Iyi edersin translate Spanish
4,718 parallel translation
Bana yalan söylemesen iyi edersin.
Será mejor que no me estés mintiendo
Onu saklasan iyi edersin. Hatta yaklaşan Lezbo Adası gezinde onu içebilirsin.
De hecho, es posible que quieras beberlo en tu próximo crucero a la isla de Lesbos.
O kıkırdakla buluşmadan önce birkaç jello shot atsan iyi edersin.
Bueno, entonces es posible que quieras tomar algunos chupitos de gelatina antes de pasar la noche en esa caja de las risas.
İyi, o zaman küçük mekanlara alışsan iyi edersin.
Bueno, pues entonces acostúmbrate a los recortes.
O sırada oralarda böğürtlen topluyor ya da dağ sıçanlarını gözlüyor olmasan iyi edersin.
Mejor que esto no suceda por aquí, Recogiendo arándanos, U observando marmotas.
Kaçsan iyi edersin.
Probablemente deberías correr.
Evet, kaçsan iyi edersin!
¡ Sí, mejor que corras!
Biri seni durdurmaya çalışmadan önce hemen atlasan iyi edersin.
Será mejor que saltes rápido antes de que
- Frank, sakin olsan iyi edersin!
- Tranquilo, Frank. - ¡ Frank, será mejor que te tranquilices!
Hey, Jules, içeri girsen iyi edersin. Sakata geleceksin. Kayıt olman lazım...
Eh, Jules, más vale que entres... o te vas a tener que joder.
- Caymasan iyi edersin.
- Más vale.
Artık gözlerin açık uyusan iyi edersin.
Empieza a dormir con los ojos bien abiertos.
Kanıtlasan iyi edersin.
Supongo que más te vale demostrarlo.
- Bulsan iyi edersin.
- Mejor que así sea...
Yaşamak istiyorsan şu gaz pedalına bassan iyi edersin.
Si quiere vivir, mejor acelere.
Yeni dünya düzenine alışsan iyi edersin.
Creo que es hora de que aceptes el nuevo orden mundial.
Yani onu öldürmeden önce beni öldürsen iyi edersin.
Así que si la matas, será mejor que me mates a mí.
Bunca zahmete değdiğini kanıtlasan iyi edersin.
Y será mejor que valga la pena mi tiempo.
Bu tabağı kafana fırlatmadan önce en güzel yemeğini önüme koysan iyi edersin.
Más te vale que pongas esa comida delante de mí antes de que utilice este plato como un frisbee hacia tu cabeza.
İyi. O zaman kendini New Directions'ın kükrediğini duymaya hazırlasan iyi edersin.
Vale... pero mejor preparate.
O zaman gördüklerine odaklanmaya başlasan iyi edersin.
Bueno, quizás deberías a empezar a concentrarte en lo que estás viendo.
İkincisini seçeceksen yoluma çıkmasan iyi edersin.
Y si es lo último mejor que salgas de mi camino.
Çabuk konuşsan iyi edersin.
Será mejor que hables rápido.
# Çalışsan iyi edersin, fahişe! #
* ¡ Será mejor que entrenes, puta!
O zaman onun oradan canlı çıkmamasını umsan iyi edersin.
Bueno, entonces es mejor que esperes que él no consiga salir de allí con vida.
Kaçmasan iyi edersin.
Más vale que no escapes.
Pekala... Eğer boşanmaksa istediğin, kendini savaş için hazırlasan iyi edersin.
Bueno, si lo que quieres es divorciarte, es mejor que te prepares para una pelea.
Ondan gözünü ayırmazsan iyi edersin!
¡ Mejor vigilas a Chan Young! A él le gustan las chicas también.
Beni delirtmeden çıkış yapsan iyi edersin.
Desconéctate antes que enloquezca.
Tedavi olsan iyi edersin.
Quizá quieras que te revisen eso.
Şu kıyafeti giysen iyi edersin, yoldu!
Mejor ponte esto, peregrino.
Sen de benim için bir şeyler bulsan iyi edersin ya da çıktığın yere geri dönersin.
Será mejor que inventes algo para mí. O te volveré a sacar fuera.
O zaman alışsan iyi edersin, Çünkü dediğine göre daha çok paket gelecekmiş bize.
Bueno, acostúmbrate, porque me ha dicho que habrá más paquetes que nos entregarán.
O, "Ham ham" demende ciddi olsan iyi edersin.
¿ Te refieres a una mejor esos "nums."
Onlarla alay etmesen iyi edersin.
Harías bien en no burlarte de ellas.
Haklı olsan iyi edersin.
Mejor que estés segura.
Kapıyı açsan iyi edersin Charlie.
Será mejor que le abras la puerta, Charlie.
Öyle mi? Evet, mesaj atsan iyi edersin.
Sí, mejor le escribes.
- Bana yalan söylemesen iyi edersin.
Mejor es que no me mientas. Por qué?
Kapıyı açsan iyi edersin Charlie.
Mejor que le abras la puerta, Charlie.
Beni ciddiye alsan iyi edersin.
Debes tomarme en serio.
- O pisliği kontrol etsen iyi edersin.
- Deja esas idioteces.
Ondan uzak dursan iyi edersin..
Sería mejor que te alejaras de él.
Bundan emin olsan iyi edersin
Es mejor estar seguro de eso.
Bu işleri öğrensen iyi edersin, Ann.
Sera mejor que aprendas estás tareas, Ann.
Beni öldürsen iyi edersin.
Será mejor que me mates...
Silahını burada bıraksan iyi edersin.
Mejor que dejes esa pistola aquí.
# O zaman çalışsan iyi edersin, sürtük! # Şu kalçalara baksana bir!
Mira qué muslos... ¡ Vamos, tienes que hacerlo mejor!
Hemen dursan iyi edersin!
- ¡ Detente!
Denise için iyi haberler. Onu sen mi davet edersin, ben mi?
La noticia es para Denise. ¿ La invita usted o debo hacerlo yo?
Henry, zamanımızı harcamasan iyi edersin.
Henry, será mejor que no nos estés haciendo perder el tiempo.