Havada translate Spanish
6,148 parallel translation
# Renk havada. #
"El color está en el aire."
Elini havada tut. Havada, tamamen havada.
Mantén la cabeza bien alta.
Bir erkek "leviathan" a bırakılmış bir havuç gibi havada kapar.
Bueno, cualquier hombre se quiebra como una rama ante la visión de un monstruo.
Havada garip bir gizem, yolumuz üstünde tehlikeli yaratıklar var.
Hay una magia extraña en el aire y hay bestias peligrosas sueltas.
Elleri havada dışarı çıkmalarını söyle.
Diles que salgan con las manos bien en alto.
Havada volkanik tozların düşük seviyeli güneş ışıklarıyla kırılması vardı.
Es el polvo volcánico en el aire que refracta la luz solar de bajo nivel.
Siz erkeklerin burnu çok havada oluyor.
Ustedes se creen tan superiores.
- Şu anda pek iltifat kaldıracak havada değilim.
No estoy esperando que me hagan cumplidos.
Saldırgan saçmalıkların için Gereken havada değilim, tamam?
No estoy de humor para tu mierda ideológica, ¿ vale?
Sağlam aletti. Çevremizdeki otlar patlıyor, ağaçların kabukları havada uçuşuyordu.
Mierda bien pesada... como repleto de helechos y todo eso rodeándonos, gritos desde los árboles.
Sakin havada, fırtınadan korkacaksın.
Cuando hay buen clima, prepárate para el malo.
Eller havada.
Levanta las manos.
Havada zarif bir şekilde süzülen bu kuşlar...
El Charrán maniobra con gracia en el aire como un...
Burnu havada.
Se huele en el aire.
Dünya üzerinde Tanrı her hayvanı, havada ise her uçan canlıyı yarattı.
Y del suelo, el Señor Dios formó a cada criatura de la tierra y todas las aves del aire.
Ben indirene kadar havada süzülüyordu.
Flotaba hasta que yo la bajé.
Ben de Bay Pepperidge'a nasıl fevkalade bir biçimde herhangi bir takviye olmadan o mumu havada süzdürdüğünüzü anlatıyordum.
Le decía al Sr.... Pepperidge, lo maravillosamente que hizo flotar esa vela sin soporte aparente.
Havada duran mumu kaptın, havada durmasını sağlayacak bir tel olmadığına yemin ettin, ben de sana inandım.
Tomaste la vela flotando y dijiste que no tenía hilos y yo te creí.
Eğer bu telefonu binlerce kez düşürürsem milyonlarca kez ya da ve sadece bir kez düşmezse bir defa, havada duruyor demektir.
Si dejo caer este telefono miles, millones de veces, y una vez no cae... solo una vez, flota en el aire.
Harikaydı. Her yer ışıl ışıldı, havada pamuk şekerin kokusu...
Y fue increíble, había las luces, el olor a algodón de azúcar en el aire.
... benim tekmem çok hızlıdır, ki, havada uçan kuşa bile vurabilirim.
Mi patada voladora es tan rápida que puedo knockear un pájaro en el aire.
- Elleri havada tut!
- ¡ Policía!
- Polis! Elleri havada tut!
- ¡ Alza las manos!
- Eller havaya! Elleri havada tut!
Esperen, ¿ son policías?
Daha sonra, yumruklar havada uçuştu, düşmanlık büyüdü ve babam ile annesi aynı evde yaşamaya karar verdi.
Después de eso, llovieron golpes, el rencor creció... y nuestros padres decidieron que empezarían a vivir juntos.
Açık havada, katledilmiş hayvanları pişirmeye meraklı olduğunun farkındayım.
Sé que eres muy aficionado... a cocinar animales sacrificados... en lugares abiertos.
Araçtan ellerin havada dışarı çık, hemen!
Sal del vehículo con las manos en alto, ¡ ahora!
Kurşunlar havada uçuşmaya başlayınca ne olacak?
¿ Qué sucede cuando las balas empiezan a volar?
- Mobilyalara ne demeli? General, soğuk havada dolaşan hastalıklardan hiç haz almaz.
Al General le disgustan las enfermedades que se incuban con el aire frío.
Havada karada inanmam!
Ay, no te creo.
Amfibi atalarımız karaya çıkmak üzere suyu terk ettiklerinde suda görebilmek için incelikle evrim geçirmiş olan gözleri havada görebilmek için oldukça yetersizdi.
Cuando nuestros antepasados anfibios dejaron el agua por la tierra, sus ojos, exquisitamente evolucionados para ver en el agua, fueron pésimos para ver en el aire.
Sudan çıktığımızda doğa neden baştan alıp havada da en iyi görüşü alabilmemiz için yeni bir çift göz geliştirmemize izin vermedi?
Cuando salimos del agua, ¿ por qué la naturaleza no empezó de nuevo evolucionándonos un nuevo par de ojos que fueran óptimos para ver en el aire?
Kız arkadaşının açık havada kullanılması korkutucu mu?
Oh, ¿ es intimidante que tu novia este acostumbrada el aire libre? ¿ Qué?
Maudie havada sanki trabzana doğru süzülüyordu.
Maudie parecía estar flotando hacia la barandilla.
O zamanlar, burnu havada hukuk fakültesi öğrencisiydi.
En ese entonces, era solo un elegante estudiante de derecho.
Beni bir dinlese, ortalığın amına koyarız. Burnu o kadar havada ki, insanların söylediklerini duymuyor.
O sea, si me escuchara, podríamos hacer un éxito rotundo pero tiene la cabeza tan metida en el culo que no puede escuchar lo que dicen los demás.
Bu halının üstüne her kim oturur, gözlerini kapatır ve sihirli kelime olan "Tangu" yu söylerse bir anda havada, bir yerden bir yere ışınlanıyor.
El que se sienta en la alfombra, cierra los ojos y dice la palabra mágica'Tangu'pueden ser transportados a través de el aire en un instante.
Havada, uçağın içinde, hep olduğu gibi.
En el avión en el cielo, donde siempre esta.
- Çünkü hâlâ aklı havada, Izzy!
- ¡ Es un hombre niño, Izzy!
Sıcak havada Chicago'nun her yerindeler,... ama kış gelince güneye göçerler.
Son todo Chicago en un clima cálido, pero vuelan al sur para el invierno.
Bak, işte orada, havada, kirli işini bitirdikten sonra bile görünüyor.
Mira, estás ahí, de pie... todavía invisible después del trabajo sucio.
Havada yeni bir şey yok ama...
No hay nada nuevo en el aire pero...
Kötü sözlerin havada uçuşmak üzere olduğunu düşünüyorum.
Creo que malas palabras están a punto de salir.
Geçen gün çöp kutuları havada uçuşuyordu, ön cama çarptılar.
El otro día, los botes de basura salieron volando de la calle, y me golpearon en el parabrisas.
Ellerini havada tut!
Arriba las manos.
Açık havada günışığıyla yemek.
Comer al aire libre bajo el sol.
Hepimiz gardımızı havada tutmalıyız.
- Todos tenemos que estar en guardia.
Sanki cennetten düşerken havada izini bırakan
AI cruzar los cielos A gran velocidad,
Verdiğimiz her nefes de havada dolaşıyor ve kıtalar boyunca kademeli olarak karışıp başkalarının soluması için uygun hale geliyor.
Y cada exhalación que hacemos circula a través del aire y se mezcla gradualmente a través de los continentes. Se vuelve disponible para que otros la respiren.
Topu havada tutarak olası düşme ve hızlanmalara sebep olan kütleçekimsel enerjiyi sağlıyorsunuz.
Al levantar la bala le dan energía gravitacional que es el potencial para caer y acelerar.
- Elleri havada tut!
- ¡ Arriba las manos!