Görebiliyorum translate Spanish
7,827 parallel translation
Bazı şeyleri duyabiliyor, görebiliyorum.
Puedo oír cosas. Veo cosas.
Evet bunu görebiliyorum.
Me doy cuenta.
Evet, meme uçlarınızı ve herşeyi görebiliyorum.
Si, se le ven los pezones y todo.
Görebiliyorum.
Puedo verlo.
Ama soruşturmanın yıllardır sürmesi ve son günde topladığımız kanıtlar sayesinde ona çok yaklaştığımızı görebiliyorum.
Pero debido a años de investigación. .. Y la evidencia de que nos reunimos en los últimos10 días. .. Puedo ver eso estamos muy cerca de él.
Şimdi seni görebiliyorum.
Ahora puedo verte.
Seni şu anda görebiliyorum.
Te veo ahora.
Panel kutusunu görebiliyorum. Hortumdan ayrılacağım.
Puedo ver la cámara de paneles de yeso.
# Hepsini görebiliyorum
Puedo verlo todo
Gözlerinden görebiliyorum. Başaracaksın.
Puedo ver en tus ojos... que vas a hacerlo.
Bu arada arka cebinden çıkıntı yapmış silahını görebiliyorum.
Por cierto, tu arma se sale de tu bolsillo.
Galiba çatı katımızı buradan görebiliyorum!
¡ Puedo ver nuestro penthouse desde aquí!
Her şeyi görebiliyorum.
Puedo verlo todo. Cada nube.
Ben o kadar zarif gözlerinde görebiliyorum.
Se ve en sus ojos que es tranquila.
Çocukluğumdan bu yana insanları görebiliyorum veya bir yerlere gidebiliyorum.
Desde que era una niña podía como... ver gente o... ir a lugares.
Nasıl olurdu görebiliyorum.
- ¡ Fantástico!
Görebiliyorum.
Ya me di cuenta.
Kızgın olduğunu görebiliyorum.
¡ Veo que estás enfadado!
Şu an, senin duyduğun herşeyi görebiliyorum.
Puedo ver todo lo que estás escuchando ahora mismo.
Halâ daha senin ne işittiğini görebiliyorum, demek ki, tam olmamışsın.
Todavía puedo ver que estás escuchando... lo que significa que no estás satisfecho.
Senin zayıf yerlerini görebiliyorum!
¡ No puedo ver tus puntos débiles!
Şerefsizin teki, giremeyeyim diye kapıların kilitlerini değiştirdi elbette ama orada bir yerde hâlâ bir kapı var. Görebiliyorum.
Obviamente, algún idiota me ha cambiado la cerradura, pero sigue habiendo una puerta, puedo verla.
- Bu yaşam biçiminin güzelliğini görebiliyorum.
Me di cuenta de que esa es una buena manera de vivir.
Geleceği görebiliyorum.
Veo el futuro.
- Şimdi her şeyi daha net görebiliyorum.
- Estoy viendo las cosas claramente.
Evet. Görebiliyorum.
Obviamente.
Şimdi seni görebiliyorum.
¡ Corre, corre, corre! - ¡ Oye!
Sadece rehineyi görebiliyorum. - Bu adamın ölümünün vebali onun boynuna, benim değil!
¡ Esta muerte está en la conciencia del hombre, no la mía!
Görebiliyorum ve duyabiliyorum, ama kimse yerimi bilmiyor.
Puedo ver, puedo escuchar, pero nadie sabe que estoy allí.
Seni görebiliyorum.
Puedo ver... te...
Felcin başlamasını da hatırlıyorum. Kapı çerçevesini de görebiliyorum.
y la paralisis inicia, y puedo ver el marco de la puerta.
İnsan deneyimin ortaklığı olduğunu aynen görebiliyorum. Mesela nasıI beynimiz, kalbimiz ve kişiliğimiz fonksiyonlarını icra ediyorsa. Yani, hepimiz insanız.
Puedo ver que hay un estado comun de la experiencia humana, en nuestros cerebros y corazones y personalidades funcionales, todos somos personas.
Neredeyse hemen, bunu düşünürken odanın köşesinde üç tane varlık görebiliyorum.
Y casi instantaneamente, mientras estoy pensando en eso, puedo ver tres seres sobre un rincon de la habitacion.
Eski kız arkadaşımın makyaj masasını görebiliyorum ama üzerinde hiçbir şey yoktu.
Puedo ver el aparador de mi ex-novia, su pequeño tocador, y no hay nada en él.
Ama onun gözlerinde güzelliği zarafeti gücü görebiliyorum.
Pero a través de sus ojos puedo ver la belleza, y la gracia... El poder.
Yalnız olduğunu görebiliyorum.
Bueno, puedo ver que lo está.
Onlardan bir sürü olabilir ama ben gerçek olanı görebiliyorum.
! Puede que hayan demasiados, pero puedo ver al verdadero.
- Bunu görebiliyorum.
- Bueno, ya lo veo.
Görebiliyorum.
Eso veo.
Alaska'yı evimden görebiliyorum.
Yo puedo ver Alaska desde mi casa.
Hayatımda ilk defa güzel ve şirin arasındaki farkı görebiliyorum.
Por primera vez entiendo la diferencia entre linda y hermosa.
Ve şu anda gözlerine bakınca, kötü biri olmadığını görebiliyorum.
Y en este momento, te miro a los ojos y sé que no eres mala.
- Seni görebiliyorum.
- Puedo verte.
Çin'i görebiliyorum.
Puedo ver a China.
- Şehrin korkutucu olabileceğini görebiliyorum, ama...
Quiero decir que entiendo que la ciudad puede dar miedo, pero...
Babanı kendi baloncuğunun içinde görebiliyorum.
- Puedo ver a papá en su burbuja.
- Bunu görebiliyorum.
Puedo ver eso.
Evet, bunu görebiliyorum.
Sí, se nota.
- Kalbinin attığını görebiliyorum.
Veo latir su corazón.
Seni görebiliyorum Franny.
Puedo verte, Franny.
Bunu görebiliyorum.
Puedo verlo.