Eşitlik translate Spanish
544 parallel translation
Bugün demokrasi, özgürlük ve eşitlik aptal insanlara özgü kelimelerdir.
Democracia, libertad e igualdad son palabras para engañaros.
Herkes eşitlik, özgürlük, insan hakları der.
Libertad, igualdad y fraternidad jamás tendrán raíces en Alemania.
"... bir insan ya da ulusta esenlik ve bütünlük için, eşitlik ve özgürlüğün... "
" La igualdad y la libertad son la única opción...
Sizi istemeli. Eşitlik diye bir şey duymadınız mı hiç?
Pero si se niega, no podrá hacer nada contra su voluntad.
Mesele, din, renk, maddi durum ya da... bu davadaki gibi cinsiyet ayrımı olmaksızın... yasalar önünde eşitlik meselesi.
La cuestión es la igualdad ante la ley, sin tener en cuenta religión, color, riqueza, o sexo, como en este caso.
Yalnızca eşitlik.
Igualdad.
Denge, eşitlik, her şeyin karşılıklı olması.
Equilibrio, igualdad, todo mutuo.
Eşitlik.
Igualdad.
Lin McAdam ve Dutch Henry Brown arasında eşitlik var.
Empate entre Lin McAdam y Dutch Henry Brown.
Bu eşitlik işi kadın özgür olmadığında erkekte olmamalı diyor.
Este negocio de igualdad dice que si las mujeres no son libres, los hombres no deberían serlo tampoco.
"özgürlük, eşitlik, kardeşlik"
"Libertad, lgualdad, Fraternidad."
"özgürlük, eşitlik, kardeşlik, yazan : Marcus Brutus."
"Libertad, lgualdad, Fraternidad, por Marcus Brutus."
"özgürlük, eşitlik, kardeşlik."
"Libertad, lgualdad, Fraternidad."
Eşitlik diye birşey söz konusu değildir.
La igualdad no existe.
Aşkta eşitlik yoktur.
El amor nunca se da por igual.
Hem eşitlik hem de kibarlık bekliyorsun?
¿ Tu esperas igualdad "Y" caballerosidad?
Bizim istediğimiz eşitlik.
Lo que queremos es igualdad.
- 19-19 eşitlik.
¡ 19 iguales!
Eşitlik... Özgürlük... Barış...
Igualdad, libertad, paz.
Erkeklerle siyasi eşitlik ve eşit haklar
Reclamando los mismos derechos políticos de los hombres
"Adalet, eşitlik ve ekmek."
"Justicia, igualdad y pan".
Fransa... özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin ülkesi. Viviane Blassel, 21 Mart 1943, Marsilya doğumluyum.
igualdad... fraternidad... nacida el 21 de marzo de 1943 en Marsella.
Sizin eşitlik anlayışınız bu işte.
Ahí se termina la igualdad.
Evrensel eşitlik.
Sufragio universal.
Ama burada müthiş bir eşitlik hissi olduğuna inanıyorum.
Pero creo que nosotros poseemos un gran sentido de la igualdad aquí para lo cual hemos recorrido un largo camino.
Bunlar özgürlük, eşitlik ve bağımsızlığın sembolleri. Burjuvazinin tarih sahnesini terk edişi.
Estos son los símbolos de la libertad, la igualdad, la libertad... la burguesía que sale del escenario de la historia.
Dünyada ne kadar eşitlik olsa da bu senin tabiatında var.
Toda la desigualdad del mundo que cabe en tu mente está en ellos por naturaleza.
Sizin ve benim anladığımız tüm o küçük şeyler ve hayattan beklediklerimiz, eşitlik, iyilik, adalet gibi şeyler.
Las mismas cosas que usted y yo entendemos y esperamos de la vida, como la igualdad, la amabilidad, la justicia.
Bir maskenin Troglitler için eşitlik sağlayacağına inanayım mı yani?
¿ Esperan que crea que una máscara logrará la igualdad para los troglitas?
Eşitlik olursa birisi kaybedene dek bir el daha.
Si hay empate, seguimos tirando hasta que uno pierda.
Ülke nihayet gerçek demokrasiye doğru koşacak. Hiç kimsenin diğerinden daha üstün olmadığı bir eşitlik toplumuna doğru. - Kanuna ve düzene saygılı.
Por fin este país puede disfrutar del sol... de una verdadera democracia... donde ningún hombre es mejor que otro... donde hay oportunidades iguales para todos y respeto por la ley y el orden.
Ben sadece eşitlik istiyorum.
Nada más quiero igualdad.
Ve bunu hava aydınlıkken yapmak istiyorum. Eşitlik varken.
Quiero que pase mientras aún sea día, mientras yo tenga una posibilidad.
Eşitlik hakkı olduğunda toplumu sosyal ihtiyaçlara göre daha iyi organize edebilmek mümkün. Daha fazla mutlu olmak mümkün.
En su derecho a la igualdad, en su posibilidad de organizarse en una sociedad más justa, más feliz...
Eşitlik kavramına bir yenilik sunabilir.
Ésa podría ser una nueva definición de igualdad.
Bu seviye, özgürlük ve eşitlik tarzıyla hizmetçiler, işçiler ya da burjuvalar hepsi aynıdır.
Con la liberalización, esta especie de igualdad, las criadas, las obreras, las burguesas... Son todas iguales.
Her işin mutlak eşitlik ilkesiyle yapılması, toplumumuzun temel dayanağıdır.
Es vital para nuestra sociedad que hagamos todo con absoluta igualdad.
Beyaz hırsız oranının düşmesi ırklar arası eşitlik mi sağlayacak?
¿ Crees que el aumento de ladrones blancos crearía una igualdad racial?
Tanrım şu eşitlik meselesine başlamayalım!
Oh, Dios, ¡ No empecemos con eso de la igualdad de los sexos!
- Görüyor musun ne yazdığını : Eşitlik.
El verdadero peligro está aquí :
Sayı da değildir, ya da emir. Büyüklük ya da küçüklük. Eşitlik ya da eşitsizlik.
No es número ni orden,... grandeza o pequeñez,... igualdad o desigualdad.
Yaşasın özgürlük, kardeşlik, eşitlik.
¡ Que viva la libertad, la igualdad y la hermandad!
bu yüzden özgürlük hayallerine kapılabilirsin, eşitlik, kardeşlik ve bunun gibi...
Por eso, puede formarse ilusiones de libertad, igualdad, hermandad, etc.
Herkes için eşitlik, servet paylaşımı... 1933 yılı geldiğinde Komünistler ve pek çok insan kamplara konup öldürüldü.
Igualdad para todos, compartir la riqueza. Luego vinieron los 30... y los comunistas y muchos otros... fueron metidos en campos y asesinados
Özgürlük ve eşitlik tüm insanlar için.
Libertad e igualdad para todos.
Artık kadınlar eşitlik bile istiyor!
Ah... ellas quieren igualdad, esas mujeres...
Biz bir devrim yaptık ; amaç halka erdem ve eşitlik vermekti.
Hicimos la Revolución para dar la igualdad al pueblo.
Nefis bir eşitlik :
Vaya ecuación.
Şu eşitlik meselesi.
Es ésto de la igualdad.
Dostluğumuz karşılıklı saygıya dayanmaktadır. Ve saygı, eşitlik ve bağımsızlıktır.
Esta se basa en el respeto mutuo y respeto significa igualdad e independencia.
Eşitlik ve saygıyla yaşama özgürlüğü?
¿ Libres de vivir nuestras vidas con igualdad y dignidad?