Ettigi translate Spanish
11,073 parallel translation
Birisini oldukça çok ziyaret ettiği anlamına gelir.
Lo que significa que ella estaba visitando a alguien muchísimo.
Giriş kayıtları da ziyaret ettiği kişinin ismi demek.
Registros de admisión significa el nombre de la persona que estaba de visita.
Henüz kimseyi temsil ettiği yok.
Ni siquiera está representando a nadie todavía.
Plan, Olive Pope'un o kaldırımda durması ve ettiği tek bir kelimeyle sahip olduğu tüm hayatı çöpe atmasıydı.
El plan era Olivia Pope, parándose en una acera, y, con una sola palabra, borrando cualquier vida que haya conocido.
Olivia Pope dünyanın en güçlü masasında seçilmesine yardım ettiği adamın yanında kendine bir koltuk edindi.
Olivia Pope podría, de hecho, tener un asiento en la mesa más poderosa del mundo, al lado de un hombre al que ayudó a ser elegido.
Adamı, her zaman kadınları hormonlar kontrol ettiği ama adamların o hormonlar yüzünden pantolonlarını tutamadığı için mi suçlamak istiyorlar.
Quieren destituir a un hombre porque todo lo que oyen es cómo las mujeres han sido controladas por sus hormonas, pero, ¿ qué es más hormonal que un hombre que no puede mantener sus pantalones puestos?
Bütün bu yönetimi boyunca elde ettiği bu kadınlar...
Toda su administración tuvo a chicas
Böylelikle olivia Pope, beyazların domine ettiği bir dünyada siyahi bir kadın olarak eşsiz bir konuma geldi.
Olivia Pope está en una posición única al ser una mujer negra en mundo dominado por hombres blancos.
- Bay Willis cesetleri hastaneye bırakırken gördüğümüz kadını tanımıyor. Fakat Madam "X", kurbanlarımızın dün gece katıldığı poker oyununu yönetiyormuş. Bu zarftaki 20 bin dolar, güya, saldırıdan sonra kendisine yardım ettiği için Willis'e verdiği bahşişmiş.
El Sr. Willis no conoce a la mujer que dejó los cuerpos en el hospital, pero la señora "X" dirigía el juego de anoche de las víctimas, y estos $ 20 mil fueron la supuesta propina por ayudarla luego del tiroteo.
Sonradan sanık ilk itirafını geri çekerek, onun yerine karısının öldürüldüğü gece neler olduğunu hatırlayamadığında ısrar ettiği bir ifade verdi.
Desde entonces, el acusado ha retirado su primera confesión, reemplazándolo con un comunicado insistiendo en que simplemente no puede recordar lo que sucedió la noche en que su esposa fue asesinada.
O anki ruh halin nasıldı bilmiyorum ama Gerald'ı mutlu ettiği kesin.
Sea cual sea tu motivación, significa mucho para él.
Ailesi olarak kabul ettiği biri için canını verir.
Cuando ella decide que eres de su familia, moriría por ti.
Anne baba olmanın ne ifade ettiği.
Es lo que significa ser un padre.
Kontör almaya devam ettiği için onu arayabiliyordum.
Y ella siguió recargándolo, así que pude llamarla.
Tabii ki değil hayatım, ama, onunla karşı karşıya geldiğimiz günden beri düşünüyorum, bütün bu olanlar beni neden seni rahatsız ettiği kadar etmedi diye.
Claro que no, cariño, pero, sabes, desde que lo confrontamos, he estado pensando en por qué todo esto nunca me ha molestado tanto como a ti.
Louis rica ettiği için aldım.
La tomé porque Louis me lo pidió.
Vatandaşlık yeminini ettiği o an, hayatındaki en gururlu anıydı.
Cuando finalmente hizo el juramento como ciudadano... fue uno de los momentos más orgullosos de su vida.
"O güzel kadın Karayipler'den geldiğinde zamanını İspanya limanında, altında Sör Chadwick'in dizlerinin üzerinde dua ettiği baharat ağacında uçan pis sinekleri izleyerek geçirirdi."
"Cuando viene la belleza desde el Caribe, pasa el tiempo en su Puerto de España, viendo horribles moscas pasar la noche en el árbol de la especia bajo el cual Sir Chadwick reza arrodillado".
"Sir Chadwick'in dizlerinin üzerinde dua ettiği."
"Bajo el cual Sir Chadwick reza arrodillado".
Yem olarak solucan, küçük kurbağa ya da kalyon balığı kullanılmalı, tıpkı Izaak Walton tarif ettiği gibi.
Cebadas con gusano, pececillos o ranitas, tal como prescribió Izaak Walton.
Jack Soloff'un teklif ettiği emeklilik fonu davasını kabul ettiğin için... -... teşekkürler.
Quería agradecerte que aceptaras el caso de las pensiones
Çocuk çocukluk ettiği için etrafta koşuşturuyor.
Quiero decir que los niños corren por ahí porque son niños.
Büyüyüp beni sorduğu zaman ona böyle demeyi mi planladın onu terk ettiği mi?
¿ Es eso lo que planeabas decirle cuando se hiciera mayor y preguntara por mí, que la abandoné?
Fark ettiği zaman aklı başına geldi...
Entró en razón cuando se dio cuenta...
Hayal ettiği bir arkadaşla insanları diri diri yakıyor mu?
Con un amigo imaginario que mata a la gente quemándolos vivos?
Disiplinin bir parçası olarak sadece dövüşüp alt ettiği vampirlerin kanını içiyor
Como parte de su disciplina, bebe sólo la sangre de los vampiros que ha vencido en combate.
Sanırım zorlama yeteneğini tecrübe ettiği ilk seferdi ve yaptığı şeyi anlayınca gelip düzeltmedi.
Creo que fue la primera vez que experimentó la habilidad de obligar, y cuando entendió lo que hizo, no vino a deshácerlo.
- Teklif ettiği zaman Dance'e katılmalıydım.
Quizás debería haberme unido a Dance cuando me lo ofreció.
- Bayılırlar. Amerika'nın temsil ettiği her şeyi yansıtır.
Representa todo lo que Estados Unidos significa.
Titanic batarken orkestranın çalmaya devam ettiği gibi DJ kabinimi alevler yutarken ben de son bir plak çalacağım.
Y así como la banda del Titanic siguió tocando mientras el barco se hundía, yo también pondré un último disco mientras mi cabina se incendia.
AOL-Time Warner-Pepsico-Viacom-Halliburton Skynet-Toyota-Trader Joe's MBN'e de sahip olduğu ve Hank Hippopopalous'tan kazanç elde ettiği için değil mi?
¿ Esto no tiene nada que ver con que AOL-Time-Warner-Pepsico-Viacom - Halliburton-Skynet-Toyota-Trader-Joe's también sea dueño de MBN, y obtenga ganancias de la buena reputación de Hank Hippopopalous?
Bugün önceden Secretariat'ın intihar ettiği sahneyi çekeceğiz. Ama şimdi sevgilisi "İnti Har" ile balık tutma deliğinde yüzdüğü sahne oldu.
Hoy filmaremos la que iba a ser la escena en que Secretariat se suicida, pero ahora es la escena en la que nada en un lago con su novia Susie Side.
Bir itirafla aynı derecede suçu itiraf ettiği açık.
Un reconocimiento de culpa tan claro como cualquier confesión.
Beni tehdit ettiği için.
Me amenazó.
Herkes davranışlarına dikkat ettiği sürece nerede olduğu konusunda bana güvenebilirsin.
Y mientras todo el mundo se comporte, puedes confiar en mí para decirme dónde está.
Esad'ın beyan ettiği her şey, 1300 tondan fazla ölümcül materyal imha edildi.
Todo lo que Assad declaró... más de 1.300 toneladas de material letal... fue eliminado y destruido.
Kalbe hitap ettiği pek söylenemez, ama cinsellikde işe yarıyor.
Estar separados no ayuda a quererse más, pero hace maravillas con la libido.
Sizi gök cisimleri konusunda uyarmıştık Bilge Ramses'e teşkil ettiği tehlike konusunda da.
Les hemos advertido sobre las rocas del cielo una y otra vez, y la amenaza que representan para la corte de Ramsés el Sabio.
Bir terör saldırısı, insanların Oliver Queen ve adamlarına Star City koyunu temizlemeleri için yardım ettiği bir sırada yaralanmalarına neden oldu.
Un ataque terrorista ha dejado a docenas de personas en estado crítico después de que los ciudadanos se presentaron para ayudar a Oliver Queen y a su personal de campaña a limpiar la bahía de Star City.
Annenin seni topluma örnek bir adam ol diye yetiştirmek için sarf ettiği onca çabaları bir düşün.
Y pensar en todo el trabajo que tu madre ha hecho para prepararte y que fueras un jovencito adecuado para la sociedad.
Sanırım kasabanın yarısının ondan nefret ettiği gerçeğini unutmuş.
Supongo que había olvidado la parte en la que la mitad de la gente que queda en esta ciudad la odia a muerte.
Anlatsana, o yönünü ortaya çıkaran sen misim Kullandığı, suistimal ettiği ve katipten casusa her şey olması için etki altına aldığı o küçük, narin insan?
Dime, ¿ eres tú la que lo saca a relucir, la frágil, y pequeña humana que ha manipulado, abusado y obligado para ser la taquígrafa que le espíe?
Meg'in brokoli zevkimin içine ettiği gibi.
Justo como Meg lo hizo con el brócoli.
Sanırım Usame bin Ladin'i öldürdüğü için hak ettiği takdiri hiç alamadığı için sinirli. - Kocan, Özel Kuvvet askeri mi?
Creo que está amargado porque nunca recibió el crédito que merecía por matar a Osama Bin Laden.
Meg'in brokoli zevkimin içine ettiği gibi.
Igual como Meg me arruino el broccoli.
- Varsayalım ki baştaki adam polislerin polislere yardım ettiği bir sistemde çalışıyor.
Digamos, hipotéticamente, que el líder... trabaja en un sistema en el que policías cuidan de policías.
İnsanların siktir ettiği yer mi?
¿ El lugar dónde nadie importa?
İnsanların siktir ettiği yer.
El lugar dónde nadie importa.
Katibimiz Bay Heep'ten ödemelerin babanızın talep ettiği şekilde yapıldığını kontrol etmesini istedim.
Le he pedido a nuestro secretario el Sr. Heep que vea que los pagos se hacen según lo dispuesto por vuestro padre.
Temsil ettiği her şeye lanet olsun.
Maldita sea todo lo que representa.
Kralına hak ettiği saygıyı neden göstermiyorsun?
¿ Por qué no muestras a tu rey el debido respeto?