English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ F ] / Fındık

Fındık translate Spanish

1,066 parallel translation
- Fındık fıstık mı?
- ¿ Embriagador?
Evet, bir kez fındık likörü içmiştim ama yalnızca iş başındayken içerim.
Si, también me gusta beber, pero sólo cuando estoy trabajando.
Geceleri kırdığı fındıklar şimdi ikinci planda.
De sus diversiones por las noches...
Ve bu gece taşınıyor. Fındık kırandan sonra.
Y se mudará aquí esta noche, después de "El Cascanueces".
"Oh, Tanrım, bir fındık kabuğunun içinde kısılı kalsaydım... " Yine de sayardım kendimi sonsuz boşluğun efendisi... "Yeter ki görmeyeyim şu kötü rüyaları."
... Dios, podría estar amarrado a una cáscara de nuez y declararme como rey de un espacio infinito que no existiría si no tuviera pesadillas. "
Dorothy, bu fındık kavanozunu benim için açar mısın? - Sen açamıyor musun?
¿ Quieres abrirme este tarro de nueces?
Bugüne kadar başından geçen en kötü şey Ovaltine fındık ezmesi olmuş.
La cosa más fuerte que ha pasado por él ha sido Ovaltine.
Sol ön cepte, bir paket fındık.
Cuadriceps izquierdo : bolsa de cacahuetes.
Hey, fındık beyinli.
Oye, fenómeno.
Merhaba.Fındık topluyorduk ve size bir torba getirdik.
Hola. Estuvimos recogiendo nueces y les trajimos una bolsa.
Fındık kıracakları!
¡ Cascanueces! ¡ Piedras!
Aile mirası, bir çuval karışık fındık gibidir.
Uno hereda de todo un poco.
Artık tek başınayım. Fındık kadar bir daire tuttum ve Variety'e katıldım.
Tengo un apartamento... un envase con gas lacrimógeno y el "Variety".
Sürprizsiz Noel'ler, kıracağı olmayan fındıklar gibidir.
Navidad sin sorpresas es como las nueces sin cascanueces.
İşte bu yüzden, bu sürpriz fındık kıracağını aldım sana...
Por eso te he traído Este cascanueces sorpresa...
Evet, ama sanırım sen ve ben, şu hindi ve tepeleme fındık ile, yeterince şımaracağız.
Bueno, yo pensaba que estaríamos bastante estropeado bastante con el pavo y esta montaña de nueces que tenemos.
Bunu söylemek bana düşmez efendim, bütün söyleyebileceğim, ne yazık ki, büyük gün öncesinde tüm fındıklarımızın işini bitirebilmemiz hariç, sıradan bir Noel işte.
No puedo decir, señor. Todo lo que puedo decir es que es Navidad, como de costumbre, excepto por desgracia hemos conseguido acabar con todos los frutos secos antes del gran día.
Ben fındık kadar beyin istediğini sanmıştım.
Pensé que una cabeza como maní.
Fındık fıstık için çalışmaktan bıktım.
Cansado de trabajar por maní
Kötü rüyalar görmeyecek olsam, bir fındık kabuğuna sığabilir ve kendimi sonsuz evrenin kralı sayabilirdim.
Podría estar encerrado en una nuez y me tendría por rey del espacio infinito, si no fuera por las pesadillas que tengo.
Danimarka bir zindan ve o bir fındık kabuğunda yaşamayı tercih ediyor.
Dinamarca es una prisión y preferiría vivir en una nuez.
Bu sağlıklı, içinde fındık var.
Son nutritivas, tienen nueces.
Ballı Fındık Pastanesi'nin acilen yeni slogana ihtiyacı var.
Honey Nut necesita el eslogan de las pastas.
Fındık kabuğu, kuş yemi ve balık.
Sepia picada, alpiste y cáscara de frutos secos.
- Fındık! - Sosisli!
MAJESTAD REAL :
Herkes fındık ezmeli ve jöleli sandviç yapabilir, ama genelde jöle bir taraftan taşar, ve adamın eli tamamen yapış yapış olur.
Cualquiera hace emparedados, pero la jalea se derrama y eso ensucia las manos.
Biraz daha fındık lazım.
Necesita más nueces.
"Fındık ağacıyla dertleştim çünkü kafamın içinde bir ateş vardı."
"Fui hasta el bosque de avellanos porque sentía fuego en mi cabeza."
- Fındık ister misin?
¿ Quieres una nuez?
Dur. Fındık ezmeleri doğal mı?
Espera. ¿ La mantequilla de cacahuete es natural?
Emin değilim. Fındık ezmeleri doğal mı?
No estoy segura. ¿ La mantequilla de cacahuete es natural?
24 saat içinde öğrenebildiğim her şeyi. Fındık mı?
Lo que puede aprender en 24 horas. ¿ Quieres?
Tavuk kızartması, haşlanmış fındık ve patates böreği.
Pollo frito, cacahuetes hervidos y pastel de boniato.
Biz fındık tarafından Marcone ve Baynard var.
Tenemos Marcone y Baynard por las tuercas.
Bu harap olursa, ben senin fındık ezmek gerekir.
Si esto está en ruinas, voy a aplastar a sus tuercas.
"Vanilya, fındık, çikolata, Kaymaklısına da can feda."
Vainilla, chocolate, o'camino rocoso', sobre un pedazo de pastel. "
Örnekleri huş ağacı, fındık ağacı ve salatalıktır.
Tenemos el abedul, el avellano y el pepino.
Sonunda tatildeyiz, ha Fındık?
! Estupendo crucero, Milou!
Fındık!
¡ Milou!
Bu nedir, Fındık?
¿ Qué sucede?
Lanete inanır mısın, Fındık? Ben de inanmam! Hadi gidelim!
Eh bien, adelante, pero prudencia.
Burdan hemen çıkmalıyız, Fındık!
¡ Hay que salir de aquí!
Fındık, Yaşıyorsun!
MiIou, ¡ estás vivo!
Bir kasaba bulmalıyız, Fındık.
Necesito, un medio de transporte.
Gel, Fındık!
A ti, Milou.
Hazır mısın, Fındık?
Sigamos la pista de los cigarros.
İşte Hindistan sahili Fındık.
¡ La costa india!
Gaipajama yolunu bulalım Fındık.
Tratemos de llegar a Rawajputalah.
Teşekkürler, Fındık.
¡ Buena jugada!
Fındık?
- ¿ Maíz tostado?
İçeride değilsen dışarıdasındır, tamam mı? Bir yılda $ 400.000'lık birinci sınıf uçan ve rahat olan...
¿ Me vas a decir que la diferencia entre esos dos tipos es suerte?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]