Hah translate Spanish
1,821 parallel translation
Ölmek istiyor, hah?
¿ Quieres morir, eh?
Konuşmaktan hoşlanmıyorsun, hah?
No te gusta hablar, ¿ eh?
Hah.
¿ No?
Hah. İşte burası.
¿ Está dentro verdad?
Hah! Seni iyi bililirim. Çok iyi tanırım.
Te conozco muy bien.
Hava soğuk, soğuk, soğuk, hah? Bilmiyorum.
- Sí que está frío, frío.
Hah işte.
Así es.
- Hah, al işte sana bir tane daha.
- ¡ Aquí llega otro!
- Hah, orası çok iyi oldu.
Genial.
Hah, işte böyle.
¡ Eso es!
Kemal ağa ayağını tut. Hah! Tut ayağını tut!
Sujetad su pierna. ¡ Vamos, Cetin!
Yani bunu doğru olduğu için mi yoksa ekonomik olduğu için mi yapıyoruz?
Ah-hah... ¿ Entonces hacemos esto porque es lo justo o porque nos sale mas barato?
Hah, tamam.
¡ Muy bien!
Hah!
¡ Ja!
Bu, tüm gerçeklerin arkasındaki asıl gerçek, hah?
¿ Así que esta es la verdadera verdad tras la verdad? ¡ Hermano!
Ee arkadaşımı bilgisayarın için çağırmışsın hah? Evet.
¿ Llamaste a mi amigo para lo de tu ordenador verdad?
Hey, Howard. Bahçe satışı hah?
Hola, Howard, ¿ haciendo un mercadillo, eh?
Baksana... Hah?
¿ Qué?
- Ah-hah!
- ¡ Ah-hah!
Ah, bir kaç dakikanı aldı ama sonunda çıkartabildin, hah?
¡ Te ha costado un rato pero me has reconocido!
Eee, dayını kendi şovunda görmek bayağı havalı bir şey olmalı hah?
Debe estar bien ver a tu tío protagonizar su propia serie, ¿ eh?
Hah, o zamanlar kot pantolon giyiyordun.
Heck, que estás vistiendo jeans en aquel entonces.
Güzelmiş.
¡ Hah! Eso está bien.
Bu komik değildi, Bill. Hah?
No ha sido tan gracioso, Bill.
Hah, bu Froyd saçmalıklarından nefret ediyorum.
Maldición, odio esta basura freudiana.
Hayır, ilk ben götüreceğim! Hah!
¡ Seré el primero en llevarlas al arbusto!
Hah ha ha ha ha ha Yeni bir şov yapacağız, ve sen bize katılamazsın çünkü sen çok fakirsin ve fakirler haberleri seyretmez nyanyanyanyanya nya
ja ja ja ja ja ja Vamos a hacer un nuevo programa Y no nos puedes hacer esto porque eres demasiado pobre y los pobres no ver los noticieros nayanyanyanyanyanya
Pazartesileri, hah?
Lunes, ¿ eh?
Salı, hah?
Martes, ¿ eh?
Hah. Yani, bunun hiçbir örneğini düşünmedim aslında.
Es que... o sea... no se me ocurre ningún otro ejemplo.
- Stop lambasını kır. Hah!
- "Rompe la luz trasera".
Hah, Bu öylesine birşey.
Eso no significa nada
Hah, bu da ne demek?
"Y de tiranos". Ése es el final de la cita.
- Hah, tamam.
- Sí.
Hah, isminin yanında 1 yazıyordu işte!
Sí, al lado de su nombre decía "uno".
Salak Amerikalılar. Hah hah hah.
¡ Estúpidos Américanos!
Hah!
¡ Hu!
- Hah!
¡ Hu!
Hah! zavallıymış!
Pobre de ellos, mi tía Fanny.
O hayatta kimseyi öyle sevmedi! Hah!
No amaría a otra en toda su vida.
Oh, acıktım. Hah?
Oh, tengo hambre.
Çevreye aitmiş, hah! Bak,
Siento parte de...
Hah kolaymış.
¡ Ah, eso fue muy fácil!
Hah, böyle mi?
¿ Bien, y qué tal ahora?
Hah!
¡ Escucha!
Bugün bir kasıldım, hah dedim geliyor, niyetlendi bu.
Hoy tuve muchos dolores pensé que ya venía..
Hah işte deden o adama ısmarladı, bunu getirsin bize diye. Osman amcan da tam tekmil bir yaz günü bütün bunları getirdi.
Tu abuelo le pidió a Osman que trajera un proyector.
Bunun ses çıkarması gerekli... Hah, işte budur.
tiene que tener una... ah, asi debe ser.
Hibirşeye benzemiyor, hah, evlat?
- Sí que te gusta, ¿ no, muchacho?
hah.
Si, um pero ¿ vosotros habíais tenido otros problemas, verdad? .
Hah. Ve sen de şuradasın.
Y este eres tu.