Ephraim translate Spanish
128 parallel translation
Bunlar kardeşlerim, Ephraim ve Daniel.
Son mis hermanos, Efraín y Daniel.
Merhaba, Ephraim ve Daniel kardeşler.
Hola, hermanos Efraín y Daniel.
Hanginiz Ephraim, hanginiz Daniel?
¿ Cuál es Efraín? ¿ Y Daniel?
Adam, Benjamin, Caleb, Daniel, Ephraim, Frank ve Gideon.
Adán, Benjamín, Caleb, Daniel, Efraín, Flor y Gedeón.
Benjamin, Caleb, Daniel, Ephraim, Frank, Gideon bu bayanları karınız olarak kabul ediyor musunuz?
Benjamín, Caleb, Daniel, Efraín, Florindo, Gedeón ¿ tomáis en matrimonio a estas mujeres?
Ephraim, dönmemek üzere mi gittiler?
Ephraim, ¿ se han ido para siempre?
Evet, Ephraim.
Sí, Ephraim.
- Ephraim!
- ¡ Ephraim!
Beni yalnız bırak, Ephraim.
Déjame sola, Ephraim.
Kimse eline su dökemez, Ephraim.
No hay muchos que estén a tu altura, Ephraim.
- Haydi, Ephraim!
- ¡ Vamos, Ephraim!
" Ephraim Cabot burada yatıyor.
" Aquí yace Ephraim Cabot.
Neyse, dedenizin babasının babasının babası Ephraim Moon 1782'de gemiyle Avustralya'ya gitti ve orada eczacı oldu.
Pues le informo de que su tátara-tatarabuelo, Ephrain Moon se marchó a Australia en 1782 en un barco de línea, y se estableció como boticario.
Son kocam, Ephraim Levi derdi ki :
Como decía mi difunto marido, Ephraim Levi :
Son kocam, Ephraim Levi, hayata inanırdı, nerede bulursan, nerede çeşit çeşit insan varsa.
Mi difunto marido, Ephraim Levi, creía en la vida, en cualquier lugar, allí donde hubiera gente, todo tipo de gente.
Ve her Cuma gecesi, zaman kötü olsa bile, Her Cuma gecesi, kurulu saat gibi, Harmonia Gardens'ta basamaklardan inerdik.
Y cada viernes por la noche, incluso en épocas malas, cada viernes por la noche, como un reloj, íbamos al Harmonia Gardens, Ephraim y yo.
Ephraim, gitmeme izin ver.
Ephraim, déjame vivir.
Yeterince zaman geçti, Ephraim.
Ya ha pasado mucho tiempo.
Ama, son zamanlarda, Ephraim, farkına varmaya başladım ki... uzun zamandır hiç ağlamamışım.
Pero últimamente, he empezado a darme cuenta de que... hace tiempo que no derramo una lágrima.
Ben kararımı verdim, Ephraim, ama sen küçük bir işaret gönderirsen daha iyi hissedeceğim, onayladığına dair minik bir işaret.
Ya he tomado esa decisión, pero me sentiría mucho mejor si pudieras darme una señal, cualquier señal para dar tu consentimiento.
Geri gidiyorum, Ephraim.
Voy a volver, Ephraim.
Ve Ephraim, beni senin yollamanı istiyorum.
Y, Ephraim, quiero que me dejes marchar.
Ephraim Levi, yeniden evleneceğim.
Ephraim Levi, voy a volver a casarme.
Her zaman söylediğin gibi, Ephraim : Para, tabirimi bağışla, gübre gibidir.
Como siempre decías, Ephraim : el dinero, y perdona la expresión, es como el estiércol.
Ve Ephraim, hala işaret bekliyorum.
Y, Ephraim, aún estoy esperando esa señal de consentimiento.
Teşekkürler, Ephraim.
Gracias, Ephraim.
Bu kardeş Ephraim.
Él es el hermano Ephraim.
Ephraim Squier önemli biri. Hem de çok önemli.
Ephraim Squire es muy importante.
Muhtemelen Ephraim'dir.
Ese debe ser Efraín.
Ephraim gel içeri seni yaşlı piliç.
Hey, Efraín, ven aquí, viejo... Pollo.
Merhaba Ephraim.
Hola, Efraín.
Ephraim, seçimini yap.
Efraín, haz tu elección.
Ephraim, git eşini bul ve ona biraz kucak terapisi uygula.
Efraín, ve por tu esposa y dale un poco de terapia de abrazo.
Peki, Ephraim.
Bueno, Efraín.
Ephraim, seni boş kafalı ayyaş herif tüm galaksiyi gezecek iki biletin bile olsa, kimse seninle gelmez.
Efraín, puedes tener dos boletos para viejar por la galaxia entera cabeza empapada de ginebra. Nadie irá contigo.
- O benim dostum, Ephraim.
- Ése es mi amigo, Ephraim.
"İbrahim, Özürlü Tavşan" lehine olanlar?
¿ Quiénes votan por "Ephraim, el Conejo Retardado"?
Bu Ephraim'in arabası, bu da teröristlerin ki. Teröristler önlerini kesiyorlar, Sonra yavaşlıyor ve ateş etmeye başlıyorlar.
Éste es el coche de Ephraim y éste el del terrorista. luego disminuyeron la velocidad y empezaron a disparar.
Aslında, Ephraim Cennette iyi durumdadır.
a Ephraim le va bien en el cielo.
Bu yüzden İsa Judea'ya açıkça gidemedi, ama çöl yakınlarındaki bir yere gitti müritleri Ephraim adındaki kasabada kalıyorlardı.
Así que Jesús no viajaba abiertamente por Judea, sino que se fue, y fue a un lugar cerca del desierto... a un pueblo llamado Efraín, donde se quedo con sus discípulos.
Adım Ephraim.
Me llamo Ephraim.
Ephraim'e telgraf çekip, kanıt sormak istiyorsan, buyur.
Pídele pruebas a Ephraim.
Ya da Mossad bilgiyi, Louis'ye bilgi veren CIA'ye veriyor Ephraim de bizden Louis'yi ona vermemizi istiyor çünkü biliyor ki, bizim ondan yapmasını bekleyeceğimiz...
O el Mosad se la pasa a la CIA, que la da a Louis... y Ephraim exige que le demos a Louis... porque sabe que esperamos...
Bilmiyorsan, Ephraim'e Avner'ın onu görmeye geldiğini söyle.
Si no, dígale a Ephraim que Avner quiere verlo.
Yani ekmeğimi bölüş benimle, Ephraim.
Así que venga a compartir el pan conmigo, Ephraim.
Victor Yolu 22 numara. Ephraim Dağı Mezarlığı.
Está en Victor Road 22, el cementerio Mount Ephraim.
Abby, Ephraim Dağı Mezarlığı'nı ara.
Abby, llama al cementerio Mount Ephraim.
- Orjinal bir Breen 984 yarım ispanyol altını. - Ephraim Brasher tarafından dizayn edilmiş. Ephraim Brasher tarafından kazınmış.
Es medio doblón Breen 984 original diseñado y grabado por Ephraim Brasher y pesa, prepárense damas y caballeros, 13,2 gramos.
Ephraim Watson 80 li yaşlarında, kızı Ruth ile birlikte yaşıyor.
- No puedo. Ephraim Watson tiene 80 años, vive con su hija, Ruth.
- Ephraim Watson.
¿ Cómo dijeron que se llamaba el fotógrafo? Ephraim Watson.
Pekala, fotoğrafçı, Ephraim Watson, konuşamıyor.
Bueno, el fotógrafo, Ephraim Watson no puede hablar.