Ellen translate Spanish
4,766 parallel translation
Aslında Ellen May'i öldürmedi.
No mató a Ellen May.
Ellen May'i aradığım için geldim.
Vine a buscar a Ellen May.
Ellen May nerede?
¿ Dónde está Ellen May?
Ellen May'i öldürmeni diyorum.
- Cómo mataste a Ellen May.
Ellen May'i öldürmediğini biliyoruz.
Sabemos que no mataste a Ellen May.
- Teri'yi hırpalayıp, Ellen May'i sormak büyük hataydı.
No sé qué- - Golpear a Teri y preguntar por Ellen May fue un error garrafal.
- Shelby, Ellen May'in hayatta olduğunu biliyordu?
¿ Shelby sabía que Ellen May estaba viva?
Bizim şerif Shelby senin Ellen May'i aradığını biliyor muydu?
¿ Mi Sheriff Shelby sabía que buscabas a Ellen May?
- Ellen May'i kendim öldürmeliydim.
Debería haberla matado yo misma.
Ya Ellen May?
¿ Qué me dices de Ellen May?
Benimle konuşmak istediğin bir şey mi var, Ellen May?
¿ Quieres hablar sobre algo Ellen May?
Ellen May, burada daima bir evin var.
Bien, Ellen May, tú siempre tuviste aquí un hogar.
Korkuyor musun, Ellen May?
No nosotros. ¿ Estás asustada Ellen May?
Billy bir seçim yaptı, Ellen May.
Billy eligió, Ellen May.
Ellen May.
- Ellen May.
Boyd, olay şu ki Ellen May benim yatırım aracım.
Boyd, tengo un lazo con esa chica.
Ellen May artık fahişelik yapmak istemiyorsa kuzen ona dürüst bir iş imkanı sunabilir.
Si Ellen May quiere dejar de ser puta, él podría darle... un trabajo honesto, limpiar habitaciones y esas cosas.
Ellen May, burada olmak istemiyorsun.
Ellen May, tú no quieres estar aquí.
- Bunun hakkında düşünüyordum- -
- He estado pensando en eso- - - Ellen May...
- Ellen May- - - Yaptığımız şey hakkında kimseye bir şey- -
Tienes que saberlo, yo nunca diría nada de lo que nosotras...
- Ellen May. Kahretsin!
¡ Maldita sea!
Hiçbir şey söylemeyeceğini biliyorum, Ellen May.
Sé que no quieres decir nada, Ellen May.
Ellen'ı onun öldürdüğünü düşünüyoruz.
- Creemos que mató a Ellen.
Balistik Flynn'in silahının Ellen'ın cinayetinde kullanılan silah olduğunu doğruladı.
Balística identificó el arma de Flynn como el arma homicida de Ellen.
Ellen o kolyenin kanıt kutusunu bulmanın anahtarı olduğunu söyledi.
Ellen dijo que en ese dije está la llave para encontrar la caja de evidencias.
Babamla Ellen'ın polislik yaptığı zamanlarda.
En la época en que mi papá y Ellen estaban en la fuerza.
Ellen'ın araştırdığı yozlaşmış polislerden biri olmalı.
Debe ser uno de los policías corruptos que investigaba Ellen.
Sam ve Ellen'ın isimleri veri tabanında belirdiğinde bunu öğrenebilme yetkisi var.
Él tiene acceso para saber cuándo Sam o Ellen aparecieron en las bases de datos.
Flynn, Ellen'ı öldürüp babamın peşine düştü ama biz Flynn'i yakaladık.
Flynn mata a Ellen y va tras mi papá, pero lo atrapamos.
Ellen arkasında pek fazla bir şey bırakmamış.
Ellen definitivamente no dejó muchas cosas.
Ellen'ın bıraktığı bir anahtarı arıyorduk.
Nosotros estábamos investigando una llave que dejó Ellen.
Ellen bunu New York'a ilk taşındığı zaman yaptırmış olmalı.
Ellen debe haberla hecho cuando se mudó a Nueva York.
Ellen Tanık Koruma Programı için tekrar ortadan kaybolmadan önce babamı bulmamda bana yardım etmeyi kabul etti.
Ellen accedió a ayudarme a investigar a mi padre antes de desaparecer de nuevo en protección de testigos.
Ellen'la mesaimiz yeni bitmişti.
Ellen y yo acabábamos de terminar el servicio.
- Ellen ve ben bir seri yakalamıştık.
- Ellen y yo éramos un buen equipo.
- Ellen'ın hiçbir şeyden haberi yoktu.
Ellen no tenía ni idea.
Ellen, Sam ile değil de seninle bağlantıda olduğunu biliyor muydu?
¿ Sabía Ellen que con quien estaba en contacto era contigo y no con Sam?
Ellen'a da mı yalan söyledin?
¿ Así que le mentiste también a Ellen?
Ellen'la ikisinin bana tuzak kuranlara karşı dava açmaya çok yakın olduklarını söyledi ama bana Ellen'la bağlantı kurmam için bıraktığı tek şey bir posta kutusuydu. Acil durumlarda iletişime geçmek için kullanıyorlardı.
Me contó como él y Ellen se habían acercado bastante a montar un caso en contra de la gente que me incriminó, pero la única conexión que le quedaba con Ellen era un apartado de correos... una manera de ponerse en contacto en caso de emergencia.
Ellen'ın yardıma ihtiyacı olursa ona yardım edebilecek birinin olmasını istedi.
Si Ellen lo conseguía, él quería que alguien fuera capaz de ayudarla.
Bu Ellen'ın e-postası.
Es el e-mail de Ellen.
Ellen'ı onun öldürdüğünü düşünüyoruz.
Creemos que fue quien mató a Ellen.
Ellen, katiline bir fiske atmaktan fazlasını hak ediyor.
Ellen se merece más que que su asesino se lleve un tirón de orejas.
Annene ve Ellen'a yalan söylemekten bıkmıştım.
Me cansé de mentirles a tu madre y a Ellen.
- İlk başta Ellen bile bana inanmadı.
Ni Ellen me creyó al principio.
Ellen bana inanıyordu. O öldü.
Ellen creía en mí.
Ellen May.
Ellen May.
Elveda, Ellen May.
Adiós, Ellen May.
- Ellen.
- Ellen.
- İtiraf etti. - Ellen!
- ¡ Ellen!
Ellen kibirli olduğumu söylüyordu.
Ellen habría dicho que era arrogante.