Elbise translate Spanish
8,331 parallel translation
Ama elbise çalıyorsun.
Pero robas ropa.
Onu heyecanladırıp tatmin edecek, senin ise daha çok elbise, mücevher ve ziyafetin olacak.
lo emocionaria y satisfacerla, y tu tendrias mas vestidos. y las joyas y el banquete.
Bana kızı için benimle tanıştığını söyledi. Elbise mağazası gibi bir yerde çalışıyor.
Ella dijo que lo introduce mí a su hija, quien dirige una especie de tienda de ropa o algo así.
- Buraya elbise bulmaya geldim kadın değil.
Estoy aquí para encontrar un vestido, no una mujer.
O zaman belki de elbise için genelevde dolanmamalısın.
Entonces no debería buscar un vestido en un prostíbulo.
Yeni bir takım elbise al.
Cómprate ropa nueva.
Ölü kadınlar elbise giymez.
Las mujeres muertas no se ponen vestidos.
Elbise çekmecemde bir sütyene takılı kalmıştı.
En el cajón del tocador enganchado a un sujetador.
Ayrıca hazır takım elbise almaktan da vazgeç.
Y deja de comprar trajes listos para usar.
Daha önce hiç böyle şık bir elbise giymemiştim.
Jamás me he puesto un vestido elegante.
Tina muhteşem bir elbise bu.
Tina, es un vestido precioso.
- Rus mülteciler için elbise topluyorsun.
- ¿ Recolectas ropas para los refugiados?
- Yeni bir takım elbise değil, değil mi?
No será un traje nuevo ¿ verdad?
Hint tarzı elbise ve çizmelerinle konferans masasında oturuyordu. Sapkın bir anaokulu öğretmeni gibi. Ve sonra ; " Teşekkür ederim Robert.
Y allí está ella sentada en la mesa de la sala de conferencias, al estilo indio, con un vestido y botas como si fuera una especie de profesora de guardería pervertida y dice, "Buenos, gracias, Robert."
Ölçüsünü almam gerektiğini söyledim ama Kavya yerli elbise giymeyeceğini söyledi.
Yo le dije que tenía que tomar sus medidas, pero Kavya dijo que no usaría un vestido local.
O lanet elbise neden bu kadar sorun oluyor? !
¿ Por qué tanto escándalo por un maldito vestido?
Ambala'dan buraya 5 lakh rupilik bir elbise almaya mı geldin? !
¿ Has venido aquí de Ambala a comprar un vestido de 5 lakhs?
- Yerli bir elbise al, herkes mutlu olsun!
Consigue un vestido local... ¡ Todo el mundo será feliz!
Söylesene, o elbise bugün ne kadar eder?
Dígame algo ¿ cuánto costaría ese vestido hoy?
Sahte, ucuz bir elbise aldım ve ona para verdim.
Así que me dio un vestido falso de bajo costo y le di el dinero.
Huysuz seni. 10 lakhlık elbise almış olsaydım, senin için de almış olurdum.
Si hubieras elegido un vestido de 10 lakhs lo habría conseguido para ti, también.
Aşkı anlamadığımda, bu elbise benim için her şey demekti.
Cuando yo no entendía el amor este vestido era todo para mí.
Aklımdaki isim o değildi. Seçtiğimiz elbise bu değil.
Eso no es lo que yo estaba pensando.
Bir elbise almalıyım.
Necesitaré un vestido.
Ne hoş bir elbise.
Qué bonito vestido.
Pekâlâ ama bu elbise "Sadece bir yemek" demiyor.
Bien, ese vestido no dice "es solo una cena".
Bu elbise "olumlu bakıyorum" diyor ki bakmıyorum bu yüzden de bunu elbisemle yapıyorum.
Este vestido dice "corazón disponible" cosa que no tengo cosa que estoy fingiendo con vestuario.
Bir elbise giydim ve limuzinine bindim.
Me puse un vestido, y me metí en tu limusina.
Giymek için yeni bir elbise almıştım. Sarı çiçekli. Yazın giyilen piknik elbiseleri gibi.
Me había comprado un vestido nuevo con flores amarillas, como un vestido veraniego para ir de picnic.
Amanın, ne güzel bir elbise bu.
Ese vestido tiene un color mágico. ¿ Qué es?
Üzgünüm geciktim, arabamı çalıştıran elbise askısını bulamadım.
Hola, siento llegar tarde, no encontraba la percha que arranca mi coche.
Fransa'yı avcunun içine almak için sadece iddialı bir elbise giymesi gerektiğini kim bilirdi?
¡ María! Quién hubiera sabido que lo único que hacía falta es un traje de estado para tener a Francia en la palma de sus manos.
Elbise hakkında ne dedi?
¿ Qué dijo sobre el vestido?
Elbise de hiç ev yapımı gibi gözükmüyordu zaten.
El vestido no es muy propio de una ama de casa. - No.
Umarım takım elbise üzerine uyar.
Espero que el traje se adapte.
Bugün elbise giymeyi deneyip düzgün bir şeyler giyineceğimizi sanmıştım.
Pensé que íbamos a intentar vestirnos hoy.
Roo Mi, elbise kodlarına göre,... mağazadan elbiseleri getirttim. Bir bakın isterseniz.
Roo Mi, seleccioné la ropa de la... tienda departamental basada en el código de vestimenta... así que por favor, eche un vistazo.
Gümüş rengi bir elbise giyiyordun.
Llevabas un vestido plateado.
Gümüş elbise olsun o zaman.
Vestido plateado será.
Tüm yaptığım buydu. Tüm yaptığım... gümüş bir elbise giydiğine dair kanıt bulmaktı ki giymiyormuşsun.
Eso es todo lo que estaba haciendo, estaba... estaba... estaba buscando pruebas de que estuviste con un vestido plateado, pero no es así.
Şu gümüş elbise saçmalıkları.
Todas esas chorradas sobre un vestido plateado.
Sadece bir kere giyeceğin bir elbise için katrilyon dolar istiyorlar.
Te cargan, como, un trillón de dólares. por un vestido que te pones una vez.
Bu elbise nesillerden beri bizim ailemizde.
Este vestido ha estado en la familia durante años.
Ve bu elbise bir aile geleneği yani bende bunu devam ettirmeliyim.
Y este vestido es una tradición familiar, así que voy a hacer que funcione.
Biliyorsun, ebeveynlerim asla elbise giymezdi, yani...
Ya sabes, mis padres nunca se ponían ropa, así que...
Birkaç elbise katlarız.
Doblar algunas prendas.
- İki gündür elbise giymedin.
- No has usado ropa en dos días.
Takım elbise giymiş bir futbolcu.
Un jugador de fútbol con traje.
Bu etekli bir takım elbise ve erkeklerin giydikleri gibi gri renginde.
Esto es un traje y tiene falda, y es de color gris, igual que el de los hombres.
Takım elbise giydiğini ilk kez görüyorum.
Nunca te había visto con un traje.
Altımda bu elbise vardı.
Llevaba este vestido debajo.