Exo translate Spanish
43 parallel translation
Sanırım kanamayı tam olarak sol oksipitalin altına lingual girus'un içine koymalıyız.
Creo que pondremos la hemorragia justo debajo del exo-occipital izquierdo... en la conjunción.
Exo III gezegeninden sinyal geldi, Dr. Roger Korby'nin yeri saptandı.
Hemos detectado una señal del Dr. Korby en el planeta Exo III.
Exo III'ün kültürü bu teoriyi kanıtladı.
La cultura de Exo III ha demostrado su teoría.
Orada yaşayan insanlar - 1,600, babam dahil - Exo-Grey rafinerisine yer açmak için Evlerinden atılacaklar.
La gente que vive allí, 1.600, incluyendo a mi padre, van a ser echados de sus casas para dar paso al proyecto de la refinería Exo-Grey.
Exo-Grey Endüstrisi hakkında bilgi toplamayı kendime iş edindim.
Es mi trabajo investigar las industrias Exo-Grey.
Exo-Grey'in yapacağı son şey olur bu, doğru mu?
Eso es lo último que Exo-Grey desearía hacer, ¿ no es así?
- Exo-Grey ruhsatı nasıl elde etti?
- ¿ Cómo los ha conseguido?
Exo-Grey nükleer tesisleri çok güvenli herhangi bir tehlikeye karşı garantili emniyet sistemi var.
El complejo nuclear Exo-Grey tiene un sistema de seguridad infalible que garantiza una absoluta seguridad.
Exo-Grey'in finanse ettiği çevreci grup o.
Es el grupo ecológico que financia Exo-Grey.
Exo-Grey'in başı olduğum için mi?
¿ Porque soy un pez gordo en Exo-Grey?
Bence Daniel bununla kendini yararlı hale getirebilir. Bu Spike'in Exo giysisi.
Creo que Daniel puede encontrar útil esto, era el Exo-traje de Spike.
Babamın Exo giysisi!
- El Exo-traje de papá, me contó todo de él.
Bu Exo giysi harika.
Este Exo-traje es fantástico.
- Exo giysini kullan, acele et!
- Esa tu Exo-traje. De prisa!
Şimdilik, kabuk sadece dış iskeleti oluşturuyor.
Ahora la corteza es apenas exo-esquelética.
Boynuzlu Barbarın iskeletinde gözünüze bir ziyafet çekin!
Mire bien el exo-esqueleto del barbárico Hornitor.
Ben bir exo-jeoIogistim. Yerde çalışmayı tercih ederim.
- Prefiero trabajar en tierra firme.
Silikon tabanlı, mantium kabuk, solunum sistemi yok.
Son de silicio, con exo-esqueleto de admantium, y no respiran.
Bu bir exo giysi.
Es un exo-traje.
Exo-genetik son sınıf öğrencisiyken başarısız olduğum tek problemdi.
Fue la única pregunta en que me equivoqué en Exogenética en mi último año.
Şu an, dış-sosyoloji ve kuantum mekaniği, ama ilgileri zaman zaman değişiyor.
Por el momento exo-sociología y mecánica quántica. Pero sus intereses varían de vez en vez.
Ben bir dış dilbilimciyim.
Soy una exo-lingüista.
Kızkardeşin nerede?
¿ Dónde está tu hermana? - Exo.
"Tropo, strato, meso, aero, iono, exo..."
"Tropo, strato, meso, aero, iono, exo..."
Tayfa Cutler anomalilerden biri... Exo-biyoloji Laboratuarından geçtiğinde kolunu kırdı.
La Tripulante Cutler se rompió el brazo cuando una de esas anomalías espaciales atravesó el laboratorio de exo-biología.
"Exo Bacaklar" mı?
¿ Exo piernas?
Süper güçlü bir zırh ve şirket bunu gizlice yaptı, öyle mi?
Un exo esqueleto super poderoso y una compañía que produce partes secretamente
Exo-kostümü biliyoruz.
Sabemos de tu Exo traje
Büyük savaşlarımız, en güzel anlarımız Ticranium'un kafası Exo'nun en güçlü robot böceği.
Todas las grandes batallas. Nuestros mejores momentos. La cabeza de Ticranio.
Alaşımı Exoglass. Oradan geçmen için bir nükleer bomba gerekir.
Es exo-cristal, necesitas una bomba nuclear para romperlo.
Dünya dışı tohumlamayla.
- ¿ De qué? - Es una inseminación exo-biológica.
Bu bir dış iskelet.
Es un exo esqueleto.
Rolly benim ektoplazmik borularımı düzeltti ve sizin kalitesiz işinize göre harikalar yarattı.
Rolly aquí ha fijado mi tubo de exo - plasmático y ha hecho maravillas en su trabajo de mala calidad.
- Bir de ektoplazmik boru.
- Y el tubo de exo - plagmatic.
Dış iskelet ayı kostümü kullanan başka âlelâde bir hırsız.
Otro modelo de la fábrica de ladrones en un exo traje de oso.
EXO-7 FALCON ÇOK GİZLİ
CLASIFICADO EXO-7 FALCON
Bunda garip olan ne?
¿ Y por qué es exo extraño?
O en sevdiğim dış iskeletti.
Ese era mi exo-traje favorito.
Ekzomorfik arayüzün olarak şerefim üstüne yemin ederim.
Por mi honor, como tu interfaz exo-mórfica.
Tüm ajanlar, dış tehdit yaklaşıyor.
Todos lo agentes, exo-amenaza llegando.
Dış tehdit yaklaşıyor.
Exo-amenaza llegando.
Kesinlikle Raymond'un giysini 1960 yılında bırakamayız.
Ciertamente, no podemos dejar el exo-traje de Raymond en 1960.
Exo-zırhımı küçülttüm, minyatür halimle gizlice bir şeyler yapabilirim belki de.
Tengo mi exo-traje encogido, y puedo miniaturizarme y escabullirme.