Hasar translate Spanish
8,268 parallel translation
TC, muhtemelen beyin hasarı ve baziler kafatası çatlağı olabilir dedi.
T.C. dicho posible lesión cerebral traumática y fractura de base de cráneo.
Lokantam, hasar gören binanın zemin katında yer alıyor.
Mi comedor está en la planta baja del el mismo edificio que fue dañado.
Birkaç saat içinde felcin yarattığı hasar kalıcı olacak ve beyninin büyük bir bölümü ölecek.
En pocas horas, el daño de la carrera será permanente, y una gran parte de su cerebro va a morir.
İşitme duyum ağır hasar aldı.
Mi audición está severamente dañada.
Tomografi aracılığıyla beyinde kalıcı hasar olup olmadığına baktık.
Pero le hicimos un TAC en orden para determinar si ha sufrido algún daño cerebral.
Neyse ki ana kaya yapısı depremde çok fazla hasar almamış.
Con suerte, los cimientos no estarán demasiado dañados.
Mağarada hasar almıştı.
Se dañó dentro de la caverna.
Evet bunu her kim yaptıysa sisteme ciddi hasar vermiş.
Sí, quienquiera que lo haya hecho causó un serio daño al sistema.
Onun yeteneği doku hasarını zamanla iyileştirebilmek... -... ama acının her zerresini hissediyor.
Su don puede sanar el daño en los tejidos con tiempo... pero lo siente todo.
Vasküler hasar olmadığından emin olmak için MR çekilmesini istiyorum.
Vale, te voy a pedir una resonancia para asegurarme de que no hay daño vascular.
Sadece cesetler ve yatakları hasar görmüştü.
Solo sus cuerpos y el colchón en dónde fueron hallados estaban dañados.
Araba sitedeyken hasar gördü ve büyük ihtimalle vita radyasyonu yayıyor.
Ese coche sufrió daños y es probable que esté lleno de radiación vita.
Stark'ın bu tür bir hasar vermek için ne kullandığına dair fikriniz var mı?
¿ Alguna idea de qué podría Stark haber usado para causar ese tipo de daño?
- Hasar derken?
¿ Daños?
Hasar kontrolü olur.
Control de daños.
Gövdesini hedef alın. En kısa sürede en fazla hasarı vermelisiniz.
Apuntad al tronco, el objetivo es infligirle el mayo daño lo más rápido posible.
Üst geçitler hasar görmüş olabilir.
- ¡ No! ¡ El paso elevado podría estar derrumbándose!
Hiçbir kayıp, kesinti ya da ciddi bir hasar yok.
Ninguna víctima, ni apagones, ni daños serios.
Jones bunun olma sebebinin makinenin hasar alması olduğunu söyledi.
Jones dice que la única razón por lo que eso pasó... fue porque la máquina estaba dañada.
Bununla daha büyük hasar verebilirsin artık.
Deberías ser capaz de hacer bastante daño con esta cosa.
Nörolojik bir hasar belirtisi yok.
No hay signos de daño neurológico.
Olanlardan dolayı çok kötüyüm ve verdiğim hasar şimdi bana dönüyor ve buraya sana her şeyin eskisi gibi olmasını istediğimi söylemeye geldim.
Me siento horrible por lo que pasó, y me está golpeando ahora el daño que hice, y vine aquí a decirte que quiero volver atrás a como las cosas eran.
Hasarı tersine çevirmeyecek ama seni bir süre daha bir arada tutacak.
No revertirá los daños, pero evitará que vayan a más... durante mucho más tiempo.
İç kanama, organ hasarı beyin travması.
Hemorragia interna, daños en los órganos, trauma cerebral.
Epilepsisi ya da beyin hasarı olan insanların nöbet geçirmesini önlemek için yapılan implantlar.
Son implantes cerebrales para prevenir ataques en personas con epilepsia o daño cerebral.
- Skipjack isimli herif en çok hasarı verdi.
Un individuo de nombre Skipjack hizo la mayoría del daño.
Ciddi bir sarsıntı geçirmiş, az da olsa kalıcı beyin hasarı var.
Varias contusiones y algunos daños cerebrales permanentes.
İyi ya da kötü olmaları fark etmez, yanlarında hep hasar getiriyorlar.
Quiero decir, no importa si son buenos o malos, siempre hay daños colaterales.
Bırakın umutsuzca 10 yaşında olduğuna inansın, Homer'ın psikolojisinde kalıcı bir hasar yaratmadan onu transtan ancak gerçek hipnotizmacı çıkarabilir.
Solo digo que irremediablemente cree que tiene 10 años, y solo el hipnotizador que hizo esto puede anular el trance sin riesgo de daño permanente a la mente de Homer.
Nasıl olduğunu bilmiyorum ama Chris Jacoby yakın zamanda beyin hasarına uğramış.
No se cómo paso, pero Chris Jacoby sufrió... un grave daño cerebral recientemente.
Beyinciğinde, beyin korteksinde ve bazal ganglionlarında ağır hasar var.
Hay un serio deterioro del cerebelo y de la corteza cerebral... y de los ganglios basales.
Bir hafta sonra bulunduğunda beyin hasarı olan bir katil olduğu ortaya çıkıyor.
Cuando aparece una semana más tarde, es un asesino con el cerebro destrozado.
Ne işe yaraması gerektiğini bilmiyoruz ama eğer içerseniz beyin hasarına sebep oluyor.
No sabemos qué se suponía que debía hacer, pero si te lo tomas, sufres daños cerebrales.
Otopside beyinciğinde, beyin korteksinde ve bazal ganglionlarında hasar tespit edilmiş.
La autopsia reveló que sufría daños... en el cerebelo, la corteza cerebral y ganglios basales.
Beyninde hasar olan iki insanın aynı hayalleri görmelerinin olasılığı nedir?
¿ Qué posibilidades hay de que dos hombres con daño cerebral... experimenten delirios prácticamente idénticos?
Belli ki beyninde bir çeşit hasar var.
Claramente ha sufrido un menor daño cerebral. Mira su mano.
Travmatik beyin hasarı.
Trauma cerebral.
Hasar aldı.
Recibe daño.
Görünen o ki gemi meteor hasarı almış.
Parece que la nave ha sufrido daños a causa de un meteorito.
Ön rölelerden biri hasar aldığı için güç kaynağı bir çok sisteme hasar vermiş.
Uno de los relés delanteros también ha sufrido un golpe, causando una subida de tensión que ha dañado múltiples sistemas.
Az kalmadan ayaklanıp kendilerini serbest bırakmışlar geminin kontrolünü ele geçirmişler. Ama tamir edilemez bir hasar varmış.
Poco después, se levantaron, se liberaron, y tomaron el control del barco, pero estaba dañado sin posibilidad de reparación.
Omurgadaki hasar ve arka kafasındaki kemikteki çatlaklar düşüşe işaret ederken gövdesindeki yaralanmalar geçmiş bir kavgadan kalma.
Daño espinal y fisuras en el hueso occipital... son propios de la caída, mientras que los hematomas en el torso son de la pelea inicial.
Eğer Bay Crawford'a karşı bir suçlama dosyası isterseniz, ifadenizi alacağım ve bunun üstüne hastaneye gideceğiz, orada seni inceleyeceğiz ve hasarınız hakkında belge tutup bir tecavüz kiti alacağız.
Si quiere denunciar al Sr. Crawford, tomaré su declaración... y luego iremos al hospital, donde la examinarán... documentarán sus lesiones y darán las pruebas de violación.
- Ne kadar hasar aldığını Tanrı bilir.
Solo Dios sabe qué daños habrá sufrido.
Peki onların verdiği hasar?
¿ Qué pasa con los daños que hacen ellos?
Anjiyogram çekilmesini isteyeceğim. Vasküler hasar olup olmadığını öğrenmeliyiz.
Pediré un angiograma, a ver si hay algún daño vascular.
Merhaba, çok hasar var mı?
Sí, hola. Entonces, ¿ cuál es el daño?
Bacağını sabitlemeye yarıyorlar. Bunların sayesinde Dr. Reid vasküler hasarı onarabildi.
Sí, solo son para estabilizarte la pierna para que la Dra. Reid pueda reparar el daño bascular.
- Aslında hasar, rapor bile edilmemiş.
De hecho, ni siquiera se les ha informado de ello.
- Hasar kontrolü.
- Control de daños.
Mezarlıktaki hasarı birisi komple düzeltmiş.
Los destrozos del cementerio, alguien los ha arreglado.