Gelen translate Spanish
41,454 parallel translation
- Neden? - Yeni gelen bilgiye göre hedef yerinde değil.
- Nueva información sugiere que el objetivo ya no está en el complejo.
Başına gelen onca şeyden sonra...
Después de todo el infierno que ha pasado...
Bu, o'malleys'den gelen bir cinayet ise, neden bu zaman kadar bekledi?
Pero si esto es un golpe a los O'Malley, ¿ por qué esperar hasta ahora?
- Sunucunun aşırı ısınması gelen veri yüzünden değil.
El servidor no se está sobrecalentando por la recepción de datos.
Tabletinden gelen sinyal, yeraltında olduğu sürece takip edilemez.
La señal a su tableta no puede ser rastreado siempre y cuando él está bajo tierra,
Akciğerlerine gelen baskı havayı sudan daha hızlı... -... dışarı püskürtür. - Bu esasen bir kuru boğulma.
El peso de los pulmones empuja hacia fuera el aire más rápido que el agua, Básicamente se trata de un ahogamiento seco,
Bari gelen çocuklara biraz seker versem.
Deja que por lo menos dé unas chuches a los niños que vengan.
Bu, basima gelen en müthis berbat sey.
Esta es la mejor cosa horrible que me ha ocurrido jamás.
Önüne gelen biramızı alsın istemiyorum.
No quiero que la compre cualquiera.
Önüne gelen buraya gelsin istemiyorum.
No quiero que cualquiera entre aquí.
Bunların çoğu ise beslenme ihmalinden ileri gelen ve yaşam tarzı seçimlerimize dayanan hastalıklar.
Esto es, en muchos casos, enfermedades causadas por ignorancia nutricional, enfermedades causadas por decisiones en nuestro estilo de vida.
Her türlü süt ürününü de severdim, peynir, tereyağı, dondurma, yoğurt gibi. Aklınıza gelen her şeyi alırdım.
También amaba todos los productos lácteos, quesos, mantecas, helados, yogures, lo que fuera, consumía todo.
Ancak bunlar geleneksel tarımla yetiştirilmiş böcek ilaçlı sebze ve meyveler olduğu için bu ekstra sebze ve meyvelerden gelen fazladan böcek ilacı yükünün kanser ölümlerinde yüzde on artışa neden olacağını tahmin etmişler.
Como estas son frutas convencionales, con plaguicidas, estiman que con este plaguicida extra proveniente de todas las frutas y vegetales, causaría 10 muertes extra de cáncer.
Yaşam ve tüketim tarzımıza gelince ise sınırsız kaynaklardan gelen şeyler istikrarlı bir şekilde fakirleşiyor.
Más la forma en que consumimos, y todo lo que consumimos proviene de recursos finitos que los estamos agotando constantemente.
Childan, kol düğmelerinin satışından gelen para nerede?
Childan, ¿ dónde está el dinero de la venta de los gemelos?
Miami'den Concord'a kadar her bölgede Direniş eylemleri yaşanıyor ve Pasifik Eyaletleri'nden gelen benzer raporlar var.
Hay actividad de la Resistencia en todas las regiones desde Miami hasta Concord, y nos llegan informes parecidos desde los Estados del Pacífico.
Ve gücüm dahilinde tekrar gündüz vardiyasına dönmek için elimden gelen her şeyi yaparım.
Y voy a hacer todo lo que esté en mi mano para asegurarme de que volvamos al turno de día.
Aklıma gelen tek cevapsa dün gece size söylediklerim.
Y la única respuesta a la que llego es a la que les di anoche.
Agnes'i bulup evine sana getirmek için... elimden gelen herşeyi yapıyorum.
Hago todo lo que está en mi poder para encontrar a Agnes y traértela a salvo a casa.
Burayı söyledin ve buradayız... ama gelen giden yok.
Ahí es donde dijiste y estamos aquí pero, mira, nada aparece.
Eğer seviyorsa, ikisi adına mutluyum ama kız konusunda bana itici gelen bir şey var.
Si le gusta, me alegro por él... pero tiene algo que no me acaba de gustar.
Gelen var!
¡ Ahí vienen!
Ezra, gelen var!
¡ Ezra, ahí vienen!
Afganistan ve Irak'tan gelen bir sürü geri dönen asker vardı.
Ahí hay muchos militares que regresaron, sujetos de Afganistán e Irak.
Benimle özel olarak konuşmak için kendi isteğiyle Oakland Polis Merkezi'ne gelen Bay Hammond'la iletişime geçtim.
Contacté al Sr. Hammond, quien se acercó voluntariamente al cuartel policial de Oakland para hablar conmigo personalmente.
Bu mağara, kıtanın dört bir yanından doğurmak ve kış uykusuna yatmak için gelen yarasalara ev sahipliği yapıyor.
Esta casa cueva Una población particularmente grande De todo el continente, Quien viene aquí Para criar y para hibernar.
Bir dahisin ve aklına gelen ilk şey bu mu?
¿ Eres un genio, y eso es lo primero que se te ocurre?
Buraya gelen herkes için bu eve gelmek gibi.
Para cualquiera venir aquí es como volver a casa.
Bir de motordan gelen güç var. Eski tarz hissettiriyor.
Luego tienes la potencia del motor, que suena como de antaño.
Bir tarafta 6.2 litrelik V8 HEMI motorundan gelen bas kükreme var.
Tienes ese gran ruido y rugido de los graves del V8 HEMI de 6,2 litros.
Sanki gelecekten gelen bir antimaddenin itiş sistemlerinin çıkardığı ses gibi.
Suena como un sistema de propulsión futurista que funciona con antimateria.
Aklıma gelen şey şu...
Mira, la cosa es...
Aklımıza gelen bir başka iyi fikirse prezervatifler. Üzerine bizim sıkça kullandığımız tabirleri yazdık.
Te digo que una buena idea que tuvimos es condones, OK, que han sido... bien, se han marcado con expresiones bien conocidas y frases que solemos decir.
İşte buradayız. Bunlar dünden gelen tekerlek izlerimiz. 24 saat soğuk, sefalet...
Ahí estamos... y estas son nuestras marcas de neumáticos de ayer 24 horas de frío, de sufrimiento...
Ama gelen gelgit mi yoksa dışarı mı çıkıyor?
¿ Pero la marea se acerca a la playa o se aleja?
Öbür yandan gelen bir adam var.
Hay un hombre que viene en sentido contrario
Çünkü gelen herkes üzgün gözüküyor.
Porque todo el mundo parece bastante triste.
Örnek olarak, Halep'te başımıza gelen bir olayı anlatayım.
Como ejemplo, les contaré algo que nos sucedió en Alepo.
"Tahrip gücü" anlamına gelen Fransızca bir sözcük.
Una elegante palabra francesa para "capacidad de hacer añicos".
- Letonya'dan gelen değişim öğrencisi mi?
¿ El estudiante de intercambio de Letonia?
Yapacağınız şey, baltayı alıyorsunuz gelen kişiye doğru sallıyorsunuz.
Entonces, lo que hacéis es que cogéis el hacha, y la giráis hacia la persona.
Juna'a gelen karaciğer tam uyumlu.
El hígado que traen para June es una compatibilidad perfecta.
Hayır, gelen travmaları kontrol ediyorum.
No. Estoy comprobando las entradas de trauma.
Alıp kaçabilirim ya da gelen adama "Merhaba, adım Dr. Bailey."
Podría correr y cogerlo sin más. O podría... caminar hacia el tío y decir : " Hola, soy la doctora Bailey.
Sizi görmeye gelen birileri var.
Hay alguien que quiere verte.
İhtisasımın ikinci yılında gelen bir hastayı hiç unutamam.
Nunca olvidaré ese caso cuando era residente de segundo.
Yürürken çantasından sürekli ses gelen insanlardan. Çünkü nereye giderse gitsin yanında bir şişe aspirin taşıyor.
Es una de esas personas que su mochila suena todo el tiempo porque siempre lleva un frasco de aspirinas a donde sea que va.
Senin gibi mükemmel birinden gelen böyle yorumlar çok güzel oluyor.
Eso significa mucho viniendo de alguien tan perfecto como tú.
Biz sadece sonu gelen dünyada tanışan birkaç insanız.
Somos solo un puñado de gente que se ha encontrado en el fin del mundo.
Rokette meydana gelen hasara bakın.
Echar un vistazo a los daños hecho al cohete,
Fort Miley ve Napa State'ten gelen dosyalarla birlikte. Eski bir askerdi.
El médico de emergencia preguntó todo lo que pudo y el Sr. Pringle estaba en la base de datos junto con su historial de Fort Miley y Napa State.