Gök gürültüsü translate Spanish
386 parallel translation
"Bu suyla gök gürültüsü yaratma sanatını bana öğret!"
"¡ Enséñame el bello arte de provocar truenos con el agua!"
"Sana yemin ederim ki, bana cadıların nasıl gök gürültüsü yarattıklarını gösterdiğini sonsuza kadar sır olarak saklayacağım."
"Doncella te juro que guardaré eternamente en silencio todo lo que reveles sobre brujería con truenos."
Tanrı'nın gök gürültüsü sadece gökyüzünde olmaz... bazen de ağır kum kamyonlarının parke taşlı bir yolda çıkardığı... gümbürtüde de işitilir.
La furia divina no siempre está en los cielos, en ocasiones está en el ruido de los grandes camiones de arena, sobre calles empedradas.
- Gök gürültüsü ürkütür, karanlık korkutur.
- Temerosa del trueno y de la oscuridad.
Gök gürültüsü nedir bilirsiniz, değil mi? Tabii.
Usted sabe lo que es un trueno, ¿ verdad?
Gök gürültüsü değil.
No es un trueno.
Gök gürültüsü ve şimşek!
¡ Truenos y relámpagos!
Okları gökten dolu gibi yağsa mızrakları bir çelik halka olsa ve topları gök gürültüsü gibi gürleyip vursa bile bizim olacaklar!
Aunque sus flechas caigan como granizo del cielo y sus lanzas sean un anillo de acero, y sus cañones parezcan una tormenta de truenos, ¡ aún así serán nuestros!
İspanyollar Superstition Dağı'na gelmekle... mukaddes bir yeri kirletmişlerdi... çünkü Apaçiler için bu dağ, Gök Gürültüsü Tanrılarının kutsal eviydi.
Los españoles habían profanado un lugar sagrado... al venir a Superstition... porque para los Apaches era el hogar sagrado de sus dioses del trueno.
Bunu başarınca Cochise ve Apaçiler, Gök Gürültüsü Tanrılarının... öcünü alıp onları yatıştırdıklarını düşünmüşler.
Una vez hecho esto, Cochise y los Apaches... sintieron que sus dioses del trueno quedaban vengados y aplacados.
Sırrınız gök gürültüsü kadar sessizdi.
Vuestro secreto era tan ruidoso como el trueno.
Gök gürültüsü bir melek, şimşek de onun kanatlarıdır.
El trueno es un ángel, y el rayo sus alas.
- "Şafağın gök gürültüsü gibi koptuğu yer" mi?
- ¿ Donde amanece como un trueno?
Kan, ateş, gök gürültüsü vardı. Ve ortasında yürüyen korkunç bir şey.
Había sangre, fuego y truenos... y una cosa horrible se movía en el medio.
Sadece gök gürültüsü.
Eran truenos.
- Hafiften, gök gürültüsü gibi.
- Fuerte, como un trueno. ¿ Lo entiendes?
Altın Post ve dağda yankılanan gök gürültüsü.
El Vellocino de Oro y el trueno en la montaña.
Gök gürültüsü mü idi?
¿ Ha sido un trueno?
Kesinlikle gök gürültüsü.
Sin duda, era un trueno.
Oh, şu kutsal, gök gürültüsü.
¡ Este bendito trueno!
Gök gürültüsü varken bile beni yanında istemedi, korktuğum halde.
Ni siquiera me quiso en su cama cuando tenía miedo de los relámpagos.
Hışımla yumruğunu kaldırdı ve gök gürültüsü gibi bir sesle Arşimet'in ünlü sözünü haykırdı.
Se iluminó como si irradiase fuego, le hizo sublime. la famosa palabra de Arquímedes.. ¡ Eureka, lo encontré!
* Elinde gök gürültüsü...
Y truenos en la mano
- Gök gürültüsü mü?
- ¿ Un trueno?
" Zihnimdeki derin uykuyu dağıtan şiddetli gök gürültüsü,..
" Me rompió el profundo sueño en la cabeza, un gran trueno.
Kim kalbimi gök gürültüsü gibi çarptırıyor?
Más tarde, regresamos a observar. ¡ Mira!
O gece de gök gürültüsü ve yıldırım mı vardı?
¿ Había truenos y relámpagos?
Bu gök gürültüsü değil, Albay.
Truenos no, coronel.
Dışarıda, gök gürültüsü ve şimşek çakardı, teneke çatımıza yağmur damlardı.
Afuera tronaba, relampagueaba y la lluvia caía sobre el techo de hojalata.
Gök gürültüsü neden bu kadar kızıyor peki?
¿ Por qué se enoja el trueno?
Kum ve biberden yapacağım bu akşam Tupâ, gök gürültüsü Tanrısı konuştuğunda.
La haré con arena y pimienta... esta tarde... cuando Tupã, el dios de los truenos, hable.
" Gök gürültüsü ve şeytanlara, ruhun ölümsüz olduğuna inanırlar.
" Creen en la inmortalidad del alma, en los truenos y en los diablos.
- Yok ya! Bir böceğin yürüyüşünü gök gürültüsü kadar çoğaltır.
Puede aumentar las pisadas de un insecto como un trueno.
"Ve gök gürültüsü korkunç bir sesle gürledi ve..."
"Y el trueno..." "... resonó... " "... en sordas avalanchas... "
Ben "gök gürültüsü" dedim, sen "kök gürültüsü" yazmışsın.
Has escrito temporal : T-E-N-P...
Bu... bu gök gürültüsü gibi.
¡ Oh... ¡ Oh! Es igual que... un huracán.
Kükre, gök gürültüsü!
¡ Retumba, trueno!
Gök gürültüsü gibi.
Como un trueno.
Korkma, bu sadece bir gök gürültüsü.
Es la tormenta... no temas, estoy contigo.
Dışarıdaki gök gürültüsü sesleri bastırdı.
El sonido fue como el de un trueno afuera.
Şimdi sakinleşti. Uzaklardan gelen gök gürültüsü dışında.
Ahora está todo más tranquilo excepto por los truenos distantes.
Ve ayrıca bir ses var sanki gök gürültüsü gibi, ama biraz daha yumuşak.
También hay ruido, como un trueno lejano, pero más suave.
Babamın evinden dokumacıları duyuyorum, uzak gök gürültüsü soluyor.
Hearing Weavers for la casa de mi padre respiran truenos distantes.
Sıcak havalardan önce böyle olur, genel de kum ve gök gürültüsü.
- Nada. Siempre ocurre, antes del clima célido. Generalmente, con polvo y truenos.
İleri Gök gürültüsü!
¡ Arre caballo!
Dur Gök gürültüsü!
¡ Alto!
Sağa Gök gürültüsü!
¡ A la derecha, Trueno!
Sağ tarafa Gök gürültüsü.
A la derecha, Trueno.
{ \ 1c00FFFF } Yarım milyon toynağın gök gürültüsü gibi çığlığı!
¡ Medio millón de cascos de caballos atruenan!
Anlamalıydım, bu günkü gök gürültüsü ve şimşekler...
Hubiera debido darme cuenta de que todos estos truenos y la tormenta... ¡ Qué estúpido soy!
Şimşek ve gök gürültüsü.
¡ Rayos y truenos!