English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ G ] / Garson

Garson translate Spanish

3,896 parallel translation
Bazen Rosie zemin katta garson olarak çalışırdı.
A veces Rosie trabajaba como camarera.
Biri, kalitesiz bir barda bağlandığı, garson kız ile olan mı? Öldüğü gece...
¿ Con la mesera en ese bar La noche en que murió,
Affedersin, Londralı garson.
Perdona, camarero de Londres.
Sonra garson düşünüyor : " Bir dakika, ona beş poundun tamamını vermeyeceğim.
Entonces el mesero piensa, " Espera, No le daré a él todo el vuelto.
Garson da 2 pound alıyor, değil mi?
El mesero se guarda dos, ¿ no es cierto?
Neden garson kız kamyona biniyor?
¿ Por qué la camarera se está metiendo en ese camión?
- Garson değil o, aktrist.
- Es actriz, no camarera.
Tecrübesi olan bir garson aradıklarını biliyorum, ama zeki birine benziyorsun, o yüzden seni işe alabilir.
Uh, yo sabía que estaban buscando, uh, espera, personal con experiencia, pero... Obviamente eres inteligente, por lo que tal vez van a, um, trabajar contigo, así que...
Ve de yarı giyinik garson kızlar!
¡ Y las camareras ligeras de ropa!
Kadının adı Rachel Kline. 23 yaşında. Georgetown'daki Darcys'de garson.
Se llama Rachel Kline 23 años, mesera de Darcy's en Georgetown.
Garson!
¡ Camarero!
O zaman hemfikiriz, garson birşey düşürürse "Aferin" deyip alkışlayacağız.
Así que estamos de acuerdo, si al camarero se le cae algo, decimos "buen trabajo" y aplaudimos.
- Garson! Garson!
¡ Mesero!
Garson!
¡ Camarera!
Garson, bu bardakları yok farz et.
Garzón, asuma que estos ya no están.
Şarkı söyleyen bir garson filan olacağımı mı zannettin?
¿ Crees que seré una camarera cantante?
Garson, bu bardaklari yok farz et.
Garzón, asuma que estos ya no están.
dinle... garson geliyor. şarabı denemeni isteyecek.
Escúchame ahora el camarero te dirá si quieres probar el vino.
Garson.
Camarero.
Bir keresinden kızarmış ekmeklerimi getirmedi diye bir garson kızı şamarlamıştım.
¡ Una vez golpeé a una camarera porque olvidó mis crutones!
- Garson aldı. - Ne?
- Se lo llevó el mesero.
Şey, gördüğüm kadarıyla etrafta fazla garson yok.
¿ Sabe qué? No hay meseros, al menos que haya visto...
- Garson iyiydi.
- El camarero fue agradable.
Niye böyle ürktün? Ürkütücü bir garson gibi aniden belirdiğinden olmasın.
Porque apareciste de la nada como un camarero espeluznante.
38, striptizci / garson ama şarkıcı olmak için doğmuş.
Treinta y ocho años, desnudista / camarera, pero nacida para ser cantante.
O zamanlar, 30'lu yılların, kırmızı bot ve dar elbiseli bayan garson temalı dumanlı-tür piyano barlarındandı.
¿ Qué es este lugar? Entonces era uno de esos bares llenos de humo y un piano inspirados en los años 30, lleno de cabinas rojas y camareras en trajes diminutos.
Ohh! Garson ona pastel boya verdi.
La camarera acaba de darle lápices de colores.
Peki benim en sevdiğim garson Stu?
Bueno, ¿ y qué pasa con mi camarero favorito, Stu?
Demek istediğim, iki haftadır birlikteydiniz ve başka birini öptü, biz evliydik, ve sen binlerce garson ile yattın.
Es decir, ha sido tu novia durante dos semanas, y ha besado a un tío, y, bueno, nosotros estábamos casados, y te tiraste a cien camareras.
Garson kısmı mı farklı yapan?
¿ Es la parte de las camareras lo que lo hace diferente?
Sence garson hiç Hintliye benziyor muydu?
¿ El camarero no te parecía hindú?
Garson, bana bir kokteyl daha. Sen ne içersin?
Garsón, otro daiquiri para mi. ¿ Y tú?
Garson?
¿ Camarero?
Bi fikrimiz yok ; Muncey'in vergi beyanına göre, garson olarak çalışıyormuş.
Ni idea ; de acuerdo con la declaración de impuestos de Muncey, él trabaja principalmente como camarero.
Dün garson kızda da işe yaramadı ya da geçen hafta ki otobüs şoföründe..
Ni ayer con esa camarera ni la semana pasada con el conductor de bus.
Hayır, gelmiş geçmiş en iyi garson olacaksın.
No, vas a ser la mejor barista de todos los tiempos.
Evet, garson gerçeğinden ısmarlamama izin vermedi.
Sí. El camarero no me dejó invitarte a lo de verdad.
Evet, şu garson.
Sí, el camarero.
- Garson mu? Bir viski alırım.
Quiero un whisky.
Garson, evet.
El camarero, si.
Garson kıyafetlerini giydim.
Me puse el uniforme de mesero.
Sonu olmayan garson ve veteriner akımı.
Un sinfín de camareras y veterinarias.
Tamam, bugün yemekte ızgara sandviç istedim, ama garson bunun öğle yemeği seçeneği olduğunu söyledi, ama Donald, müdürü çağırdı ve "bayan ne istediyse, getirin" dedi.
Vale, esta noche en la cena quería un bocadillo de carne pero el camarero dijo que era sólo para almuerzos, así que Donald.. llamó al encargado y le soltó lo de "lo que mi mujer quiere lo consigue"
Resepsiyonist, garson, kadınsı vale çocuk.
la recepcionista, la camarera, el amanerado aparcacoches.
Şuradaki Fransız garson bir hayli ilgimi çekti.
Me excita bastante ese camarero francés de ahí.
Sanki garson kıza baktık.
Ni que estuviera observando a la camarera... tanto.
Şu "Red Pony" denen yerde bir garson yamağı. Aman tanrım!
Era un ayudante de camarero en el Red Pony, o algo.
Leonard, yeni garson geldiği zaman kendisiyle bir gelip bir giden bir ilişkiye başlamayacağına söz ver çünkü ben çok fazla acıktım.
Leonard, prométeme que cuando nuestra nueva camarera se acerque no iniciaras otra complicada relación de rompimientos con ella, porque estoy muy, muy hambriento.
Garson sorar, "Tek misiniz?"
La anfitriona dice, "¿ mesa para uno?"
- Garson gibi görünüyorum.
¡ Parezco un camarero!
Garson? Doldur şunu.
¿ Camarera?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]