English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ H ] / Hanı

Hanı translate Spanish

202,942 parallel translation
- İtiraz ediyorum avukat hanım ifade veriyor.
Protesto. La abogada está testificando.
Hanımefendi, şirketinizin hangi ırktan oluştuğunu sormadım.
Señora, no le he preguntado su composición racial.
Soru : Tekrarlıyorum, bu ırkla alakalı değil hanımefendi.
Pregunta : "Se lo repito, esto no es sobre la raza, señora".
Yapmaya çalıştığınız şey bu mu avukat hanım?
¿ Es lo que estaba haciendo, abogada?
- Bir yandan da not alacağım sakıncası yoksa avukat hanım?
Vale, voy a tomar algunas notas si le parece bien a la abogada.
Pardon hanımefendi, ama bu benim işim.
Perdone, señora. Ese es mi trabajo.
- Hanımefendi, olmaz.
Señora.
Hanımefendi, lütfen!
¡ Señora, por favor!
- Evet, sarışın hanım.
- Dama rubia.
- Hanımlar, tutuklamaya direniyor.
- Señoritas, se está resistiendo al arresto.
Hanımlar, üzgünüm ama, Annemin ayarladıgı üc tane Decker ile eglenmek benim icin zor, o yüzden...
Señoritas, lo siento, pero... es difícil para mí disfrutar de un trío Decker con las manos de mi madre por todas partes, así que...
Demek birini tuttular.
Así que han contratado a alguien.
Önemli noktaların hepsini anlaşılır şekilde anlattın.
Se han entendido todos los puntos.
- Evinize davet edildim.
Me han invitado a tu casa.
Sayın yargıç tam da bu anda elimize çok önemli bir kanıt geçti.
Señoría, tenemos nuevas pruebas que han llamado nuestra atención.
Vahşi Batı'nın ırkçılık ve cinsiyetçiliğine benzeyen iki adet internet sitem var.
Hay dos páginas que se han convertido en el salvaje oeste del racismo y el sexismo.
- Çıkalı 2 hafta oldu.
- Bueno, han sido solo dos semanas.
Bu hesabıma gönderilen 50 mesajdan sadece birisi.
Este es uno de los 50 mensajes que han enviado a mi cuenta.
Yaptıkları çalışma Twitter'daki kadın düşmanlığının % 50sinin kadınlar tarafından yapıldığını gösteriyor.
Han hecho un estudio que muestra que el 50 por ciento de la misoginia en Twitter era realizada por mujeres.
Bizden basit bir şekilde uygar bir atmosfer yaratılması istenip...
Solo nos han pedido que creemos un entorno civilizado...
Hayır, bizden adil kurallara dayanarak üyelerin atılması istendi.
No, nos han pedido que creemos normas justas para echar a miembros.
Kusura bakma, mobilyalarımı hala teslim etmediler.
Lo siento, aún no me han llegado los muebles.
O da var ama önce beni neden yasakladığınızı öğrenmeyi istiyorum.
En parte, pero primero me gustaría saber por qué me han bloqueado.
Gerçekten de güzel bir 48 saat geçirdim.
Y estas han sido 48 horas muy buenas.
Seninle görüşmemem söylendi.
Me han dicho que rompa contigo.
Söylendi derken?
¿ Te han dicho?
O halde 75 davaya direkt olarak nasıl dahil olabildiğinizi açıklar mısınız?
¿ Entonces pueden explicar cómo han estado directamente involucrados en más de 75 casos civiles?
- Kaç davalarını finanse ettiniz?
¿ Cuántos casos suyos han financiado? - 21.
Görünüşe göre yaralarını iyi temizlemişler.
Parece que te han limpiado muy bien las heridas.
Kaçırdınız, sürüsüyle çarptı.
Sí, se han perdido una bandada entera.
Polisler etrafında dolanıp duruyor. Ödeşme peşine düşmüşler.
Los polis han estado persiguiendo a este tío buscando algún tipo de venganza.
Boyama bitti.
Ya han acabado de pintar.
- Onları bulmuşlar mı?
- ¿ Las han encontrado?
Bay Boseman, Bayan Lockhart ikiniz de masanıza vurmayı bitirdiniz mi?
Sr. Boseman, Srta. Lockhart, ¿ han acabado de golpear su mesa?
Geçmiş birkaç ayın sana zor geldiğini biliyorum ve doğru veya yanlış olsun ailenin hareketleri yüzünden suçluluk hissediyorsun.
Sé que estos meses han sido difíciles para ti, y que te sientes, acertadamente o no, culpable de los actos de tus padres.
- Hatta suçlamalar düştü, değil mi?
De hecho, ¿ los cargos no han sido finalmente retirados?
Theroux's teşkilattan atıldı ama elimizde 6 milyon dolarlık bir dava var.
A Theroux le han echado del cuerpo, pero todavía tenemos pendiente una demanda civil por seis millones.
Bana borçlusun.
- Me lo debes. - Así que... al fin te han crecido agallas.
Çerçeveci sizi çok seviyordur.
Han de amarte en la tienda de marcos.
- Evet, iki haftadır ses seda yok.
Sí. Han pasado dos semanas y ni una palabra.
Her neyse. 2 hafta geçti üzerinden.
Lo que sea. Han pasado dos semanas.
Adamın cüzdanına ve kimliği yerli yerinde duruyor.
La cartera y la identificación del sujeto no se han tocado.
Lucifer ve "cottoncandy86" evlenmişler.
Mira. Algodóndeazúcar86 y él se han casado.
İki haftadır yok.
Han pasado dos semanas.
Beni yakaladınız.
Me han pillado.
Kızgınlık ve uyandırma, cinsel icgüdülerin bir ise yaramadı.
La rabia y despertar tus instintos sexuales no han funcionado.
Çalışanlarla veya hastalarla konuştular mı?
¿ Han entrevistado al personal o a los pacientes?
Herkesi farklı bir kata taşımakla meşguller
Han estado ocupados trasladando a todo el mundo a una planta diferente.
- Yani? - Dolandırıldın.
- Te han engañado.
Hayır, çıktılar.
No, se han ido.
Tabii ki öyledir.
Claro que se han ido.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]