dover y, a través del mar, a Francia.
Bakın, henüz Dover'e gelmedik, öyle değil mi?
¿ Hemos llegado a Dover?
Dover'a 15 dakika kaldı.
Dover en quince minutos. Dover en quince minutos.
Dover'a 15 dakika kaldı.
Dover en quince minutos.
Dover'e giriyor olmalıyız.
Llegamos a Dover.
İşbirlikçisi Matmazel Naomi Drake Austin'den Dover'e giden gemide o inciyle ancak kıl payı kaçamadı
Puede que su cómplice, la señorita Naomi Drake, no consiguiera la perla en el barco de Ostende a Dover.
Binghamton, Alford, Dover ve Hoboken, hepsi trene.
Stanton, Alford, Dover y Hoboken. ¡ Todos a bordo!
Bulaşıkçı kadın küçük köpeğini döver çünkü aşçı ona kötü davranmaktadır.
Verás, la fregona le pega a su perrito... porque la cocinera la trata mal.
Sonra Van Dovers'a.
Luego donde los Van Dover.
Dover-Calais.
Dover... Calais.
Dover Uçurumlarını gördük Ama rahatlıkla diyebiliriz ki
Y los acantilados de Dover Pero podemos decir
- Dover! Dover!
¡ Dover!
Cebelitarık kayası gibi katı olacağım.
Me mantendré tan firme como las rocas de Dover.
Cebelitarık kayasıymış!
Como las rocas de Dover.
Çocuğun, Dover'daki manastıra götürülmesine eşlik edeceksin.
- ¡ Sí, señor! - Haga transportar al niño a la abadía de Dover.
Eğer yanlış hatırlamıyorsam, Dover'a giden tren Londra köprüsü istasyonundan bu gece 8 : 45'te ayrılıyordu.
Si recuerdo correctamente, el tren para Dover... Sale de Londres esta noche a las 8 : 45.
Dover pençesi, belki.
Quizá un buen lenguado.
Gemi 30 dakika içerisinde Dover limanına yanaşmış olacak.
El barco atracará en Dover en 30 minutos.
New Dover'daki bir otelde garsonmuş.
Era Ia camarera de un hotel en new Dover.
Özür dilerim kaptan ama bu gece Dover'e gidiyorsunuz.
Tenéis que partir a Dover esta noche.
Dover'e gidiyoruz.
Empezamos en Dover.
Bu, Dover'deki Tümamiral, efendim.
- Aquí el vicealmirante Dover, Señor.
Atın adı Dover.
Se llama Dover.
Hadi. Hadi Dover.
Vamos, Dover.
Hadi Dover!
¡ Vamos, Dover!
Sonra şampanya ve tere yağında hafifçe sote edilmiş dil balığı.
Después, lenguado de Dover salteado con champán y mantequilla.
istediğim ekipmanı alamıyor... Afedersiniz... white cliffs of Dover?
Disculpen... ¿ los acantilados blancos de Dover?
Gözetleme noktası, kuyruğundan ateş çıkan uçan nesnelerin Dover'ı geçerek Londra'ya doğru geldiğini rapor ediyor.
Los puestos de observación en el canal reportan objetos voladores, que despiden fuego en sus colas estan cruzando el Dover y se dirigen a Londres.
Neden avcıları Beachy Head'ten Dover'a bir çizgi halinde tutmuyoruz?
¿ Porque no mueven los antiaereos hasta allá abajo formenlas en línea desde Beachy Head hasta Dover?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]