Gran translate Spanish
132,692 parallel translation
Büyük mutlu bir aile...
Una gran y feliz familia.
Evet ağzın çok laf yapabilir. Ama iş uygulamaya geldiğinde her zaman önce şiddetin yüzü olursun.
Es posible que hables de un gran juego, pero cuando se va directo al grano, siempre serás la viva imagen de la violencia en primer lugar.
Ama daha önemli olan soru şu, bu cezaevi sisteminde neler oluyor? "
Pero la gran pregunta es : ¿ qué ocurre con este sistema carcelario? ".
Baba, oğul ve kocaman balıkla çekilen.
Esta, la del niño y su papá con un gran pescado.
- Hayır, hayır, bu çok büyük bir şey.
- No, no, es una gran cosa.
Viski sayesinde.
El whisky es un gran conservante.
Bu sağlam istihbaratları nereden alıyorsun Pete?
Pete, ¿ de dónde has sacado toda esta gran información?
Bugün kendini kanıtladın.
Hoy has hecho un gran honor.
Çok kötü şeyler atlatmışsınız.
Dios, es una gran desgracia lo que acabáis de pasar.
Büyük fikirden ne haber?
Hey, ¿ cuál es la gran idea?
Koca şişko kıçını kaldır da yakala şunları!
¡ Aléjate de tu gran culo y cógelo!
- Büyük soru var.
- Esa es la gran pregunta.
Oradaki dev gülen mezbaha var ve bunu havaya uçurmak için bu gerçekten çocukça dürtü yaşıyorum.
Hay un gran matadero sonriente allí y tengo este impulso verdaderamente infantil de hacerlo volar por los aires.
ortasında büyük bir boşluk var.
Hay un gran espacio vacío en medio.
motor sağ büyük boşluğun ortasında.
El motor está justo en medio de un gran espacio vacío.
Aynen, bir şey yok.
no es gran cosa...
Doğum denen rastlantıyla bu büyük, şatafatlı evde kesiştiğin için mi?
¿ Es el dinero? ¿ El accidente de nacimiento que lo ubica dentro de la gran casa de lujo?
- Ortada çok büyük bir gizem var.
Hay un gran misterio en marcha.
Bu yabancı etsiki fazla uzun zamandır momentum kazanıyor. Deneysel gözleme olan asil saygımızı korumak bu büyük vatanın geleceği olarak sizlerin görevidir.
Esta influencia extranjera ha estado ganando impulso por demasiado tiempo, y es su trabajo, como el futuro de esta gran nación, proteger nuestro respeto ario por la observación empírica.
Bana göre biraz fazla Fransız ama haklıymışsın. Sadelikle karmaşık duygular uyandırma kabiliyeti olağanüstü.
Demasiado francés para mí, pero tenías razón, su habilidad de evocar emociones complejas con gran simplicidad es muy notable.
Başta zalimlik ettiğini düşünmüştüm ama şimdi bana büyük bir iyilik yaptığını anlıyorum.
Primero pensé que eras cruel, pero ahora me doy cuenta de que me hiciste un gran favor.
İkinizle tanışmak gerçekten bir onur.
Es un gran honor conocerlos a ambos.
Tebrikler Sung.
Gran trabajo, Sung.
Şimdi onları büyük bir balo salonuna koyalım.
Ahora que estén en un gran salón de baile. Las mismas personas.
Bu gerçekten büyük bir adım, Boone.
Es un gran paso, Boone.
Sana karşı hâlâ büyük bir duygusal yakınlık hissediyor.
 ¿ Sabes? Ella aún siente un gran afecto por ti.
Bana hâlâ duygusal yakınlık mı hissediyor?
 ¿ Ella aún siente un gran afecto por mà ?
Ve her şey biraz boktan gidiyor.
Y todo es un gran desastre.
Bu önemli bir soru.
Es una gran pregunta.
Harika bir karakterdi.
Era un gran personaje.
Ailenin bizimle birlikte atölyeye gelmene izin vermesi gerçekten süper.
Fue un gran gesto de tus padres haberte dejado venir con nosotros.
Sevgilinizin bana uçak bileti alması da gerçekten çok güzeldi.
Y fue un gran gesto que tu novio me haya comprado un boleto.
– Eminim çok sürükleyicidir. Basel'e doğru yola çıktığımızda hepsini dinlemeye seve seve katlanırım.
- Debe ser una gran historia, y me alegrará sufrir oyéndola cuando ya estemos en camino a Básel.
Nobel büyük, yeni bir ödül.
El Nobel es un gran premio nuevo.
Büyük bir aile kur.
Ten una gran familia.
Michele'nin büyük fikri.
La gran visión de Michele.
Philipp, dergileri okuyorsun. Adın çok muntazam şekilde anılıyor.
Philipp, lee los diarios, tu nombre es invocado con gran regularidad.
Büyük Firavun Tatenkatesh 3000 yıl önce bu geniş hazinenin içine gömüldü.
El gran faraón Tatenkatesh enterró su gran tesoro hace 3000 años.
Büyük Owen Quest'i geri mi çevirdin yoksa?
¿ Has rechazado al gran Owen Misión?
Bence hepimiz bunun bir hayal kırıklığı olduğunu söyleyebiliriz.
Va a ser una gran fiesta. - Ahí lo tienes. - Y va a estar bien.
- Gerilmiştir muhtemelen. - Hayır, ondan değil.
¿ Deseabas ser un gran pedazo de mierda?
- Harika haberlerim var.
- Tengo una gran noticia.
- Başka bir haberim var. - Öyle mi?
Tengo otra gran noticia.
- Evet, ve çok eğlendik anne. Çünkü o estetik sanatın ve büyük bir hukuk firmasına ortak olan bir kız evlat sahibi olmanın değerini biliyor.
Sí, y nos lo hemos pasado en grande, mamá, porque aprecia cosas como el buen arte y tener una hija a la que han hecho socia de un gran bufete.
Bildiğin üzere, midene bol miktarda Yak sidiği girmiş.
Como sabe, ha ingerido una gran cantidad de orina de yak.
Evet, ailemle biraz zaman geçirmek istiyorum. Bazı iş fırsatları keşfedeceğim ve diğer hayalimin peşinden gideceğim.
Sí, quiero pasar tiempo con mi familia, explorar alguna oportunidad de negocio y también perseguir mi otro gran sueño.
Öyle küçük bir baş belasının büyük bir bilim insanı olacağı kimin aklına gelirdi?
¿ Quién habría imaginado que un pequeño revoltoso se convertiría en un gran científico?
Sırf büyük ve çok önemli babamdan ötürü.
Es solo por mi gran e importante padre.
Anladığım kadarıyla Freud'un büyük hayranısın.
Entiendo que eres un gran admirador de Freud.
Dokuz ay boyunca, kabilenin yaşlıları anneyi ziyaret etmiş çocuğa büyük güçler vermek için büyü yapmışlar.
Neltoca teoyohtica. Por nueve meses, los sabios de la tribu visitaron a la madre, usando magia para conceder al niño un gran poder con la esperanza que el recién nacido se convirtiera en un símbolo de prosperidad.
Şöyle derdim :
Yo diría que cuando el padre es un "gran"