Haksızlık ediyorsun translate Spanish
213 parallel translation
Bana haksızlık ediyorsun.
Eres injusta conmigo.
Rosie, haksızlık ediyorsun.
¿ Sólo porque la canté para Sam Harris?
"Tanrı aşkına bana haksızlık ediyorsun."
"¡ Cielos! Cuánto más he de..." - ¿ Qué?
Haksızlık ediyorsun.
Se equivoca.
Haksızlık üstüne haksızlık. Hep haksızlık ediyorsun bana Brutus.
Me ofendes de todas las maneras posibles, Bruto.
- David'e haksızlık ediyorsun.
- Estás siendo injusto con David.
Seni temin ederim ki, ona karşı haksızlık ediyorsun tatlım.
Te aseguro que eres injusta con él, cariño.
Haksızlık ediyorsun!
¡ No estás siendo justo!
Kendine haksızlık ediyorsun.
No te aprecias, Pierre.
Bana haksızlık ediyorsun.
Me malinterpretas.
Haksızlık ediyorsun.
Eso es injusto.
Bana haksızlık ediyorsun.
Me malinterpretas, amor.
Kendine haksızlık ediyorsun.
Vaya, qué extraño oírte decir eso.
- Sen haksızlık ediyorsun ve...
- Es injusto y...
- Haksızlık ediyorsun
- Se equivoca.
Haksızlık ediyorsun.
Eso no es justo.
- Bana haksızlık ediyorsun.
No es justo que digas eso.
- Haksızlık ediyorsun.
Eres injusta, Catherine.
Haksızlık ediyorsun, Sam.
Ése fue un golpe bajo, Sam.
İşte bu konuda yanılıyorsun. Haksızlık ediyorsun.
Usted es un necio y un injusto.
Bana haksızlık ediyorsun Doktor!
Es injusto conmigo, Doctor.
İyi kalpli hacı. haksızlık ediyorsun eline. saygılı bir bağlılık var tutuşunda.
Buen peregrino, agravias demasiado a tu mano, que demuestra en ello una digna devoción.
Haksızlık ediyorsun.
No estás siendo justo.
- Aynen, Bay Cooley'e haksızlık ediyorsun.
- Exacto, injusto para usted, Señor Cooley.
Herbert, haksızlık ediyorsun ama.
Herbert, no estás siendo justo.
Bence ona haksızlık ediyorsun, canım.
No seas tan poco delicada, querida.
Haksızlık ediyorsun.
No seas cruel, te lo ruego.
Beni ihtiraslı sanmakla da sen bana haksızlık ediyorsun.
Pero tú también te equivocas al creerme ambiciosa.
Haksızlık ediyorsun.
No es justo.
Tanrım, haksızlık ediyorsun.
¡ Dios mío! Eres muy injusta.
Tamam öyle de, ona haksızlık ediyorsun.
Tienes razon, pero te estás metiendo con esta chica.
Amerikan İşçi Federasyonu'na haksızlık ediyorsun.
No eres justo con la FOA.
Haksızlık ediyorsun bana.
No juegas limpio, ¿ eh?
Niye bana Haksızlık ediyorsun Babi?
¿ Por qué eres tan injusto conmigo, Babis? ¿ Por qué me humillas así?
- Haksızlık ediyorsun.
- No estas siendo justo.
Kendine haksızlık ediyorsun Lion-O.
No debes ser tan duro contigo mismo, León-O.
Haksızlık ediyorsun.
Eddie, no es justo.
Bence ona haksızlık ediyorsun.
Creo que eres injusta con ella.
Haksızlık ediyorsun, Abby.
No es justo.
Neden bana haksızlık ediyorsun, dostum?
No me jodes.
Hadi, bana haksızlık ediyorsun, Yargıç Dredd.
Por favor juez... Dredd. ¿ Dredd?
- Ona haksızlık ediyorsun.
Estás siendo injusto con ella.
- Bana haksızlık ediyorsun.
- Me culpas injustamente.
Ama kendine haksızlık ediyorsun. Çünkü sadece Laius'nun oğlu onu öldürmüş olabilir.
Pero eso es muy injusto con usted mismo porque a Layo... solamente lo pudo matar un hijo.
İyi yürekli hacı, haksızlık ediyorsun eline, Saygılı bir bağlılık var tutuşunda.
Buen peregrino, en poco estimáis vuestra mano que solo muestra humilde devocion.
Diyelim ki Noel'e kadar yaşayacak mıyım? - Haksızlık ediyorsun.
Por Navidad?
- Tracy, babana haksızlık ediyorsun.
- Tracy, eso no es justo.
Filumé, haksızlık ediyorsun.
- ¡ Filo, qué injusta eres!
Çok haksızlık ediyorsun Ilya.
Le he visto unas cuantas veces. Eso es todo.
Gel benimle. Kızına haksızlık ediyorsun.
Es injusto con su hija.
Onlara haksızlık ediyorsun.
No es justo.