Hueso translate Spanish
5,194 parallel translation
- Tek farkı çene kemiğinden yapılmış olması.
- Solo que este está hecho de hueso.
Yuva kurup 7 / 24 sevişmeleri gerekiyor.
Se supone que anidan y el hueso todos los días a todas horas.
Diri hâline.
En carne y hueso.
Voodoo büyüsü, voodoo büyüsü, Martı gagası ve Mel'in kemiği, mor kalp ve dost gözyaşı...
Hechizo vudú, hechizo vudú, pico de gaviota y el hueso de Mel Patiño, corazón púrpura y lágrima de un amigo...
Ah, kapa kemik deliğini!
¡ Ah, cierre su agujero del hueso!
Çünkü kolumdaki şey olmadan o bıçak kemik üzerindeki dişlerden başka bir şey değil. Senin iş birliğini istemiyorum.
Porque sin esto en mi brazo, esa Espada no es más que un pedazo de hueso con dientes Bueno, no te estaba pidiendo tu cooperación.
Bir köpeğin kemikle yaptığı gibi.
Como un perro con un hueso.
Çünkü kolumdaki şey olmadan o bıçak kemik üzerindeki dişlerden başka bir şey değil.
Porque sin esta cosa en mi brazo esa daga no es nada más que un pedazo de hueso con dientes.
Bir serserinin kemiği ile güçlendim ve bu harika değil mi?
Y estás potenciado por el hueso de un asno, y es simplemente impresionante, ¿ verdad?
-... bir kemikle geri dönmüş.
- Volvió con un hueso.
Kemik avı olmaz.
No por un hueso.
Ve söylediğine göre insana ait üst kol kemiğiymiş.
Y dice que es un húmero... el hueso superior de brazo.
Kemiği bulan Dr. Guyot.
Este es el Dr. Guyot. Encontró el hueso.
Memur Beye vurgulanan alanın büyüme-levha hattı olduğunu gösteriyordum.
Le mostraba al oficial... la zona resaltada es por donde crece el hueso.
Karşılaştırma yapacak olursak, kemiğin bir çocuğa ait olduğunu söyleyebiliriz, Dedektif.
Si la comparamos con el hueso recuperado... es el de un niño, Detective.
- Çocuk kemiği?
- ¿ Un hueso de un niño?
Bir insan kemiğini ayırt edemeyeceğimi mi düşünüyorsun?
Eso no significa que no reconozca un hueso humano cuando veo uno.
İnsana ait diyorsan, öyledir, tamam mı?
Si usted dice que es un hueso humano, le creo.
Yakalama şansın yok. Git kemiği bul kızım. Hadi!
¡ Ve por el hueso, chica.
Kemiği kırmamış, ama zarar vermiş.
No quebró el hueso, pero lo lastimó.
Bunun ne demek olduğunu ortağıma açıklamak isteyebilirsin!
- en la disposición del hueso. - ¿ Se lo explica a mi compañero?
Yani, kemik kırılmadan sonra iyileşmeye başlamış demek oluyor.
Significa que el hueso pudo curarse en su sitio tras la lesión.
Bana bir kemik fırlat.
Lánceme un hueso.
Göz çukuru kemiklerinde temel kemiğinde, gözlerinin olduğu yerde küçük delikler var.
El hueso orbital, sus esfenoides, detrás de donde estarían sus ojos hay pequeños orificios.
Tekli liflere geçirilen saç Beverly'nin kemik parçaları Miriam Lass'den damar ağı Sheldon Isley'den optik sinir ve atardamarlar Yargıç Davies'ten ve Ressamımız James Gray'den de bir ayak tırnağı var.
El cabello tejido en los monofilamentos es de Beverly ; fragmentos de hueso de Miriam Lass ; venas de Sheldon Isley, nervio óptico y arterias del juez Davies, y una uña del pie de James Gray, nuestro muralista ;
Jöle, kemikten elde edilir tıpkı hayatın anlardan ibaret olduğu gibi.
El áspic procede del hueso como la vida está formada por momentos.
Bir dakika burada duruyorum kanlı canlı Paul Angelo olarak.
En un momento estoy aquí... Paul Ángelo en carne y hueso.
Deriyi destekleyecek kıkırdak yahut kemik doku olmadığı için sadece deliği kapatacak bir örtü vazifesi görecek.
Con ningún hueso o cartílago para apoyar la piel, no será más que una cubierta para ese hoyo.
Onun vücudunda değerli Elena'sını o tür bir tehlikeye tekrar sokacak bir tane bile vampire susamış kemik yoktur.
No hay un solo hueso vampiro en su cuerpo que arriesgaría poniendo a su preciosa Elena devuelta en ese tipo de peligro.
Kemik.
Hueso.
Kemik, kemik.
Hueso, hueso.
Eklemi içeri itmeden önce üst kol kemiğini doğru konuma getirmek zorundasınız.
El hueso superior del brazo debe estar en la posición correcta antes de reencajarlo en la articulación.
Kemiğine kadar kesilmiş.
Él cortó hasta el hueso.
Pamuğun ayağı incinmiş. Pamuk gayet iyi.
El hueso metatarsiano de Whitey está roto.
Kurşun kemiği parçalamış.
La bala rompió el hueso.
Kesik içinden geçirilerek, kırık bir kemiğin yanına veya idrar yolunun içine yerleştirilebilir.
A través de una incisión, se puede colocar cerca de un hueso roto o en el tracto urinario.
İzleyiciler şunu not etmeli ki, apsenin konumu mental foramenin yanında.
El auditorio se debe haber dado cuenta del absceso... está localizado... cerca del hueso de la mandíbula.
Alanı kazıyacağım ve muhtemelen çeneden biraz kemik ayıracağım.
Voy a tener que raspar el área... y posiblemente... quitar algún hueso de la mandíbula.
Başını işten kaldıramazdı.
Trabajó con los dedos hasta el hueso.
Olgunluğu tam kıvamında, ve yarma şeftali.
Tienen una maduración perfecta... y de hueso suelto.
Et şeftalisinin aksine yarma şeftalinin çekirdeği çok daha kolay ayıklanır bu da daha rahat tüketilmesini sağlar.
A diferencia de un hueso pegado, la semilla de un hueso suelto se separa mejor de la pulpa, haciéndolo ideal para el consumo.
Kalın kemikler, geniş atardamar. Bir daha doğru düzgün yürüyebilmenin imkansız olduğunu söylemiyorum bile.
Hueso denso, gran arteria... por no hablar del hecho de que te hace andar rígido para siempre.
Paylaşacak kozu var.
Persigue un hueso.
İnsanlar hangi kuzuyu yemezler?
¿ Qué tipo de hueso no comería nunca un perro?
- En azından ayağındaki kemiği oturttum.
- Al menos enderecé el hueso de la pierna.
- Kanlı canlı.
- En carne y hueso.
Bu benim kemik.
Este es mi hueso.
Eksik kemik bir sürü.
Falta mucho hueso.
Zamanla biz, bu bitleri dışında balık Ben bilmiyorum, orada bahse... Bu kemiği 15 santimetrelik boşluk.
Para cuando pesquemos esos trocitos, apuesto a que hay, no sé... 15 centímetros de hueco en ese hueso.
Neeksik kemik dikilmesi hakkında?
¿ Qué me dices de reimplantar el hueso perdido?
- Ne yapabilirim?
Pinchas en hueso, Ed.