Fedakârlık translate Spanish
744 parallel translation
Vatan için ve sadakatiniz için alınan zaferlerde, Majesteleri yapılan hiç bir fedakârlık, büyük önem arz etmez.
Por la patria, Su Majestad, y por lealtad a usted... y por la gloria, ningún sacrificio es demasiado.
Fedakârlık dolu yıllarının ödülünü şu anda almakta olan annesini ve kız kardeşini gönülden tebrik ediyorum.
Le doy mi enhorabuena a su madre y su hermana, para quienes este momento es Ia recompensa a tantos años de sacrificio.
Ama sizin için, hiçbir fedakârlık fazla değildir.
Por usted, sacrificaríamos lo que fuera.
Daha fazlasını verecekler varken fedakârlık yapmasına izin verdim. Ama şahidimsiniz, ona hiçbir şey borçlu değilim.
La dejé sacrificarse por mí mientras otros le daban todo pero sean testigos de que no le debo nada.
Büyük bir fedakârlık yaptığını sanıyordu.
Se consideraba una gran mártir.
Fedakârlık ve kıskançlık.
Con su martirio y sus celos.
Buna fedakârlık denemez.
No ha sido un sacrificio.
- Vermek, fedakârlık yapmak.
- Entrega, sacrificio.
Gurur verici bir fedakârlık.
Un sacrificio sublime.
Bir şairin ölümü onu ölümsüz kılmak için bir fedakârlık gerektirir.
La muerte de un poeta requiere un sacrificio para hacerle immortal.
- Ciddiyim. Büyük bir fedakârlık yaptınız.
Lo digo de verdad, vosotros habéis hecho un gran sacrificio.
Alberti Sirki büyük bir fedakârlık ve özveri ile şehrinize gelmiş bulunuyor ve bu gece daha önce hiç görmediğiniz güzellikteki bir gala ile sizleri büyüleyecek.
Haciendo un gran esfuerzo, sacrificando tiempo y energía, el Circo Alberti visita esta ciudad. Esta tarde quiere alegrar la vida de sus habitantes con una representación como nunca han visto.
Halkımızın şanı için hiçbir fedakârlık çok büyük değildir.
ningún sacrificio es demasiado grande por la gloria de nuestro pueblo.
Sen bir fedakârlık yap ve... bu arkadaşlara giyecek bir şey bul.
Tú serás la mujer samaritana. Busca ropas para nuestros amigos.
Esas fedakârlık yapan, Majesteleridir.
Ella es la víctima.
Büyük bir fedakârlık yapıyor. Balık tutmaya bayılır.
Hace un gran sacrificio, para él la pesca es un gran placer.
Görev çağrısının ötesindeki fedakârlık, kahramanlık nerede?
¿ Dònde està el sacrificio màs allà del deber? ¿ El heroísmo?
Kitapta yazıyor, altın onun uğruna fedakârlık edenler için büyük bir engeldir ve bunun peşine düşen her aptal için.
Lo dice el Libro : El oro es la piedra en que tropiezan sus adoradores y todos los necios tropezarán en ella.
Fedakârlık olmazsa başarı da olmaz.
" Porque los éxitos no se consiguen sin sacrificios.
İrade ve eylemde tek yumruk, fedakârlık ve cesarette çelik gibi olarak, değerli liderimize bağlılığımızı göstereceğiz.
"Unidos en voluntad y acción, fortalecidos en sacrificios y proezas, " fielmente seguiremos " a nuestro amado líder...
Fedakârlık olmazsa başarı da olmaz.
" Porque no se logran éxitos sin sacrificios.
Olağanüstü bir fedakârlık ister.
Exige un sacrificio extraordinario.
Fedakârlık maskesi altında bana olan aşkını gizledin.
Has ocultado tu afecto por mí, bajo una máscara de sacrificio.
Bir yabancı olarak, başka bir adamın ülkesi için böyle büyük bir fedakârlık yapmanıza gerek yok.
Un extranjero, como usted, no tiene por qué arriesgarse a tal sacrificio por el país de otro hombre.
Fedakârlık bu... sevgi bu!
El sacrificio...
Bu en az 7 yıl daha okul okumak ve birçok fedakârlık istiyor.
A ellos les lleva al menos siete años más de estudios y una cantidad de sacrificios.
Bu fedakârlık niye?
¿ Por qué tanto sacrificio?
Burada John konuşuyor ve ellerini sallıyor : Fedakârlık dolu. ... ama o da hayatını değiştirmesi gerektiğinin farkına varmalı.
Ahí John... habla y habla, hace grandes gestos... es muy humanitario... pero sería necesario que también se diese cuenta... de que debe cambiar su vida... y que está muy bien querer cambiar la de los demás... pero que hay que empezar por cambiar la propia.
İmparatoriçe bir adım öne çıkıp halkı daha çok çabalamaları, daha fazla fedakârlık için teşvik etti.
( narrador ) La misma emperatriz asumió un nuevo papel, instando a la nación a más eftort, más sacrificio.
Şimdiyse annemiz için fedakârlık yapma zamanı.
Nos ha llegado el tiempo de sacrificarnos... por mamá.
Sizin sevginiz benden sürekli fedakârlık talep ediyor.
El amor de usted exige constantemente que yo me inmole.
Birsürü fedakârlıkta bulunmuş olmalısınız... Kızınızı tıp okuması için zorlamışsınız.
Quizás le pregunte acerca de los muchos sacrificios que hizo para que su hija fuera a la universidad.
Fedakârlık mı? Hiç olmadı.
No hicimos ningún sacrificio.
Hamiyetli ve ihtişamlı fedakârlığı, devrimci ruhunu fedakârlık ruhunu ve atalarımızın mücadelesini bir kez daha yüceltti. Bu, Hava Kuvvetleri tarihimizdeki en görkemli sayfadır.
Su patriótico y glorioso sacrificio ha glorificado una vez más el espíritu revolucionario de nuestros antepasados,... el espíritu de sacrificio y de lucha, escribiendo la página más gloriosa de la historia de nuestra Fuerza Aérea.
En büyükleri olarak fedakârlık yapmak zorundasın.
Como la mayor, tienes que sacrificarte.
Ama gene de, bana göre küçük bir fedakârlık bu.
Pero en mi caso también es... un pequeño sacrificio.
Ayrıca bu işin büyük fedakârlık isteyen....... zor ve ciddi bir iş olduğu fikrine....... alışmaları gereklidir.
Además... deberían acostumbrarse a la idea de que es un arte serio, difícil, con grandes sacrificios.
Al, eğer ki Steve için bu kadar fedakârlık yapabiliyorsa sen de en azından "seni seviyorum" diyebilirsin.
Si ella hace tanto por él lo mínimo es que me digas que me quieres.
Unvanı geri vermek bir fedakârlık sayılmaz. O bir utançtı.
No fue un sacrificio devolver el título, era vergonzoso...
İyi, senin için asıl fedakârlık bu.
Eso es devoción.
# Futbolcuyu futbolcu yapan mertlik, fedakârlık ve hayal gücüdür. #
# Un jugador se ve por el coraje, por el altruísmo, por la fantasía. #
Fedakârlık yapabilirim.
Puedo resolverlo.
"Duygusal kaderiniz kendinizi sevgi ile ve fedakârlık yoluyla ifade etmek".
"Su destino emocional se encuentra en expresarse... a través del amor y el auto-sacrificio."
Vicdanına rağmen bu yaptığının çok büyük fedakârlık olduğunun farkındayım.
Sé que es un gran sacrifico ir contra la conciencia de uno
Bu bir fedakârlık değil, bir yenilenme.
No es sacrificio, es renovación.
Benim için fedakârlık yaptığını mı düşünüyorsun?
Crees que "caminaste sobre brasas" por mi?
Bence büyük bir fedakârlık yapmış, sence de öyle değil mi?
Creo que hizo un gran sacrificio, ¿ no lo crees?
- Hepimiz fedakârlık yapmalıyız.
- ¿ Por qué he de dárselo al emperador? - Todos debemos hacer sacrificios.
Diğer şeylerden fedakârlık etmeliyiz.
Quizá debamos sacrificar otras cosas.
Eğer tüm insanlar haftada tek bir öğünlerinden fedakârlık yapsa tüm dünyayı doyurabiliriz.
Si cada persona sacrifica una comida a la semana habría suficiente para alimentar a todo el mundo.
Bu bir tür fedakârlık.
Es una clase de penitencia para quedar preñada.