Frederique translate Spanish
59 parallel translation
Metzengerstein Kontesi Frederique 22 yaşındayken büyük bir aile servetinin varisi oldu.
A la edad de 22, Frederique, Condesa de Metzengerstein Heredó la fortuna de toda la familia.
Bunun tek istisnası, uzaktan akrabası olan ve ondan daha az varlıklı olan soylu Berlifitzing'lerdi. Bu aile Frederique'in davranışlarını açıkça eleştiriyordu.
La única excepción a esta regla, era la rama menos conocida de sus parientes, la familia Berlifitzing enemigos tradicionales de los Metzengerstein y abiertamente críticos de la conducta de Frederique.
Komşu olmalarına rağmen kötü şöhretli kuzeni Frederique de Metzengerstein'la hiç konuşmamıştı.
Aunque era su vecino más cercano nunca había hablado con su desdeñada prima Frederique de Metzengerstein.
Frederique'e gelince eğer şans eseri uzaktan o ince silüetini fark ederse genç adamı alaya alır, nefretini açıkça gösterirdi.
Por su parte, Frederique, si por casualidad veía la silueta de su primo a lo lejos se burlaba de él y le mostraba abiertamente su desprecio.
Kader Wilhelm ile Frederique'i bir araya getirmişti.
Sólo el azar pudo juntar a Frederique y Wilhelm.
Yaşamı boyunca ilk kez bu denli içten davrandığı bir anda hafife alınmıştı. Frederique, onu kuzenine iten hisleri öfkesiyle bastırdı.
Rechazada luego de haber sido tan sincera Frederique suprimió amargamente los sentimientos que había desarrollado hacia su primo.
Yangını Wilhem'in orada yanıp öleceğini düşünemeyen Frederique çıkarmıştı.
Frederique había ordenado que incendiaran los establos sin imaginar que Wilhem moriría en las llamas.
Frederique ona çok bağlanmıştı.
Frederique permaneció fiel a él.
Öğlen güneşin altında, gecenin derin karanlığında hastalıkta ve sağlıkta, sessizlikte ve fırtınada... Kontes Frederique o koca atın eğerine yapışmış gibiydi. İkisinin hırçın karakterleri fazlasıyla benzeşiyordu.
En el brillo del mediodía, en la oscuridad de la noche en la salud o en la enfermedad, en la calma o en la tempestad Frederique parecía unida a la montura del colosal caballo cuyas audacias hacían honor a su audaz espíritu.
Frederique sonunu kabullenmiş, bir an evvel ona erişmek istiyordu.
Frederique había aceptado y deseado su propio final.
Ben Frédérique'e sormuştum.
Le estaba preguntando a Frederique.
Evlendiğimizden beri, Frédérique'le ben hiç ayrı kalmadık. Bir günlüğüne bile.
Desde que nos casamos, Frederique y yo nunca nos separamos... ni siquiera por un día.
Frédérique, kapıyı aç!
¡ Frederique, abre la puerta!
Frédérique'le evlenmem sizin fikrinizdi.
Fue idea tuya que me casara con Frederique.
Her halükarda, Frédérique'i seviyorum.
Yo amo a Frederique.
Ben Frédérique.
Yo soy Frederique.
Bizi bowlingde dolandırmanız bahanesiyle... Frédérique'i bir hayat kadını gibi gördü.
Como ustedes dos nos timaron jugando al bowling... él trató a Frederique como una puta.
Ta başından beri, Frédérique'i delicesine kıskanıyordun.
Has estado celosa de Frederique desde el comienzo.
Ne Frédérique'i, ne de Galuchat'yı anladın.
¡ Tú nunca comprendiste ni a Frederique ni a Galuchat!
Frédérique hepimizden daha iyi. Bir daha dönmeyecek.
Es mejor que nosotros, Frederique.
Frédérique geldiğinde, kendime...
Cuando llegó Frederique yo pensé...
Frédérique yüzünden terk edilmeyi kabullenmiştim.
No me importaba que me dejaras por Frederique.
Frédérique size çok iyi bir avukat buldu.
Frederique encontrará un buen abogado.
Frédérique size selam söyledi.
Frederique... te envía sus saludos.
Frédérique, Amerika'daki firmamızın başkanı Bay Carter. - Tanıştığımıza memnun oldum.
Frederique, este es el señor Carter... presidente de nuestra compañía en EEUU.
Dua etmeyi bırak, Frederique! Tanrı varsa, bu savaşa niye izin veriyor? Kes şunu, bir faydası yok.
Preparo el primer número del diario "Le Prolétaire", que publicaremos en cuanto consigamos fondos.
Frederique!
¡ Frédérique!
BU Frederique, ablam.
Frédérique, mi hermana.
Frederique, yemeği nasıl buldun, hoşuna gitti mi?
Frédérique, ¿ has encontrado la comida? ¿ Todo bien?
Frederique'i aramamalıydım ama sen aşırı tepki veriyorsun.
No debería haber llamado a Frédérique pero no te vas a enfadar por eso.
- Bu Frederique.
- Ella es Frederique.
Marie-Fréd'in ailesi karşıma dikildi. Araştırıyorlarmış.
Los padres de Marie-Frederique me interrogaron, ellos habían investigado.
Seninle tanışacağım için heyecanlanıyorum, Frédérique.
Estoy encantado de conocerte, Frederique.
Bilemiyorum, Frédérique...
No sabia, Frederique...
Frédérique?
¿ Frederique?
Frédérique.
Frédérique.
Mutlu yıllar.
2 Frédérique.
Ah, Frédérique!
¡ Ah, es Frédérique!
Frédérique'te poker oynuyorlardı.
Ellos estuvieron jugando póquer en la casa de Frédérique.
Frédérique istediğim anda... Bana her şeyini verir.
Frédérique siempre me presta sus cosas... cuando yo quiera.
Frédérique şu ucube için deli oluyor.
Frédérique está totalmente... loca por esa bestia sucia.
Neden kızgınsın, Frédérique?
¿ Por qué estas enfadada, Frédérique?
Şimdi istediklerimi söyleyebilirim sana.
Y ahora, Frédérique, te puedo decir...
Frederique?
¡ Frederique!
Frédérique artık seni sevmiyorum!
¡ Al fin he dejado de amarte!
Cevap vermiyorlar, çünkü onlar da bilmiyorlar.
Me llamo Constance Fillon y vivo en el barrio con mi hija Frédérique.
İsmim Constance Filon,... kızım Frederique'le burada yaşıyorum.
Con los voluntarios, damos 6.000 comidas al día gracias a las donaciones.
Çok ciddiyim bunda, aramızda en gencimiz o!
¡ Deja de rezar, Frederique!
Marie-Frédérique Caron-McCarthy.
Marie-Frédérique Caron-McCarthy.
Marie-Frédérique başkalarına karşı bazen şey olabiliyor... Üstünlük taslayabiliyor.
Marie-Frédérique a veces puede comportarse con los demás de una forma... autoritaria.
Çok dokunaklıydı, Marie-Frédérique Caron-McCarthy hanımefendi!
Muy emotivo, señorita Marie-Frédérique Caron-McCarthy.