Frente translate Spanish
29,840 parallel translation
Buranın bir Neolutionist üssü olup olmadığını anlamak için aday ebeveyn rolü yapacağız.
¿ Vamos a hacer de futuros padres para ver si esto es un frente neolucionista?
- Düşündüm de dönen kapının önünde duran köpeğin önüne kussam dedim.
Pensé que sería gracioso dejar un charco de vómito frente a la obra "Perro en la puerta giratoria".
# Topla cesaretini ve döndür tersine talihini # # Yakında haklayacağız tüm kasabayı # # Ancak o zaman inanacaklar bana ve ejderha kankama #
* Pero ármate de valor y levanta la frente * * que pronto nos comeremos este pueblo entero * * entonces creerán en mi colega el dragón y en mí *
Bir serseriyi durdurmanın bir şeyi değiştireceğini mi sanıyorsun?
¿ Crees que hacer frente a algún gamberro va a cambiar algo?
Ancak cephede zaten cesaret gösterdi.
Pero él ya ha mostrado valentía en el frente.
Gercekcilerse ileri dogru bakar ve bundan dolayi da dogru yoldan giderler.
El realista mira al frente y ajusta el paso consecuentemente.
Sanki üzerimde işaret var gibi.
Siento que tengo un cartel en la frente.
Muhtemelen paspas dolabındaki geceye giderdim.
Creo que volvería a la noche frente al escobero.
Ve evet, seni duşta sıçma olayında şüpheli bulmuştum ki bu da yatağımın yanına işemenden çok daha kötüdür bu arada ama sen bana kaka bırakmadın.
Y sí dudé que podrías ser tú la que hacía caca en la ducha, que, para que conste, es mucho peor que orinar frente a los cubículos, pero tú no me dejabas caca.
Daha dikkatli olsaydım, gözümün önündekini görebilseydim Susan hâlâ hayatta olabilirdi.
Quizá si hubiera prestado más atención o ver lo que estaba frente a mí, de pronto Susan todavía estaría viva.
Ona karşı çıkmalıydım.
Debería haberle hecho frente.
Bize Bobo'nun suç faaliyetleri içinde olduğunu kanıtlama fırsatı verirsen ben de bir termos viskiyi hazır ederim.
¿ Nos da la oportunidad de demostrar que Bobo está al frente de una conspiración criminal? Y tendré disponible una botella de bourbon.
Babam, gözlerimin önünde öldü Cisco.
¡ Cisco, mi papá fue asesinado justo en frente de mí!
Onlarla yüzleşmen gerek.
Tienes que hacerles frente.
Herkesin önünde sanki şey gibi performans sergilemek...
Sentarme y actuar frente a toda esa gente como si fuera...
Sen küçükken, babanla seni bakıcıya bıraktığımız zamanlarda eve döndüğümüzde seni aynen böyle bulurduk. Televizyon karşısında uykuya direnirken.
Cuando eras una niña y tu papá y yo te teníamos que dejar con la niñera, al regresar a casa, es exactamente como te encontrábamos... frente a la televisión, luchando por mantenerte despierta.
Buralara gelene kadar senden tek duyduğum şunlardı : "Sana ihtiyacım var. Birlik olmamız gerek."
Todo el camino hasta aquí, todo lo que he oído de ti fue que me necesitabas, que necesitábamos ser un frente unido.
Tamam, bu Bill denen herifi nasıl haklayacağız çünkü krepleri düşünmeden duramıyorum.
Está bien, así que, ¿ cómo vamos a hacer frente a este tipo Bill, porque no puedo dejar de pensar en hot-cakes?
Silah sesini duyduğumuzda, elinde bir bıçakla bizim odada başımda duruyordu.
Estaba en nuestro cuarto, al momento del disparo parado frente a mí con un cuchillo.
Bir araçla kafa kafaya çarpışmış.
Fue un choque de frente.
Faillerin önünde birlik ve beraberlik göstersek?
¿ Podemos mostrarnos unidos frente a los criminales?
Yola bak şimdi, tamponun hemen önüne değil.
Ahora, mira el camino, no al frente del parachoques.
Gözlerini ayırma, bir adım önlerinde ol.
Mantenlos vigilados. Mantente al frente.
Sen de o küçük kumbarana hemen gidip Koca Kafa'dan çaldığın her bir kuruşu geri ödeyeceksin. Eğer ödemezsen yolda minik şovumuzu oynamaya başlayacağız. Bakarsın bölge savcısı adında bir adam rol alır.
Así que irás a tu pequeña alcancía y devolverás cada maldito kópek que le robaste a Big Head y si no, llevaremos este circo de gira y quizá nos presentemos frente al fiscal de distrito.
Sizinle yüz yüze konuşmak için geldik.
Estamos aquí para hablar con usted. Una buena charla, frente a frente, que es una buena forma de hablar.
Ben Diego, şirketimizin bu projesinin başında ben varım. Bu arada bu benim ilk projem. Size harika haberlerim olduğunu söylemek isterim.
Mi nombre es Diego, estoy al frente de este proyecto en la empresa que es mi primer proyecto y me siento muy orgulloso y siento placer en comunicarle que tenemos muy buenas noticias.
- Şuraya bak, Leandro.
- Miren allá, al frente. A Leandro.
Ariel, bugün bununla uğraşamam.
Ariel, realmente no puede hacer frente a esto hoy en día.
Harika, gözünün önünde sunumumu berbat ettiğim kişiyi çağıracağım.
Grande. Es la persona que acaba de bombardeó mi terreno de juego frente a.
Şimdi geldiğimiz yer olan 19th Street Liquor Store, 1967 ayaklanmalarının merkeziydi, ki ayaklanma hiç bitmedi.
Al frente veréis la Licorería de la calle 19, el epicentro de los disturbios de 1967, que nunca pararon del todo.
Eşi ve çocuklarının önünde tekmelenerek öldürülmüş yaşlı bir horozdan yapılma Şaraplı Tavuğumuz var.
Tenemos un Pollo al Vino hecho de un gallo viejo que fue pateado hasta la muerte frente a su esposa e hijos.
O tabelanın önünde bir insan nasıl somurtkan şekilde oturabilir ki?
¿ Cómo alguien puede ester tan desanimado frente a ese letrero?
Kübalıların önünde asla aile meselelerini açma.
Nunca discutas asuntos familiares frente a los cubanos.
Rahal senin zekana vurgun, sana tavsiyem müthiş koca beynini önüne serip biraz bilgi alman.
De Rahal herido por su intelecto, así que sugiero que dangle tu gran cerebro grande en frente de él y obtener algo de información.
Bebeğinin gözü önünde, yaşlı adamın önce ırzına geçti, ardından da ötanazi uyguladı.
SODOMIZA Y LUEGO EUTANIZA A UN ANCIANO FRENTE A SU BEBÉ
Geçen yıl Park Slope'ta Sombra Roja'nın Yargıç Malthus'u öldürmek için arabasına bomba yerleştirdiğine oldukça eminler. Olay tam da avukatlar barosu için yapılan bağış etkinliğinin önünde oldu.
Y son bastante seguro de que Sombra Roja se utiliza un coche bomba para asesinar al juez Malthus en Park Slope año pasado justo en frente de una recaudación de fondos para la asociación de abogados.
Striptiz kulübünün karşısında.
Frente al club de strippers.
Bana başkanın önünde bağırarak sormak istediğin başka sorun var mı?
¿ Alguna otra pregunta que quieras gritarme frente al alcalde?
Ama sen hep kabadayılara karşı koymanın doğru bir şey olduğunu söylersin.
Pero tú siempre has dicho que está bien hacerles frente a los abusones.
"Karşı koymaktan" fazlasını yapmışsınız gibi.
Parece que esto es más que solo "hacerles frente".
Normalde, Max öne çıkıp, hasar kontrolü yapmaya çalışıyor olurdu ama halkla ilişkiler uzmanını göndermiş.
Ahora, normalmente Max estaría al frente intentando hacer algún control de daños, pero ha enviado a su hacker de relaciones públicas.
Onu yaratmak için o kadar zahmete girdim onca zaman boyunca, burnumun dibinde Kryptonlulara moleküler seviyede zarar veren özel bir madde varmış.
Fui a través de todo eso problemas para crear ella, cuando todo este tiempo, justo en frente de mí, era una sustancia cuya única molecular propósito era matar kryptonianos.
Doğrulup gerçekle yüzleşmedikçe.
No si se obtiene una copia de seguridad y frente a la música.
Ön tarafta duruyor.
Está justo al frente.
Şu masayı bu kapının önüne çekelim hemen.
Necesito esta mesa frente a la puerta, ahora mismo.
Bu yüzden, ön kalça tüm yol bükmek unutmayın.
Recuerden girar con la cadera hasta el frente.
Whoa, beni kovacak mısın hemde, arkadaşlarının gözü önünde?
Vas a echarme. ¿ En frente de tu amigo? Quiero decir, eso es sólo frío.
-... seninle tanışmaya can atıyor.
- Para hacer frente a usted,
George, dışarıda bekle.
George, espera al frente.
Hey, hey! Önünüze dönün.
La vista al frente.
Stinger konusunda ilerleme var mı?
¿ Cualquier progreso en el frente de Stinger?