Haven translate Spanish
1,450 parallel translation
Hanna Driscoll'un Haven'da banka hesabı yokmuş.
Hanna Driscoll no tiene ninguna cuenta en Haven.
Paramı Haven'da tutmadım çünkü babam herkesi tanıyor...
Y no deposité el dinero en Haven porque mi padre conoce a todo el mundo y... - podría averiguarlo.
Haven'da önceki bölümlerde
Previamente en Haven...
- Sürpriz İki farklı Haven var.
Hay dos Havens diferentes.
Hey, Haven Avcılık Kulübü nerede?
¿ Oye, dónde está el Club de Caza de Haven?
Haven Herald Gazetesi için bir demeç alabilir miyiz?
¿ Podemos tener una declaración para el Haven Herald?
Yok ama burası Haven, değil mi?
No, no lo hay. Pero esto es Haven, ¿ o no?
Haven'ın en iyisi.
Lo mejor en Haven.
Haven'a geldiğini biliyorlar.
Saben que ha estado en Haven.
Helena ile Gull'un önünde tanıştık.
En Haven, no en Camden. Nos encontramos con Helena frente al Gull.
Genel inanışın tersine Haven'daki herkesin adresini bilmiyorum Nathan.
Contrario a la creencia popular no sé donde viven todos en Haven, Nathan.
Zenci adam Haven'a yerleşti.
Hombre negro hace de Haven su casa.
Haven'da hiç yoktu. Bu Haven'ın kaybı tabii.
Haven no tenía ninguno, por desgracia.
Evet, Haven'da böyle tesadüf olmaz.
- Sí, no en Haven.
Ama Haven'da böyle şeyler, sorunlar olup duruyor.
Pero con todas estas cosas pasando por aquí en Haven, el problema.
Yani, Haven Polisi, ben Wuornos.
Digo, de Haven. Habla Wuornos.
Haven'ın en iyisi.
Lo mejor de Haven.
Bunun sonuna "göt" kelimesini ekleyebilirim. "Haven'ın en iyi götü" Hâlâ ikinizi de tanımlamakta uygun olur.
Sabes, podría agregarle trasero a eso "El mejor trasero de Haven" y aun así se aplicaría a ambos.
Peki, yani Alec, Haven'ın pisliklerini temizleyen telekinetik bir ahlak zabıtası mı?
Bien, entonces ¿ qué es Alec? ¿ Un vigilante telequinético eliminando a la escoria de Haven?
Daha önce hiç böyle bir durum oldu mu? Yani eskiden Haven'da sorunlar varken.
¿ Has tenido alguna vez una situación como ésta antes cuando Haven lidiaba con el "problema"?
Başka türlü Haven, Maine'de bir kış nasıl geçer?
¿ Cómo si no aguantarías un invierno en Haven, Maine?
Yapabilirdin ama ikimiz de Haven'ın bir cazibesi olduğunu biliyoruz.
Bueno, puedes, pero los dos sabemos que Haven tiene sus encantos.
İki farklı Haven var.
Hay dos Haven distintas.
Özel Ajan, Haven Polisi.
Agente Especial, de la Policía de Haven.
Haven Polisi'nde özel ajan yok.
Sabes, el departamento de policia de Haven no tiene agentes especiales.
Doğu Haven Metal İşleri.
Metalúrgia de East Haven.
Hank James'i Doğu Haven Metal İşleri denen bir firmaya yönlendirmiş.
Bueno, Hank enganchó a James con un equipo... llamado East Haven Metalworks.
- Haven polisi.
- Policía de Haven.
Haven'daki insanlar bazı şeyler yapabiliyor.
La gente hace cosas en Haven.
Haven günahkârlarla dolu!
¡ Haven está llena de impíos!
Haven'dan gitmeni istiyorum.
Quiero que te vayas de Haven.
Geldiğim günden beri tüm Haven'da meydana gelen çatlaklar gibi bir çatlak vardı.
Fue una grieta, como las grietas que han estado asolando Haven desde el día que llegué.
Haven'da kalmayı gerçekten istemezsin.
De verdad que no quieres estar en Haven.
Hey, neden Haven'a dönmüş olabileceğini biliyor musun?
Oye, ¿ sabes por qué podría haber vuelto a Haven?
Haven'a Dave'den borcunu tahsil etmek için gelmedin.
No volviste a Haven para recoger algo de Dave.
Haven'da arkadaşlarım var.
Tengo amigos en Haven.
Haven'da hiç bilmediğim akrabalarım olduğunu mu?
¿ Que tengo familiares en Haven de los que no sabía nada?
Haklısın ama Haven'dan ayrılmadın.
Tienes razón, pero no abandonaste Haven.
Haven'ı tabii ki.
Bueno, Haven, por supuesto...
Haven'da işler değişecek Nathan.
Las cosas están cambiando en Haven, Nathan.
Haven'ın ihtiyacı olan son şey o Peder ve kendini beğenmiş, zehirli fikirleriyle bu kasabayı yönetmesi.
La última cosa que Haven necesita es que el reverendo y sus venenos aires de superioridad moral dirijan las cosas.
Haven polisi, kimsin sen?
Departamento de Policía de Haven
İki farklı Haven var.
Hay dos diferentes Havens.
Sen iki Haven'da da yaşıyorsun Nathan.
Tú, Nathan, vives en los dos Havens.
Haven için yaptığın onca şeyden sonra en azından bunu yapabilirdik.
Bueno, después de todo lo que has hecho por Haven, Es lo menos que podíamos hacer.
Haven'da gördüğün diğer insanlar gibi illet bulaşmış.
Está afligido, como la gente que has visto en Haven.
Koloradolu çocuğun ölümüyle ilgili bir fotoğraf buluyorum bunca zamandır Haven'da bu fotoğraftaki annem olabilecek kadının kimliğini tespit etmeye çalışıyorum ve sonra birden bire fotoğraftaki çocuğun sen olduğunu söylüyorsun.
Encontré una foto de la muerte del chico de Colorado, y he pasdo todo este tiempo dando vueltas por Haven... tratando de identificar a la mujer de la foto, que podría ser mi madre, y después de todo esto, me dices que tú estabas en la foto.
Haven'da gördüğün diğer insanlar gibi illet bulaşmış.
Sufre una aflicción, como la gente que has visto en Haven.
Koloradolu çocuğun ölümüyle ilgili bir fotoğraf buluyorum bunca zamandır Haven'da bu fotoğraftaki annem olabilecek kadının kimliğini tespit etmeye çalışıyorum ve sonra birden bire fotoğraftaki çocuğun sen olduğunu söylüyorsun.
Encuentro una foto de la muerte del chico de Colorado trato de identificar a la mujer de la foto, que podría ser mi madre y después de todo eso, me dices que estabas en la foto.
Camden değil, Haven'da oldu.
¿ Eso fue en Camden?
Haven'da önceki bölümlerde
Anteriormente en Haven...