Işkence translate Spanish
8,225 parallel translation
Eğer sen ölmediysen, psikolojik işkence amacıyla yaşatıyorum seni.
Si no estás muerto, sigues con vida solo... para torturarle psicológicamente.
Kim demiş bir kadın tıpkı erkekler gibi öldürüp işkence edemez diye?
¿ Quién puede decir que una mujer no podría torturar y matar tan bien como un hombre?
Buza işkence etmeyi seviyorum.
Me gusta torturar al hielo.
- Elbette o yaptı! Tüm hayatım boyunca bana işkence etti.
Ella me ha estado torturando toda mi vida.
Kamu malına ihanet ettikleri ve zarar verdikleri için bu mahkumlar Dörtlü'ye hizmet eden şirketin emriyle ölene kadar işkence görecekleri ceza infaz kurumuna götürülecekler.
Por alta traición y amenazas al bien común, estos prisioneros, son traídos a este lugar de ejecución donde serán expuesto a los elementos hasta que mueran, por orden de la Compañía, sirviendo al Cuadrante.
Konu ben olunca, işkence ve uzun süreli acı çektirmeyi daha çok seviyor galiba.
Creo que conmigo prefiere la tortura y el sufrimiento a largo plazo.
Ölene kadar işkence etsen de bir şey anlatmayacak.
Puedes torturarlo hasta matarlo, pero no dirá nada.
- Bu yüzden mi işkence ediyordun bana?
¿ Por eso estuviste torturándome? Dios mío.
Sana işkence etmiyorum, niye edeyim?
No estoy torturándote. ¿ Por qué lo haría?
Ama o görüntülerdeki çocuğu, işkence ettiğin adamla ilişkilendiren bir şey yok.
Nada conecta al niño del video con tu torturado.
Louise şu aptal gruba katılıp kendine işkence etmeye başladı.
Louise se unió a ese grupo morboso para torturarse.
Onlara işkence etmiş, Kilgrave'in söylediği her söz yalan.
Él los torturó. Kilgrave mintió todo el tiempo.
En son ikimiz birlikteyken saldırıya uğrayıp işkence edildim.
La última vez que estuvimos juntos... fui atacado y torturado.
Niye böyle işkence etmesi gerekiyor, onu anlamıyorum.
Es que no entiendo por qué me tiene torturada.
Ya da işkence odasıdır.
O quizás una cámara de tortura.
Neredeyse bir yıl önce kaçırılıp işkence gördün ve yıldönümlerinin kendilerine has bir gücü vardır.
Hace ya casi un año de tu secuestro y tortura y los aniversarios son muy poderosos por sí solos.
Sana işkence eden adam.
El hombre que te torturó.
Üç hafta boyunca Yahudilere işkence edilmemişti.
Sin persecución de los Judios durante 3 semanas.
Julian işkence görmüş, saatler boyu dövülmüş.
Julian fue torturado, golpeado en el lapso de varias horas.
Annemin ikiniz için hayal ettiği, güzel bir çiçek bahçesi ve yer altı mahzeni olan kulübeyle kendine işkence etmeyi.
Torturarte con la vida que mamá imaginó... para los dos en la cabaña... con el hermoso jardín de florecitas... y la bodega.
Bir işkence uzmanı, gerçek bir sadistti.
Un experto en tortura, un verdadero sádico...
Xander'ın vücuduna verilen zarara bakacak olursak işkence edilmeden saldırıya uğradığı yönünde belirtiler görülüyor.
Si... miras más allá del daño... hecho al cuerpo de Xander, comienzas a ver signos... de que en realidad fue atacado antes de ser torturado.
Mengele ona ne yaparsa yapsın ne kadar işkence ederse etsin ve onu ne kadar öldürürse öldürsün hep bir şekilde hayata dönebilmiş.
No importaba lo que le hiciera Mengele, no importaba la tortura... no importaba la muerte, siempre conseguía volver a la vida.
İnsanları hapsedip işkence ediyor.
¿ Encerrar a seres humanos? ¿ Torturarlos?
Muhtemelen hayatta tutup işkence etmeye devam etmek istedi.
Probablemente solo quería mantenerlo vivo... para continuarlo torturando.
Onu kaçırıp işkence ederek mi?
Secuestrándola y torturándola.
Beni dövdün, bana işkence ettin...
Cuando me golpearon y torturaron...
Sana işkence edene karşı mücadele etmek istediğini biliyorum.
Sé que quieres tomar represalias contra tu tormento.
Şunun yüzünü kes ve geri kalanına işkence et.
Rájale la cara. Tortura al resto.
Gerçek işkence bu değil midir dostlar?
Esto sí que es una tortura, ¿ verdad, muchachos?
Tecrübelerimle konuşuyorum, işkence işe yaramaz.
Por experiencia puedo decirte que la tortura no funciona.
Burayı işkence odasına çevirdim. Hadi ama.
La he convertido en una sala de torturas.
Onun işkence görmesini ve öldürülüşünü izledi, her anını.
Lo observó ser torturado y asesinado, momento a momento.
Çünkü Jordan'a işkence yapmaya karar verdin.
Porque decidió torturar a Jordan.
Ama onlar işe yaramayınca, Zoey'in bilgisayarina sizdin ve Ona işkence etmek için
Pero cuando nada de eso funcionó, entonces entró en el ordenador de Zoey y creó una página de ciberacoso para torturar a Zoey.
Altı hafta boyunca işkence gördüler.
Los habían torturado durante seis semanas.
5 yıl önce masum bir kızı kaçırıp işkence ettin.
Hace cinco años, secuestraste y torturaste a una chica inocente.
Kararsızlığınla herkese işkence ediyorsun.
Con tu decisión estás torturando a todo el mundo.
13. yüzyılda sorgulama için cadılara işkence yapmada kullanılırdı.
Usado por la inquisición en el siglo XIII para torturar brujas.
İşkence ettiği için patladığım anı kayıt altına almak için mi?
¿ Para poder registrar mi implosión mientras me tortura?
İşkence bu.
Esto es una tortura.
Zaten her türlü bana işkence etmek niyetindesin.
No, quiero matarte.
İşkence için onu garaja götürüyorlardı kesin, yani şimdi başka yer arıyorlar demektir.
Ellos deben haberlo llevado a ese garaje para torturarlo, lo que significa que ellos están buscando una ubicación de respaldo.
İşkence görmüş.
Lo han torturado.
İşkence et dedim.
He dicho que les tortures.
İşkence etmeyi severim.
Me gusta torturar.
İşkence ettin mi?
¿ Les has torturado? No.
İşkence etkili olmaz karşılık verilse bile.
La tortura es a menudo inefectiva, incluso contraproducente.
Josh'a işkence ediyorum!
¡ Estoy torturando a Josh!
Bana sizin tarafindan zorbalik yapildi, ve iskence gordum
He sido acosada, atormentada, torturada por vosotros.
siber zorbanin Zoey'ye iskence etmek icin kullandigı cihazi buldum.
Encontré el dispositivo que el ciberacosador estaba usando para torturar a Zoey.