Ellas translate Spanish
24,667 parallel translation
Kızlarımızı o kadar yetenekli yapacağım ki erkekler onları seçmeyecek onlar erkekleri seçecek!
Haré a nuestras chicas tan capaces, que los chicos no las elegirán. ¡ Ellas elegirán a los chicos!
- Ama bugünden itibaren ne sizin Akademi arazisine girmeye izniniz var ne de onların dışarı çıkmaya.
Pero, a partir de hoy, a usted, no se le permite entrar en los locales de la NSA. Y a ellas, no se les permitirá salir.
Üçüne karşı iyi savunma yapmıştım baba.
No pude pasar el primer round contra tres de ellas.
Yarın karşılaşmayı kazanırsan, sadece sen değil onlar gibi milyonlarca kız da seninle birlikte kazanacak.
Si ganas mañana, no ganarás tú sola. Millones de chicas como ellas ganarán contigo.
O geceye ait yeni hatırlamaya başladığım şeyler var... -... ve kayıtlara geçmesini isterim.
Me acuerdo de cosas de esa noche que no recordaba antes, y me gustaría dejar constancia de ellas.
A.D.A Leigh ve Bayan Keating ile isteklerim konusunda konuştum ama hiçkimse beni dinlemek için zaman ayırmadı!
He intentado hablar tanto con la asistente del fiscal Leigh como con la Sra. Keating acerca de mis deseos, ¡ y ninguna de ellas se ha tomado el tiempo para escúchame!
Bazıları masum insanlardı.
Algunas de ellas, inocentes.
- Her birinin kontrol edilmesi gerekiyor.
- Hay que analizar cada una de ellas.
Burayı onlar işletiyor.
Ellas son quienes manejan el lugar.
Psikolog onları hazırlarsa en erken yarın onlarla konuşabileceğiz.
Hablaremos con ellas después del psiquiatra experto, mañana como muy pronto.
- Belki onlardan biri onu öldürdü?
- ¿ Una de ellas lo mató?
Şöyle de diyebiliriz. Onlara güvenen- --insanlara zarar veren kurumların aşığı değilim, ve onlardan korkmuyorum.
Digamos que no soy muy aficionado a las instituciones que hacen daño a la gente que cree en ellas, y tampoco me asustan.
Bak belki de alerjisi vardır buna.
Mira, puede que sea alérgica a ellas.
bunları idare tuvaletinde buldum senatörün ismi yazılıydı.
Encontré esto en el baño de ejecutivos con su nombre en ellas.
Sadece, çok gayret ettikleri için değil, aynı zamanda kapasiteleri, sayesinde ki.. sahada çalışırken ihtiyacınız olacak buna. Bu işte maalesef birçok zor durumla karşılaşacaksınız.
Ellas ganaron no solo por el trabajo duro, sino por la iniciativa, la cual será uno de sus más indispensables activos en el campo, porque este trabajo los forzará a confrontar muchas preguntas difíciles.
Zaten hiçbirimizin çok kıyafeti yoktu diyor.
Dice que no tenían mucha ropa, ninguna de ellas.
Yevmiyelerini cebe indiriyorlar. Paraları ailelerinize gönderiyoruz diyorlar. Güya mektup da yazıyorlar ama tabii ki yok öyle bir şey.
no les dan la paga... diciéndoles que la mandan a casa a sus familiares, junto con las cartas que escriben, cosa que por supuesto que no hacen y ellas se lo creen.
Ama jeton düştüğünde iş işten geçmiş oluyor. Çünkü sadece en başta bunları kaçıranları ve birbirlerini tanıyorlar.
Y para cuando se han dado cuenta, ya no pueden hacer mucho... porque la única gente con la que tienen contacto son con los que trafican con ellas y con ellas mismas.
Tercüme hattını bağla. Normalde kaçmazlar çünkü nerede olduklarını hiç bilmezler. İngilizce de bilmedikleri için korkarlar.
Ellas no huyen, normalmente, porque no tienen ni idea de dónde están y no hablan nada de inglés y están aterrorizadas.
Üçü birden.
Hay tres de ellas.
Ama tek başıma nasıl giderim? Sarbjit'e ne diyeceğim?
Ellas son su esposa e hijas.
- Sonra tamamen unutuyorlar.
Y luego se olvidan por completo de ellas.
Samantha'nın metro yerine yürümeyi tercih ettiğini söylemişler.
Según ellas, prefirió caminar a casa mientras ellas tomaban el metro.
O yüzden dünyanın her yerinden insanlar yürümeye geliyor.
Por eso la gente cruza el mundo para caminar por ellas.
- Ve bazıları da değiştiriliyor.
Y algunas de ellas incluso hay que sustituirlas.
Sadece onlar için ölmek istemiyorum.
Simplemente no quiero morir por ellas.
Bu işleri uzun zaman önce bıraktım, Bay Bumble.
Yo renuncié a ellas hace mucho tiempo, Sr. Bumble.
Monty, kurbanların geçmişini incele ve ortak nokta var mı bak.
Monty, investiga las historias de las víctimas para ver si hay alguna relación entre ellas.
Damian onlara yaklaşmış, ama çok para vermek istemeyince kızlar başka müşteri bulmaya gitmiş.
Damian habló con ellas y no quiso pagar tanto así que las chicas fueron a buscar otros clientes.
Böylece beyne sokulan fiber optik bir kablo ile mavi ışığa cevap veriyorlar.
Ellas responden a la luz azul de un cable de fibra óptica insertado dentro del cerebro así sin más.
Birçok eskorta hem de.
Un montón de ellas.
Yaptıklarımın cezasını çekmekte her zaman kötü oldum, o yüzden bildiğim tek şekilde başa çıktım ben de.
Siempre fui malo afrontando las consecuencias, así que lidio con ellas de la única forma que sé.
Sence Mavi Sınır onlardan kurtulmaya çalışır mı?
¿ Crees que El Límite Ardiente estaría dispuesto a deshacerse de ellas?
Biyobasım ile ilgili en büyük problem o boşluğu onlar için nasıl yaratacağımız ve etrafındaki hücrelerin ölmemesi için nasıl hızlı olacağımız.
El mayor reto de la bioimpresión es cómo dejar el espacio para esas cosas y cómo construirlas lo bastante rápido así las células alrededor de ellas no mueren.
O bir sürü tür yılan olduğunu söyledi... ve bunların dördü zehirliymiş.
Ella identificó a un montón de diferentes especies. Cuatro de ellas venenosas.
Onlar için yas tut.
Sufre por ellas.
Biri bile... Bilirsin ya...
Pero ninguna de ellas quiere, ya sabes...
Onların bebek için ilaç parasına ihtiyacı yok.
Ellas no necesitan dinero para drogas para tener un bebé.
- Küçük kafanı bunlarla meşgul etmemelisin.
No tienes que preocuparte por ellas.
Şimdi benim anladığım kadarıyla... iki seçeneğin var... ama bunlardan hiç birisi maalesef... kızımla arkadaşlık yapmanı sağlamıyor.
Ahora, como yo lo veo, tienes dos opciones y lamento decirlo pero... ninguna de ellas implica que tengas una amistad... con mi bebita.
Evrende bunlardan sadece dört tane var.
Solo quedan cuatro de ellas en el universo.
Hayatınızı kurtaracağım ve bu sırada siz hayatınızın geri kalanını kim olduğumu düşünerek geçireceksiniz.
Salvaré vuestras vidas y cuando lo haga os pasareis el resto de ellas preguntándoos quien era.
Santanico bunun merkezidir.
con Santanico en el centro de ellas.
İkinizin olduğu bir resmi mi istiyor? Sadece senin resmini değil mi?
¿ Los quería a ambos en ellas, no... no solo a ti?
- Evet, ama neden şimdi?
- ¿ Una de ellas lo mató? - ¿ Por qué ahora?
Beni kızdırma, Ranjit!
- Ellas vendrán, ¿ cierto? - Sí, en una o dos horas.
Söyle.
Los Talibanes emitieron una orden de muerte para todas ellas.
- Ne işime yarayacaklardı ki?
¿ Qué haría con ellas?
İyi insanları yozlaştırabiliyor.
Eres una de ellas.
Onlar için dua et.
Reza por ellas.
Hiç duydun mu?
Ellas hacen.