Geciyor translate Spanish
12,899 parallel translation
Hachimon Tonkou... Ölüm Kapısı'ndan bir önceki kapı... Kızıl Buhar'ı salmayarak benimle dalga geçiyor resmen!
Una puerta antes de la puerta de la muerte... es porque me está subestimando.
Bu ve bunun gibi hayatta kalan taşlar yüz nesildir, nesilden nesile geçiyor.
Esta de aquí y otras piedras supervivientes como ella... han ido pasando de uno a otro durante cien generaciones.
Andreychuk'ın pası Hamilton'ın önüne geçiyor çok uzaklara düşüyor ve buzda kayıp gidiyor.
Andreychuk adelanta a Hamilton... es demasiada distancia... y el árbitro dice adiós a la escarcha.
Ama bu mükemmel göz kapaklarının ardında yeni dünyamızla ilgili ne karanlık hayaller geçiyor acaba?
¿ Pero que oscuros sueños de nuestro nuevo mundo vacilan detrás de esos parpados perfectos?
Her iki saatte bir polis arabası geçiyor.
El coche de policía pasando cada hora es una broma.
Ah, benimle dalga geçiyor olmalısınız. Kesin şunu!
Oh, tienes que estar bromeando. ¡ Dividirlo!
Dalga geçiyor olmalısın!
¡ ¡ Por las barbas de Gandalf! ¡ ¿ No me jodas? !
Kaleyi almamızın ve geçidi ele geçirmenin tek yolu gizlice yapmaktan geçiyor.
Ahora, la única manera de tomar el castillo y de asegurar el portal es entrar a escondidas.
Tehlikeli madde geçiyor.
Materiales peligrosos en camino.
Şu anda konvoy yerleşim alanından geçiyor.
La comitiva ahora está atravesando una zona residencial.
Herkes bizi geçiyor!
¡ Todos nos están venciendo!
Onlar benimle iletişime geçiyor.
Ellos contactarán conmigo.
- Benimle dalga geçiyor olmalısınız.
- Tenéis que estar de broma. - Está arrestada.
Para bir toplanma hesabına geçiyor, Böylece depozito olarak bir kayıt oluşturmuyor.
El dinero pasa a través de una cuenta de la concentración, por lo que nunca se registra como un depósito.
Bu kırık krallığı onarmanın vakti geldi de geçiyor, ne dersin?
Y creo que es hora de arreglar el reino roto, ¿ no crees?
- Aklınızdan ne geçiyor?
- ¿ De qué creen que se trata esto?
Çömlek burada "Her şeyi gören Göz" olarak geçiyor.
El fragmento, sí, denominado aquí como el ojo que todo lo ve.
Günahkar artık içeri geçiyor.
La pecadora se dirigirá adentro ahora.
Evlenip, çocuk yapıyorlar. Enerji üretemeyecek kadar yaşlandıklarında da, o çocuklar yerlerine geçiyor.
Se casan y tienen niños que los reemplazan cuando se hacen demasiado mayores para generar energía.
Evlenip, çocuk yapıyorlar. Enerji üretemeyecek kadar yaşlandıklarında da, o çocuklar yerlerine geçiyor.
Se casan y tienen hijos para que los reemplacen cuando sean muy viejos para generar poder.
Yaşamlarımız saklanarak geçiyor.
Tenemos que vivir escondidos.
Sonra da yeni sahibine geçiyor.
Después de traslada a un nuevo huésped.
Ketaminin etkisi geçiyor.
El efecto de la ketamina se está yendo.
BoJack, kitabında elmalı turtayı ne kadar sevdiğin çok sık geçiyor.
BoJack, en tu libro se habla de lo mucho que te gustan las manzanas fritas.
Bunu yapmanın yolu mutlu bir aileye sahip olduğunu göstermekten geçiyor.
La forma de hacerlo es mediante mostrando que tiene una familia feliz.
Her makale, her röportaj benden geçiyor.
Cada artículo, cada entrevista pasa a través de mí.
7 saniye geçiyor.
Ahora son siete segundos.
Strix harekete geçiyor.
Los Strix están haciendo su movida.
Tanner ile her karşı karşıya gelmemiz vahşice geçiyor.
Cada vez que vamos a por Tanner, la cosa se pone fea.
Böyle iletişime geçiyor olabilir.
Así podría ser cómo contacta.
Harekete geçiyor.
Se mueve.
Aklından ne geçiyor?
¿ Qué estás pensando?
Chris sadece zor bir dönemden geçiyor.
Le hará madurar.
Dalga geçiyor olmalısınız.
Tienes que estar bromeando.
Uzmanlık alanı biyokimya yerine teknoloji olunca insanın eline bu geçiyor.
Eso es lo que pasa cuando tu campo es la tecnología y no la bioquímica.
Bu insandan insana geçiyor olabilir.
- Puede que se transmita.
İçindeki savaşçıyı bulmanın tek yolu buradan geçiyor.
Es la única forma de encontrar al guerrero interior.
Başından neler geçiyor bilmek dahi istemiyorum. Bundan kurtulabilir.
Ni quiero saber por lo que está pasando.
Zaman düşündüğümden de çabuk geçiyor.
El tiempo va más rápido de lo que pensé.
Zaman geçiyor.
El reloj está corriendo.
Bizimle dalga geçiyor.
Juega con nosotros.
Güzel aklından ne geçiyor?
¿ Qué está pasando en esa bella mente tuya?
Ama Fransız kelimesi yemeğin adında geçiyor.
Pero en inglés, las patatas fritas se consideran francesas.
Baktılar ki öğrencilerin okulda geçirdiği zamanın üçte biri standart testlere hazırlanarak geçiyor onlar da testlerde sorulmayan pek çok şeyi müfredattan çıkardılar.
Determinaron que un tercio del tiempo de clase, con los estudiantes en la escuela, se pasa en preparación para la evaluación estandarizada. Por tanto, eliminaron muchas cosas que no están en el examen.
Şimdi ise sanki bizim tüm boş zaman aktivitelerimiz şu Jiu Jitsu müsabakalarında geçiyor, ki onlar en kötüleri.
Ahora es como si todo nuestro tiempo libre lo pasáramos en estos encuentros de Jiu-jitsu, que son lo peor.
Dalga geçiyor olmalısın.
- Así que... - Tienes que estar bromeando.
Eyalet polisi diğer tarafı kapadığından kaçamaz, ama yol Santa Fe Milli Ormanı'ndan geçiyor.
La policía bloqueó las carreteras por el otro extremo, no puede escapar... pero va a atravesar el Parque Nacional de Santa Fe.
- Zaman geçiyor.
El tiempo está corriendo.
Bunu söylemek istemezdim ama sanırım ilacın etkisi geçiyor.
Odio decirte esto, chico. Pero creo que el peyote está desapareciendo. ¡ Eh, tú!
Aklınızdan ne geçiyor bay Gould?
¿ Qué tiene en mente, Sr. Gould?
... arabasındaki sikik çocuk benimle dalga geçiyor.
los putos niños en el coche me está jodiendo.