English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ I ] / Iran

Iran translate Spanish

6,259 parallel translation
Spoiler veriyorum.
Oh! Iran? !
Cesetler ilkbahara kadar bekleyecekler.
Los cuerpos no se iran hasta la primavera.
Herkes gibi zorla okula gönderilecekler ve okuldan nefret edecekler!
¡ Iran a la escuela a la fuerza como todos y van a odiarlo!
Hiçbir yere gidemezler.
No irán a ningún sitio.
Eğer 498a kanununa göre şikayet ederse direkt hapse girersin.
Si él registra una denuncia bajo la 498a, irán directo a prisión.
İran?
Chile, Nicaragua, uh...
Yani gitmeyi haftada bire indireceksiniz.
En ese caso, solo irán una vez a la semana.
Eve 4.00'dan önce gitmeyecek olmanızın yanı sıra evet, şimdi 4.00'a çıktı yeni kuralımız şu :
De acuerdo, además de que ustedes no se irán a casa antes de las cuatro de la mañana... sí, ahora es a las cuatro de la mañana... nueva regla : cada vez que alguien hable de algo triste,
Bayan Butler'a mı gidiyorsunuz yine?
¿ Aún irán adonde lady Butler?
Peki onların nereye götürülmesi gerek?
Entonces, ¿ dónde están los que se supone que irán?
Yoksa hemen Coventry'e dönersiniz.
O irán de regreso... a Coventry.
- Nasıl gideceksin oraya? Arabasıyla mı?
Bien, como irán ustedes hasta allá?
LÜTFEN MAC... Her şeyi basite indirgeyip daha verimli çalışabiliriz.
Cuanto más podamos simplificar, mejor irán las cosas.
Yakında alışırsınız.
Ya se irán acostumbrando.
- Şimdi onun peşine düşeceklerini düşünüyorsun.
Y crees que ahora irán por ella.
Ama etkisi sürerken oni, Stiles'ın yakasını bırakacaktır, değil mi?
Pero mientras siga funcionando, los Oni no irán tras Stiles, ¿ verdad?
Kıyamet Lejyonu, geçmişe gideceksiniz bebek Kal-El'in insanı hasta edecek kadar tatlı taşralılar olan Martha ve Jonathan Kent'in eline geçmesine engel olacaksınız.
Legión de la Perdición, irán al pasado y evitarán que el bebé Kal-El caiga en las manos de esos nauseabundamente dulces campesinos, Martha y Jonathan Kent.
İşler kötü giderse bütün kaynaklarımızı onun için kullanacağız.
Si las cosas van mal ahí dentro, todos nuestros recursos irán para ella.
Üzgünüm millet ama kimse bir yere gitmiyor.
Lo siento, amigos, pero no irán a ningún lado.
Kusursuz değil ama ailelerini bulana dek yetkililer bakacak.
No es lo ideal, pero irán a casas de acogida hasta que encuentren una familia para ellos.
Ama nereye gidiyorsun buradan?
Pero, ¿ dónde irán desde aquí?
Sana büyük gelebilir. İçine kağıt koyarsın.
Te irán un poco grandes, pero puedes ponerle algo de papel.
- İran.
- Persa.
bir harita izlemek zorundalar, yollardan giderek.
Tendrán que seguir un mapa, irán por los caminos.
Ama bütün kazandıklarımız Trevor projesine gidiyor. Gençler için kriz ve intihar hattı.
Pero todos los beneficios irán para Trevor Project, una línea 24 horas de ayuda a la juventud LGBTQ, así que yupi.
Bilmiyorum. Aptalca geliyor ama birkaç programcı gidiyor.
No lo sé, suena estúpido, pero algunos de los programadores irán.
Britney konserine gelemeyen birkaç kisi oldu.
Varias personas no irán al concierto de Britney, así que...
Ehil erkekler New York'a gidip savaşa dahil olacaklar ve kadınlara gelince, hizmetçiniz için bile mükemmel bir fırsatı çoktan ayarladım.
Los hombres talentosos irán a Nueva York y se unirán como esfuerzo de guerra con respecto a las mujeres, ya he arreglado una oportunidad perfecta para su criada.
Bütün sorunların çözülür.
Y tus problemas se irán.
Annem İran'da akademisyendi.
Mi madre era una académica en Irán.
O fanatikler İran'da annemi öldürebilirlerdi.
Tú nunca hubieras nacido.
Aynı fanatikler eğer Omar Irak'a dönerse onu da öldürürler.
Esos fanáticos que pudieron haber matado a mi madre en Irán son los mismos que matarán a Omar si regresa a Irak.
Sadece benim değil ailemin de peşine düşecekler.
Y no solo irán a por mí : irán a por mi familia.
Ama parmaklarındaki o iz, tüm ülkenin geleceğine bırakacak olan bir iz.
Pero se irán con una marca para garantizar la seguridad de su país.
Adamlarımın bazıları da onunla gidecek.
Algunos de mis hombres irán con ella.
İran Şah'ı...
El Sha de Persia.
Eğer burası düşerse ön kapıdan girerler.
Si esta posición cae, irán directos a la puerta principal.
- Bak, kalite testleri sorun olmayacaktır.
Las pruebas de control de calidad irán bien.
Hepiniz gitmiyorsunuz!
¡ No irán todas!
Çorap almaya gidiyorlar.
Irán a comprar calcetines.
Cumartesi günü bir tamircinin çocuğunun doğum gününe gidecekler.
Y el sábado, irán a la fiesta del bebé de un técnico.
Çocuklu partiye gidiyorlar.
Así que irán a una fiesta con niños.
Chicago'daki her şirket onu kovalayacak.
Todos los bufetes de Chicago irán tras ella.
Ama unutma anlatırsan ; Terry, Bunch, Daryll sadece ben değil, hepsi hapse girer.
Solo recuerda lo de Terry, Bunch, Daryll... todos irán a la cárcel, no solo yo.
Bütün hâsılat "İlaç Araştırma" Vakfına gidecek. Kurucu üyesi de sizsiniz.
Todas las ganancias irán al Recherche d'un Remaide, del cual es miembro fundador, ¿ no?
Kaldırımdaki kan hortumla yıkandığında, dağılıp giderler.
Una vez que la sangre riegue el suelo, se irán.
Keskin nişancılarımız ilk arabayla gitmişlerdi.
Nuestros francotiradores irán en el primer transporte.
Hiçbir yere gidemezsiniz!
¡ No irán a ningún lado!
Bırakın, efendilerim, ve öylece gitsinler.
Dejémoslas, señores, y se irán.
Gitsinler derken, ölsünler mi?
- ¿ Se irán, como muertas?
Ofis takımına seçilenler ise Clemens ile kalacak.
Los seleccionados para el equipo de oficina irán con Clemens.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]