Etti translate Spanish
65,972 parallel translation
Bayan Winterbottom bu sabah Bay Delfino'yu ziyaret etti.
Por favor, la Srta. Winterbottom fue a visitar al Sr. Delfino esta mañana.
Atwood Wes'in cesedini taşıttığını itiraf etti.
Atwood admitió que movió el cuerpo de Wes.
O bundan daha fazlasını hak etti.
Se merecía algo mucho mejor que esto.
Etti.
Sí.
Ölümünden bir hafta önce Charles Mahoney aleyhine şahitlik etti.
Testificó contra Charles Mahoney una semana antes de morir.
Çocuklarının vekâletini almanı mı garanti etti?
¿ Prometió conseguirte la custodia de tus hijos?
Bay Denver az önce onun savcılık için kritik bir tanık olduğunu ifade etti. Bu da demektir ki onu sorgulamak için hazır olmalıydı.
El Sr. Denver acaba de afirmar que es una testigo crucial para el Estado, lo que significa que debería estar preparado.
Fakat adli tıp tetkikçisi başka bir yaralanma olmadığını ifade etti.
Pero la forense testificó que no había otra heridas.
Savunma tarafı bu ön duruşmayı art niyetli bir kovuşturmayı ispat amacıyla talep etti.
La defensa pidió esta audiencia con la intención de demostrar mala intención de la fiscalía.
Kocan hak ettiğini düşündüğü bir şeyi aldı. O kadına tecavüz etti ve sonucunda ne onun ne de senin asla sevmeyeceğiniz... -... siyahi bir çocuk doğdu.
Tu marido cogió lo que pensó que merecía, violó a esa mujer y una vida salió de ello, un niño negro que ni él ni tú podríais llegar a amar.
Beni evine davet etti. Şu an bir taksi çağırıyor.
Está pidiendo un taxi ahora mismo.
Poseidon, Ramal'ı kaçırmamız için getirdi bizi buraya ama sonra da bizi terk etti.
Poseidon nos puso aquí para sacar a Ramal, pero, entonces, nos abandonó.
Nasıl ikna etti seni?
¿ Cómo te convenció?
evine davet etti.
a su casa la noche del viernes.
Poseidon, Ramal'ı çıkarmamız için bizi buraya soktu ama sonra bizi terk etti.
Poseidon nos puso aquí para sacar a Ramal, pero, entonces, nos abandonó.
Origami... 4 yıl önce bana ihanet etti ve nedenini şimdi anlıyorum.
El origami... Hace cuatro años, me traicionó y ahora sé por qué.
Nasıl ihanet etti sana?
¿ Cómo te traicionó?
- Mesajdan. Oğlumuza Junior diye hitap etti.
Llamó Junior a nuestro hijo.
Küçük bir kızdı ama gözlerini çekmedi ve bu beni rahatsız etti.
Es decir, es solo una pequeña pero no dejaba de mirarme y eso realmente me afectó.
Noel hediyesi gibi seni düşmana teslim etti.
Te entregó al enemigo como regalo de Navidad.
Buluşmayı kabul etti, hepsi bu.
Pues, aceptó verse contigo. Es todo lo que conseguí.
Allan, bana Islanders maçı biletini vermeyi teklif etti.
Bien. Allan me ofreció sus entradas para los Islanders.
Ayrıca Talia'yla ilişkisi Sam'le arasını bok etti.
Además, la relación con Talia complicó las cosas con Sam y...
Oğlunu önemsemedi. Çocuk onun izinden gidip ödül avcısı olunca çark etti.
No le importaba su hijo hasta que siguió sus pasos y fue un cazarrecompensas.
- Seni Idris'te ölüme terk etti.
- Ella te dejó para que murieras en Idris.
- Gideon zaman çizgisini kontrol etti.
- Gideon ha comprobado la línea temporal.
Atam benim varlığımı silmek için intihar etti.
Mi antepasado se mató para borrar mi propia existencia.
Dedektif Malone öldü Evelyn bize ihanet etti ve Prometheus hala dışarıda.
El detective Malone está muerto, Evelyn nos ha traicionado, y Prometheus sigue ahí fuera.
- Beni öldürmekle tehdit etti.
Me amenazó con matarme.
Prometheus beni öldürmekle tehdit etti.
Prometheus amenazó con matarme.
- Beni terk etti.
Me dejó.
Sonra sarışınlar allem etti kallem etti kapıyı açtı.
Y Ricitos de Oro resolló y resopló y voló la puerta.
Babam beni terk etti, bana yalan söyledi sonra da hayatımı kurtarmak için kendini merminin önüne attı.
Mi padre me abandonó, me mintió y luego tomó mi lugar, salvándome la vida.
Dolly beni davet etti.
Dolly me invitó.
Normalde bu işlerle annen ilgileniyor ama bu konuda ekip toplantısı yapmamız gerektiğini kabul etti.
Tu mamá suele encargarse de estas cosas, pero accedió a que tuviéramos una reunión entre todos.
Şartlı tahliyesini ihlal etti.
Violó su arresto domiciliario.
Pekala, bu genç adam benim kızımı gizlice takip etti.
Mire, ese jovencito estaba acosando a mi hija.
Bu genç beyefendi benim kızımı gizli gizli takip etti.
Este joven estaba acosando a mi hija.
Ama, sürmeye devam etti, hemde daha hızlı ve Kyle'ın katil olduğunu, ona yardım etmeye hakkım olmadığını ve elini bana yüzüme karşı sallamaya başladı.
Pero... siguió conduciendo, cada vez más rápido, y empezó a decir que Kyle era el asesino y que yo no podía seguirlo ayudando y empezó a sacudir... Sacudía sus manos en mi cara.
Bu doğru ama Melanie'nin Annesi birkaç yıl önce vefat etti.
Eso es verdad. Pero... la mamá de Melanie murió hace algunos años.
Tamam, tipini tarif etti mi?
Bueno, ¿ y dijo cómo lucía?
Ama birşey ifade mi etti?
¿ Pero significó algo?
- Oliver Walker da Andy gibi JJ ve Lyla'yı tehdit etti.
- Felicidades. - Sabes, Oliver, Walker amenazó a JJ y a Lila como hizo Andy.
Şerefsizde çelik yelek vardı. Ama sanırım 9 mm'lik bir merminin kovanı omzuna isabet etti.
El bastardo estaba usando chaleco de kevlar, pero creo que logré herirlo en el hombro con una bala 9 mm.
Durumu kritik olan iki kurban ameliyat masasında vefat etti.
Dos de las víctimas que estaban en condición crítica acaban de morir en la mesa de operaciones.
Liza Warner dün gece firar etti.
Liza Warner se escapó anoche.
Şehirde panik oluşmasını engellemek için Bölge Savcısı Chase de Malone'un ölümüyle sonuçlanan bu olayı örtbas etti.
Temiendo que cundiera el pánico en toda la ciudad, el fiscal del distrito Chase cubrió las circunstancias de la muerte de Malone.
Sana ne teklif etti?
¿ Qué te ofreció?
O akşam bıraktığı sesli mesajda bunu itiraf etti.
Lo confesó en el mensaje de voz que dejó esa noche.
Aktive etti!
La ha activado.
Eve geldiğinde zar zor iki kelime etti.
Ella... apenas dijo una palabra cuando llegó.