Fahad translate Spanish
79 parallel translation
- Yezit Fahad. Bölüm başkanımız.
Yazeed Fahad, el presidente del capítulo local.
Yezit Fahad bir barış adamıydı.
Yazeed Fahad era un hombre pacífico.
Yezit Fahad.
Yazeed Fahad.
- Bombacı Yezit Fahad'dı.
- Yazeed Fahad era el bombardero.
Yezit Fahad.
- Yazeed Fahad.
Yezit Fahad. Eski Amerikan denizcisi. Bir terörist saldırıyla ilgili ihbar hattını aradı.
Yazeed Fahad, un antiguo marinero estadounidense llamó a nuestra línea anónima para avisar sobre un ataque terrorista.
- Bu Umar, Yezit'in sesine çok benziyor.
Este es Umar. Su voz se parece mucho a la de Yazeed Fahad.
Hala tereddütler varsa, şahsen arayıp Yezit Fahad'ın terörist bombalama eyleminin faili değil, kurbanı olduğunu söylerim.
Si todavía hay resistencias yo llamaré personalmente y aseguraré que Yazeed Fahad fue víctima de un ataque terrorista y no el que lo perpetró.
Steven Arthur Younger, Kral Fahd camisinin bir üyesi.
Steven Arthur Younger, miembro de la mezquita Rey Fahad.
Fahad! Ne halt ediyorsun?
¿ Qué mierda haces?
Soktuğumun Fahad'ına söyle, onun bir kardeşi yok.
Dile a ese maldito Fahad, que no tiene hermano.
- Fahad!
- Fahad!
Yaniss Fahad, Avukat.
Letrado Yaniss Fahad, abogado de París.
Yannis Fahad. Paris'in uyuşturucu satıcılarının avukatı.
Abogado de camellos de París y alrededores.
Fahad...
Fahad...
Fahad? Avukat?
¿ Fahad, el abogado?
Seni öldüreceğim, orospu çocuğu.
Fahad, voy a matarte, ¡ pobre hijo de puta!
Sen kimsin? Bay Yaniss Fahad, Bay Vascheswski'nin avukatı.
Yaniss Fahad, el abogado del señor Vachewski.
Bay Fahad, ekiplerinizin Theo Vachewski'yi haksız yere tutukladıklarına dair şikâyette bulunmuş.
Me Fahad ha presentado una denuncia contra ti sobre el arresto abusivo de Théo Vachewski por parte de tus equipos.
- Doğru. Tek kanıt Fahad'dı. Ama arkadaşın Roxane Marceau ve İstihbaratın başını öldürülmeden önce, onu öldürdü.
El único que habría podido hablar, era el abogado Fahad, ése que Roxane ha liquidado, así como mató a Marceau y al jefe de la DCRI.
Güvenilir kaynaklardan elde edilen bilgilere göre kurbanlarından birinin Paris'in ünlü avukatı Yannis Fahad olduğunu açıklandı.
Según los investigadores, una de las víctimas sería un célebre abogado parisino. El letrado Yannis Fahad.
Avukat üçünüzü de öldürmek istiyordu. Fahad mı?
¿ Ese maricón quería mataros?
Armani'li küçük serseri mi?
Fahad, ¿ matarnos?
Fahad'ın kasasındaki anahtarın nereyi açtığını buldun mu?
Y la llave que había en la caja de Fahad, ¿ Qué abre?
Fahad'ın kasasının hangi bankada olduğunu ortaya çıkaracak bir uzman buldum.
Falta saber a qué banco. Tengo un experto en ello.
- Fahad'la Bambesi'yi Theo mu öldürdü?
¿ Theo a matado a Fahad y Bambesi? Si.
İlk seferinde de dediğini duydum Fahad.
Ya te oí la primera vez, Fahad.
Sizin için Fahad'la kuzenini yollayacağım. Bekle! Dur!
Enviaré a Fahad y a tu primo a por vosotras. ¡ Espera!
Patronunu rahatsız eden birileri var mıydı?
¿ Alguien tenía problemas con tu jefe? Fahad.
Fahad. Fahad, onu tehdit etmişti.
Fahad lo amenazó.
O kim?
¿ Quién es ese? Fahad Ranjani.
Fahad Ranjani. Başka bir elmas ustası.
Otro tallador de diamantes.
Fahad, taşın kendisine geleceğini sanıyordu.
Fahad pensó que el diamante era para él.
Ama siz havlayan köpektiniz, Fahad.
Pero usted es un perro que ladra, Fahad.
Şüpheli konumundasınız, Fahad.
Usted es sospechoso, Fahad.
- Sen bilirsin Fahad.
Tú mismo, Fahad.
Yani Fahad Ahmadi'yi davet ettik ve biri onu öldürdü mü?
¿ Invitamos a Fahad Ahmadi y alguien le mata cuando está aquí?
Maktul Fahad Ahmadi'yi tanır mıydınız?
¿ Conocías a la víctima, Fahad Ahmadi?
Narkotik, Fahad'ı neden programa seçti?
¿ Por qué la DEA seleccionó a Fahad para el programa de entrenamiento?
Mesela Ajan Richards program için neden Fahad'ı seçti?
Por ejemplo, con el porqué la agente Richards seleccionó a Fahad.
Ajan Richards Fahad ve diğer iki askeri seçti çünkü onların Afgan ordusunda üst düzey güvenlik yetkisi var.
La agente Richards seleccionó a Fahad y a los otros dos soldados porque todos tenían acreditación de seguridad muy alta en el ejército de Afganistán.
- Tabii Fahad'ı öldüren, önce istediğini almadıysa.
Salvo... que quien mató a Fahad ya tuviera lo que quería.
Bu sabah 8 : 30'da ofisinden çıktığını biliyorum muhtemelen Fahad Ahmadi'nin öldürüldüğünü duyduğunda.
- Sí. Sé que salió de su oficina alrededor de las ocho y media esta mañana, probablemente después de saber que Fahad Ahmadi había muerto.
Fahad Ahmadi cinayetini soruşturmak için geldik.
Estamos aquí para investigar el asesinato de Fahad Ahmadi.
Fahad iki kişi tarafından öldürüldü.
A Fahad le mataron dos hombres.
Bu sabah Fahad'ın cesedi bulunduğunda gitmişlerdi.
Habían desaparecido cuando encontraron el cadáver de Fahad esta mañana.
Fahad'ı öldürüp, kaybolmuş olabilirler.
Podrían haber matado a Fahad y haber desaparecido.
- Fahad.
- Fahad.
Fahad!
¡ Fahad!
Fahad.
Fahad.
- Fahad Ahmadi.
Fahad Ahmadi.