Eskiden translate Spanish
22,178 parallel translation
Eskiden şehre gelen demiryolu hattı oradaydı.
Ahí es por donde entraban a la ciudad los antiguos trenes de mercancías.
Herneyse işte, bildiğin gibi biz eskiden çok iyi arkadaşlardık, Umarım herşeye yeniden başlayabiliriz.
Bueno, como éramos tan buenas amigas, esperaba que pudiéramos empezar de nuevo.
Candace eskiden bunları bedavaya görürdü.
¿ Candace conseguía todo lo que ves gratis?
Eskiden yaptığım işte aynı işi vesaireyi içerir dedim.
Bueno, es prácticamente el mismo trabajo - que hacía con la...
Eskiden Superbomb Sanchez'i yönetiyordun değil mi?
Eras la mánager de la Superbomba Sánchez, ¿ no?
Eskiden yüzleri daha iyi tanırdım ama yaşım ve buraya gelen onca insandan sonra tanıyamıyorum.
¡ Uf! Solía ser buena con las caras, pero con mi edad y el número de personas... que pasan por este lugar.
Annem eskiden derdi ki... Eskiden ona inanmıyordum ama sanırım şimdi inanıyorum.
Bueno, mi madre solía decir... no la creí entonces, pero creo que ahora sí.
Eskiden ölümün bir son olmadığını söylerdi.
Solía decir... que la muerte... no es el final.
Arkadaşım eskiden yaşadığı yeri arıyor.
Mi amigo aquí está buscando el lugar en el que vivía.
Eskiden yaşadığı yeri bulursam... -... bazı şeyler geri gelir diye düşündüm.
Pensé que si hallábamos el lugar donde vivía, algo podría volver.
- Eskiden tam olarak buradaydı.
Solía, solía estar allí mismo.
Eskiden harikaydık.
Es decir, solíamos ser grandes.
Eskiden iş gücü harikaydı.
Solíamos ser... Teníamos una gran fuerza de trabajo.
Eskiden eğitimliydik.
Solíamos ser educados.
Eskiden ahlaklı gibi davranırdık, değil mi?
Simulábamos ser morales, ¿ no?
Eskiden kalma o kadar çok şey var ki.
Y hay tantas... Tantas cosas viejas allí, ¿ sabes?
Eskiden beni hep öperdin.
Quiero decir, siempre solías besarme.
Eskiden annem babam için kovayla bira almaya gönderirdi.
Mi madre me enviaba aquí por un cubo de cerveza para mi padre.
Evet, eskiden arkada kovayla bira satardık.
Sí, solíamos vender cubos de cerveza por el fondo.
Eskiden sarılmaktan nefret ederdim.
¿ Saben? Yo solía odiar estos abrazos...
Biliyor musun, sen buraya gelmeden önce eskiden artılarla ve eksilerle çıkardım.
Ya sabes, antes de venir aquí, Solía pros y los contras de fecha.
Eskiden sadece laf dalaşı yapardınız. Artık yumruklarınıza geçmişsiniz.
Ustedes solían pelear con palabras, pero ahora usan sus puños.
Ben de eskiden hassassın, sinir bozucusun sözlerini sık sık duyardım.
Solía oír... con frecuencia que... yo era sensible y frustraba a todos.
Bu eskiden benim yatağımdı.
Esta solía ser mi cama.
- Eskiden "K kelimesi" derlerdi.
- Solía ser "la palabra con C".
- Evet ama eskiden öyleydin.
Sí, pero lo eras.
Çünkü eskiden herkesten önce kalkardım.
Porque yo solía levantarme antes los demás.
Eskiden bunu hiç yapmazdı. Önceden aramazdı.
Lo que pasa es que nunca lo hizo.
Eskiden sepet açık artırmalarına girerdik, nostaljik bir şey.
Nuestra relación empezó pujando por una cesta.
Bir sonraki yeni şeyin peşindeyim hep, aslında bu garip geliyor çünkü inatçı bir klasikçiydim eskiden.
Ahora siempre busco lo más novedoso, lo que es raro, porque antes era muy de la vieja escuela.
Yani eskiden öyleydi çünkü şimdi o kız yanıt verebilir.
Bueno, es lo que hacía, porque ahora puede contestar ella.
Eskiden herşey daha basitti.
Antes las cosas eran más sencillas.
Hayır, hayır, eskiden.
No, no, ella solía.
Eskiden burada çalışıyordu.
Se utiliza para trabajar aquí.
Söyledim ya, eskiden burada çalışan doktorlardan biri.
Te lo dije, ella es un médico que solía trabajar aquí.
Anita Teyzem eskiden "doğduğun yeri unutma" derdi.
Como mi abuela Anita solía decir, "Te pones en la piel que se nace en el."
Eskiden ameliyattan önce böyle derdin.
Eso es lo que solía decir acerca de la cirugía.
Annem eskiden "Tanrı'yla hata yapmazsın" derdi.
Mi madre solía llamarlo "estar a bien con Dios."
Eskiden rahibe manastırıydı.
Solía ser un convento.
Evet, eskiden basketbol oynardım.
Sí, solía jugar básquetbol.
Eskiden gülümserdi, ama artık gülümsemiyor. Biliyor musun? Onu yaparken.
Y solía sonreír mucho, pero no me sonríe cuando hago eso.
Eskiden yıldız bendim, kardeşim değil.
Al principio, yo era la estrella, no mi hermano.
Eskiden ağrı uzmanına gidiyordun ama şimdi o da bitti.
Que estaban viendo un especialista en dolor y ahora que no eres.
Sana ait olduğunu sandığın bir şeyi eskiden sana aitti.
Algo en lo que habías pensado que era tuyo... Y erás tú,
Crawford'la eskiden tanışıyorlarmış.
Resulta, que él y Crawford se conocían de hace mucho.
Hıımmm Adam eskiden Özel Harekat'ta görevliymiş.
Fue de Fuerzas Especiales.
Eskiden bezelye ve havuçları taşıyıcı kayışlardan geçerken izlemesinin ona hataları hemen bulmasında faydası olduğunu düşünürdüm.
Yo solía pensar que todo ese tiempo viendo guisantes y zanahorias pasar sobre una cinta transportadora le había hecho tener buen ojo para detectar fallos al instante.
Eskiden ben de kendime böyle diyordum.
Sí. Sí, eso me decía a mí misma.
Eskiden - Eskiden değildin ama değil mi?
No estabas... No eras uno antes, sin embargo, ¿ verdad?
- Eskiden öyleydiler.
- Vale, entonces estos delincuentes-convertidos-demonios,
Evet ve eskiden sadece bir katı temizlerdim.
- Bueno.