Fino translate Spanish
1,501 parallel translation
Bu parlak sayfalar arasındaki dünya güven duygusu veriyordu.
El mundo dentro de estas cubiertas de papel fino es muy definido.
Böyle nefis bir parçayı mı?
¿ Un cuadro tan fino como éste?
Bu çocuk çok hoş.
Él es tan fino.
Aryan ırkı için güzel bir örnek.
Un fino ejemplo de la raza aria.
Fino, bütün hafta sonumu bunun üzerine plânladım.
Yo tengo planeado todo el fin de semana.
- Şimdi olmaz, fino. - Evet olur! Bütün gün genital bölgemi buharlıyordum.
Puedo estar así el resto de mi vida.
Bay Lester gelmiş.
Genial, Lester el fino.
Hayır yanılıyorsun. Tom adamımız değil.
No, hilas demasiado fino.
Şimdi yeni teknolojiyi kullanarak, South Park'ı tekrar yapabiliriz. Daha keskin, daha temiz ve daha güzel.
Ahora con nueva tecnología podemos hace una obra maestra para que sea fino, limpio y de calidad.
Yasal ceza puanları konusunda ayrıntıya girmez.
No hila fino en lo legal. Es un oficial de policía.
İnce bir kan akıntısı, ekselanslarının ağzından benim sağ yanağıma fışkırdı.
Un fino chorro de sangre brotaba de la boca de Su Alteza derramándose sobre mi mejilla.
- Her şey harikaydı Sadece, bir uzay gemisini görmüştük baban bugün yaşıyor olsaydı sen böyle olmayacaktın.
Todo habría sido fino.... ¿ Solamente nosotros no habían visto esa nave espacial. Tu padre lo habría sido Vivo hoy y ti....
Bize, en iyi şampanyanızdan iki şişe getir.
Tráiganos dos botellas de su mas fino champán.
Tek yaptığım oturup pahalı bir içki içmek mi sanıyorsun?
¿ Qué crees que he estado haciendo? ¿ Tomando licor fino? Más, niño.
Süslü bir restorana götüremeyeceğin birini becermenin üstesinden gelemezsin.
No soportas hacerlo con alguien que no puedes llevar a un restaurante fino.
İsmim gazetelere geçti diye insanların Martin Cahill'in pis işlerini başkalarına yaptırdığını düşünmesini istemezsin.
No quiero que la gente crea que, porque salgo en los periódicos, yo, Martin Cahill, soy muy fino pare hacer mi propio trabajo sucio.
- İnce siyah.
- Fino y negro.
- Bıyığı ince siyahtı.
- Fino, negro bigote.
hoş geyik boynuzları ama bir parça tahtaya sabitlenmiş geyik boynuzlarından başka şeyler.
Sí, es un fino par de cuernos, pero es más que sólo un perchero de cuernos empotrado en una pared.
Bu kadar güzel bir şeyi kaybetmek yazık olur, değil mi beyler?
Aunque me parece una lástima perder algo tan fino, ¿ no es así?
İyi yiyecek ve iyi şarap...
Buena comida y vino fino...
Yo, sizler, bu güzel elmas beni Dr.Dre, Master P ile tanıştıracak P. Diddy, Jay Z ve Big Boyla da!
¡ Oigan, todos, este diamante fino me está enganchando con Dr. Dre, Master P P. Diddy, Jay-z, Big Boy mismo!
Hoş tavırlı bir adamdı, ama bir psikopattı.
Era fino, pero un psicópata.
Fino köpekleri için davet?
¿ Pilates para perros de lanas? El martes a las 2 : 30.
Doğru, en iyi kavaktı!
Si, recuerdo. El álamo más fino.
Sizin oğlunuzda... kas dokusu düzensizliği hastalığı var.
Su hijo... tiene un desorden degenerativo del tejido fino del músculo.
- Bana iyi gibi göründü.
- A mí me parece fino.
Çalıştığım yerde iyi biri tanırdım.
Conocía a un fino en mi empresa.
Güzel takım, kumaşı çok güzel.
Lindo traje, muy fino.
Evet ama, en azından gömlek ve kravatla gösteriş yapmaktan iyidir.
Bueno, es mejor que hacerse el fino de corbata.
Her taraf saçaklar, mantar gibi bitmiş kar tepecikleri, ve ince kardan oluşmuş sütunlarla dolu,
Era una pesadilla de las mas horribles de acanaladuras del polvo más fino cubiertas por nieve que iba cayendo
Üzerinde bulunduğunuz ince buzun altında derin bir deniz var.
Está pisando hielo muy fino sobre aguas muy profundas.
Tıbbi ve metafiziksel bakımdan en iyi şekilde bakılacak.
Recibirá el cuidado más fino... médico y metafísico.
İnce taneliye benziyor.
Parece como grano fino.
Biliyorum, paranın alabileceğinin en iyisi.
Lo se, lo más fino que el dinero puede comprar.
Kadın, komşulara kocasını ancak hapiste olduğu sürece sevebileceğini söylemiş.
Dijo el vecino que salía con un sujeto bastante fino, mientras él estaba en prisión.
Bugün formunda değildin.
No ha estado muy fino.
Ukalâ.
¡ Qué fino!
İnce el işçiliği, değil mi?
Un trabajo fino ¿ verdad?
Birisi onun soyunma odasına girip... yemekte fino servis etmek istemiş.
Como alguien que sólo se paseaba en su camerino... y trató de servir Fido para la cena.
- Fino köpeği mi?
- ¿ Un perrito?
Dünyanın en iyi purosu. İçinizden isteyen biri var mı?
El cigarro más fino del mundo ¿ Alguien gusta uno?
İnsanlara tuhaf şeyler yaptırır.
Es un polvo fino y blanco que se inventó.
Kâğıt kalınlığında kesilmiş bir parçası 2 dolardı.
Dos dólares por un trozo fino como el papel.
Kostümüm o kadar şeffaf ki gerçek kişiliğimi görmediğine şaştım.
Es más, mi disfraz es tan fino que me sorprende que no hayas visto dentro de mí.
Ancak, madde Kevlar'a benzer sıkı dokunmuş fiberden oluşuyor, bu da demek oluyor ki küçük ve keskin birşey onu delebilir, iyi uçlu bir trinyum oku mesela.
Sin embargo, hemos descubierto que el material de la que está hecha es de un tejido similar al kevlar lo que significa que algo pequeño y blando podría penetrarla. Como un fino dardo de trinium.
Eğer size en iyi şarabımızdan bir şişe getirmeme izin verirseniz bu çok daha heyecanlı olur.
Si usted me lo permite le traeré otra botella de nuestro vino mas fino. Estaría encantado..
Size mühessesemizin ikrami olarak en iyi sarabimizdan bir sise getirmeme izin verirseniz mütesekkir olurum.
Oh, lo siento mucho, señora! Si usted me lo permite le traeré otra botella de nuestro vino mas fino.
Bunları yapmamamız için bir sürü sebep var ama ama aklımda kozmik bekleme odasında bir çocuk canlandırıyorum ve o bizim çocuğumuz.
Pero no te dije "grotesco". No hace falta hilar tan fino. Repulsivo....
Bir aynasızdır o.
No hila fino en lo legal.
İnce teli.
¡ El cable fino!