Grandes translate Spanish
33,998 parallel translation
Sana bu işi bırakman için 100 bin dolar vereceğim.
Ahora mismo te voy a dar cien de los grandes para que te largues.
- Söz ver. 150 bin dolar.
- Dame tu palabra. 150 de los grandes.
Bize bir saatini ayırırsa 25 bin dolar ödeyeceğimizi söyle.
Perfecto. Dile que le daremos 25 de los grandes por una hora de su tiempo.
- Bunun için 25 bin mi ödeyeceksin?
¿ Vas a pagarme 25 de los grandes por eso?
Büyük hırsızlar daima idare edilirken küçükler cezalandırılır.
Los grandes ladrones son siempre perdonados, los pequeños castigados.
Ünlü insanların yukarı tırmanırken kullandıkları hizmetkarların adlarını hatırlaması çok hoş bir şeymiş.
Es muy agradable que las grandes celebridades recuerden los nombres de los humildes funcionarios que han utilizado durante su carrera.
Beni dinle evlat, kadınlar büyük jestlere bayılır.
Ya te digo, chaval, las mujeres adoran los grandes detalles.
10 bin dolara neredeyse her türlü şeyi yaparım.
Haría casi cualquier cosa por diez de los grandes.
Bayağı yol kat ettik bence.
Creo que estamos haciendo grandes avances.
Dün akşam siz gelmeden önce Gloria'yla, yeni arkadaş istememem konusunda büyük patırtı kopmuştu.
- ¿ Qué? La noche anterior, antes de llegar allí, Gloria y yo pusieron en un do-a grandes
Mark kızının hesabına yüz bin dolar aktarmış.
Mark transfirió cien de los grandes a la cuenta de su hija.
Büyük parti ve büyük sel töresel bilgisi New Orleans'dan çok önce vardı.
Sí, la tradición es de Mobile tienen grandes fiestas y grandes carrozas mucho antes que New Orleans.
Büyük oynamadan pokerin ne anlamı vardır ki?
¿ Qué es un poker de apuestas grandes sin las apuestas?
İlk başta küçük hatalar daha sonra büyük hatalara dönüştü.
Los pequeños errores al principio, y luego otros mucho más grandes.
- Çok merkezli bir görev timi. Silikon Vadisi şirketleri için çalışıp, teknoloji suçlarını yakalıyorlar.
- Se trata de un grupo de trabajo de varias agencias que trabaja con grandes empresas de Silicon Valley tomar medidas drásticas contra el robo de la tecnología.
Büyük buluşlar artık garajlardan değil, laboratuarlardan çıkıyor.
Las grandes innovaciones actuales están saliendo de los laboratorios de las empresas, no los garajes.
Başka seçeneğin olmadığında büyük kararlar almak çok daha kolay.
Grandes decisiones son fáciles cuando no tiene otras opciones.
Azıcık daha büyük kokteyl şemsiyesi.
Paragüitas de cóctel ligeramente más grandes.
Demek istediğimiz, küçük yanlış hesaplamalar büyük sonuçlar doğurabiliyor.
El punto es, pequeños errores de cálculo puede tener grandes consecuencias.
Sevgilinle başınız büyük belada Chris.
Tu novia y tú estáis metidos en un problema de los grandes, Chris.
Bence bunu kazanma konusunda çok büyük şansı var.
Creo que tiene grandes chances de ganar esta elección.
- Hayır, daha büyük.
Más grandes.
Kadın erkek eşitliğine bu kadar önem verdiklerini anlayamamışım.
Nunca tuve la impresión... de que eran tan grandes en la igualdad de género.
Nesin sen, koca götlü bir babaanne mi?
¿ Qué eres, una abuela de grandes tetas?
Ama oraya gittiğinde Kevin ve Trent çok gergindi çünkü ünlü striptizci yetenek avcıları kulüpteydi.
Pero cuando llegó allí, Kevin y Trent estaban muy nerviosos porque había un conocido descubridor de talento de stripper en la ciudad de las grandes ligas.
Onlar ekvatora bu kadar yakın büyük.
Son más grandes más cerca del ecuador.
Bizi neyin harika yaptığını.
Él sabía lo que nos hizo grandes.
Top Notch kaliteli olduğunu hatırlıyorum.
Sabes, recuerdo estos espectáculos... no sé, más grandes.
Tüm büyük yerleri denedik. Parkın dışı, polis merkezi kaldığımız motel, bu bar.
He probado los puntos de referencia grandes fuera del parque... la comisaría, el... el... hotel de mala muerte donde vamos a quedarnos, este bar.
Eskiden harikaydık.
Es decir, solíamos ser grandes.
Korkunçtu, kocaman dişleri vardı.
Era horrible, con grandes dientes.
Evet ve ben de onların ne kadar harika olduklarını dinlemek zorundaydım ve Barselona'da nasıl sanatçılık eğitimi aldıklarını falan her şeyi dinlemek zorundaydım.
Sí, sí, y tuve que escucharlos hablar de lo grandes que son Y, de cómo le están dando esta residencia artística en Barcelona y todas estas cosas. Y eso es molesto, pero luego me di cuenta...
Büyük olanlar, küçükleri gagalıyor ve sonrada onları yiyorlar.
Los grandes picotean a los más pequeños hasta la muerte, Y luego se los comen.
Sheldon gelecekte senin adına mükemmel şeyler olacağından eminim ve hepimiz bunu öğrenmek için can atıyoruz.
Sheldon, sé que el futuro te depara grandes logros y a todos nos resulta difícil esperar para ver cuáles son.
İki harika şey bir arada! Sen ve ben gibi mi?
Es dos grandes cosas juntas!
Yanlışlıkla'Büyük Güzel Kadınlar'pornosuna tıkladığımdan beri gördüğüm en büyük kutu bu.
Vaya, que es la caja más grande que he visto Desde que accidentalmente hizo clic en un porno "grandes, mujeres hermosas".
Şu an büyük zorluklar yaşıyor ancak büyük bir itibara sahip.
Afronta grandes dificultades ahora. Pero tiene una gran reputación. - Dile que venga.
Sizin gibi harika birinin izinden gitmek bir onurdur.
Solo sigo humildemente el ejemplo... de grandes figuras como usted.
Fakat, çok ufak ve uzaklar ve hedef zarar görmüş ve katılaşmış, tamam mı?
Pero es pequeña y las distancias son muy grandes y el objetivo desembolsado y duro, ¿ cierto?
Alanımızdaki güvenlik konularının en önemlileri arasındadır.
Esto resalta uno de los más grandes problemas de seguridad que tenemos en el campo.
Net bir şekilde bazı şüpheleri vardı fakat bu programı durdurmasına yetecek kadar değildi.
Así que claramente tenía algunas dudas pero no eran lo suficientemente grandes para detenerlo de seguir con el programa.
1960 yılları başlarında ABD hükümeti bir anda fark etti ki binlerce nükleer silahları, büyük olanlar ve küçük olanlar, jeepler üzerinde, denizaltlarında ve gerçekten bir doktrini yoktu.
Y temprano en los años 60s el Gobierno de los Estados Unidos notó que tenía miles de armas nucleares, grandes y pequeñas armas en jeeps, armas en submarinos y que no tenía una doctrina.
ve bu yüzden bugün, İran dünyanın en büyük siber ordusuna sahip.
Y es por eso que hoy, Irán tiene una de las fuerzas armadas cibernéticas más grandes del mundo.
İki büyük sıcak şarap.
Dos ponches grandes.
Çünkü bütün ünlü yıldızlar Woodbury'de kalıyor ama kuşlarım ünsüz aktörlerin Dragonfly'da kaldığını kulağıma fısıldadı.
Porque todas las grandes estrellas se quedan en Woodbury, pero me ha dicho un pajarito que un grupo de actores secundarios se alojan en el Dragonfly.
Ben büyük dambıllara alışığım.
Estoy acostumbrado a las grandes.
Jakuzili, mini barlı, büyük, rahat süitleri.
Grandes y cómodas. Con bañeras y minibares.
Yaşlı bir zenginin genç karısı, yani sen canım, kabarık saçı ve koca göğüsleriyle gelir. O orada oturur, biz gülümseriz, adı ve ailesi hakkında küçümseyici şeyler söyleriz. - O da çoğunu anlamaz.
La mujer-trofeo, esa eres tú, cariño, viene con su pelazo y sus tetas grandes, se sienta y le sonreímos, y decimos sutilezas sarcásticas sobre su nombre y su familia que normalmente no entiende. ¿ No es así?
Harika birer Harflerin Adamları olurlardı.
Habrían sido grandes Hombres de Letras.
Büyük şeyler ima ediyordum.
Implicándole grandes cosas.
Şahın nükleer güç programlarını bir ara Nixon yönetimi
ADIVINEN QUIÉN ESTÁ CONSTRUYENDO GRANDES PLANTAS NUCLEARES.