Ideal translate Spanish
4,498 parallel translation
Şu an pek fotojenik bir durumda değilsin ama kimseye aldırma.
Aunque tu situación no sea la ideal ante las cámaras, que se jodan.
İşte böyle.
LO IDEAL. ERES TÚ.
Uygun bir eş.
Es la esposa ideal.
Kesinlikle, doğru aday için çok güzel bir eş olur.
Sería un gran partido para el pretendiente ideal.
Hızlanmamış olsaydım onun için daha iyi olurdu. Ama hiçbir yerde iznim olmadığı söylenmiyor.
Hubiera sido ideal para él que yo no acelerara, pero no quiere decir que no le permitiera adelantarme.
Milyonlarca kişi gibi boşanmış olman ideal bir durum mu?
Te divorciaste, como millones de personas. ¿ Es lo ideal? No.
Çok ağır falan da değil, ideal.
No es muy pesada ni nada parecido.
Ayrıca şu sıralarda o kadar fazla seçenek var ki doğru videoyu bulmak bayağı bir zaman alabiliyor.
Además, hoy en día hay tanto de donde escoger, que encontrar el video ideal puede llevarte mucho tiempo.
Amerika'da çalışmak için en ideal yer seçilmiş.
¡ Es el mejor lugar para trabajar en los Estados Unidos!
Ben tam buraya uygunum çünkü müziğe bayılırım.
Sería ideal, porque adoro la música.
Bir ömürlük ganimet.
El salvamento ideal.
Şirinköy, mutlu, refah içinde işçiler için ideal bir toplum.
Sweetville, una comunidad ideal para felices y prósperos trabajadores.
Elbette, Bayan Morgan, olması gereken bir dünyada olsak bütün parayı sıtmaya aktarabilirdik.
Por supuesto, señora Morgan, y si viviéramos en un mundo ideal, habría todo el dinero del mundo para la malaria, pero como un amigo mío solía decir :
Bu vuruş Ravi'nin aklına, evlenmek istediği kadının nasıl biri olacağını kazımıştı.
A Ravi, esa jugada le mostró a la mujer ideal con quien se casaría algún día.
Dolaylı olarak rol seninle ilgiliydi. Bu çocuğun yaptığı rol dağıtımında sana yardımcı olmuyorsa ve beni ikna etmiyorsa... Bilirsin, rol için en ideal kişi.
Bueno, quizás indirectamente tuve algo que ver en la selección pero si no fuera porque tú ayudaste con el casting y me convenciste de que él era el mejor para el papel seguramente no lo habrían elegido.
Doğru, kusursuz bir ses tonun ve güçlü bir sesin var. Bu film türüne çok uygun.
Sin duda, tienes el tono perfecto y un sonido fuerte que es ideal para el género.
Ölümün pis kokusunu bir yana bırakırsak, burasının ideal bir olduğunu söylerdim.
Bueno, sin el nauseabundo hedor a muerte, diría que es simplemente ideal.
Biraz kafa dinleyip düşünmek için ideal bir yer bence.
Me parece el lugar preciso para que un hombre descanse y piense las cosas.
Bu, uğruna yaşamayı ümit ettiğim ve gerçekleştireceğim bir ideal. Ama gerekirse aynı zamanda uğrunda ölmeye hazır olduğum bir ideal.
Es un ideal por el que espero vivir y que espero lograr, pero, de ser necesario, es un ideal por el que estoy dispuesto a morir.
Doğru ama bu büyük hedefin insanlar değil, Volm olduğunu gösteriyor ve onların askeri uzay gemileri gezegeninize doğru geliyor.
Es cierto, pero vale la pena repetir que los humanos no son el objetivo ideal... son los Volm, y sus barcos guardias se dirigen hacia su planeta.
Hancock Park'a yakın, ki bunun pek ideal olmadığının farkındayım. Ama bu stili seviyorsanız sonrasında... - Affedersiniz.
Está cerca de Hancock park, que se que no es ideal, pero si os gusta el estilo, entonces sé...
Son yıllarda, Ben, doğru ekipman aldın ideal ve mükemmel bir yer.
En los últimos años, conseguí el equipo adecuado, el socio perfecto y la ubicación perfecta.
Aynen. O yuzden mutlu, hayali gercek oluyor.
Por lo tanto, está satisfecho, para él es ideal.
Söylemem lazım, bu kötü otel odası Faulkner çalışmak için pek uygun bir yer değil.
Tengo que decir, esta espeluznante habitación de hotel no es exactamente el lugar ideal para estudiar a Faulkner.
- Hava güzel, değil mi?
Un tiempo ideal.
'İdeal eş gibi eğitildim.'
Cada chica solo era entrenada para ser una esposa ideal.
Ailem için çok daha iyi olacak, anlarsın ya.
Ideal para la familia, ya sabes.
- Kızı uygun bir yem olurdu değil mi?
- Ella sería la carnada ideal, ¿ verdad?
- Uygun bir yem olurdu, değil mi?
- Sería la carnada ideal, ¿ no crees?
Çok fazla üstelemek istemem ama, amacım ne olacak?
No quiero romper tan ideal panorama pero, ¿ cuál es mi posición?
- Adamı sorgulamamız gerek. Burası da en uygun yer sayılmaz doğrusu.
Necesitamos interrogarle, y este no es exactamente el sitio ideal ahora mismo.
- Sizin için ideal bir bükme yünüm var.
- Tengo la lana ideal para usted.
Başkaları tarafından fark edilmemek için ideal bir elbise.
Es como si no quisiera hacerse notar.
Pekala, biliyorum bunlar ideal şartlarımız değil ve dişinizi sıktığınız için teşekkür etmek istiyorum.
De acuerdo, sé que las condiciones no son las ideales, pero quería agradecerles por seguir aquí.
Sana göre bir kız mutlaka vardır ama o kız ben değilim.
Tu chica ideal existe, pero no soy yo.
- Kowalski rolü için ideal.
Es idéntico a Kowalski. ¡ Kushemski!
Teyzem idealim oldu benim, bunu anlıyor musun?
Ella se convirtió en mi ideal.
Belki kafanızdaki ideal kadın, sizin dilediğinizden daha zalimdir.
Su mujer ideal podría resultar ser más cruel de lo que usted desea.
Bilirsin, kendini iyileştirmiş günahkâr kusursuz misyonerlik yapar.
Ya sabe, el pecador reformado es el misionero ideal.
O ve Charlotte, harika bir çiftler, değil mi?
Él y Charlotte, una pareja ideal, ¿ verdad?
Kristalin parçacıklarının bağlanıp büyümesi için en ideal yüzey kemiktir.
El hueso es una superficie ideal para que las partículas solubles cristalinas se adhieran y crezcan.
Parçalanmadan önce ölmesi daha iyi olur.
Ideal, muerte antes de descuartizar.
Baba akşam yemeği için bizim işaretizle gelir.
Lo cual es lo ideal para que el padre venga con la cena.
Eğik Pisa Kulesi Dominic 1000 için ideal mekan olmayabilir ama işe yarıyor.
Bueno, tal vez la Torre de Pisa no sea el lugar apropiado para mi Dominic Mil Esta funcionando.
Neredeyse kusursuzuz.
Es casi ideal.
İstediğinin bu olmadığını biliyorum.
No es lo ideal. Solo...
Belki ideal durumu bulmuştur.
Quizás encontró su condición ideal.
Senin burası da gayet güzel.
Y tú tienes un sitio ideal aquí.
Çocukluğumda ideal olan hiçbir şey yoktu.
No había nada idílico en mi infancia.
Kendi kendine bakardı ve benden de aynı şeyi yapmamı isterdi. - Ortada buluşurduk. - İdeal bir duruma benziyor.
Se ocupaba de sí misma, me pedía que yo hiciera lo mismo y nos encontrábamos en el medio.
Mükemmel bir işin var.
Ese es tu trabajo ideal.