Kanıyorum translate Spanish
1,691 parallel translation
- Her seferinde bu palavraya kanıyorum.
Qué haces? Me sueltas esa mierda cada vez.
Kanıyorum...
- Sangro... -
Çok çabuk kanıyorum.
Es sólo que soy muy confiado.
Kanıyorum.
Estoy sangrando.
- Evet, etmedi, ama rujun o kan-kırmızı parlaklığının ezilmiş yabanmersinlerinden geldiğini sanmıyorum.
Bueno, no lo hizo pero supongo que ese brillo rojizo del lápiz labial no vino de arándanos.
Suçunuz kanıtlanmadığı için sizi suçsuz sayıyordum. Bakın, 30 yıldır bu ülkede yaşıyorum.
Mire, he estado viviendo en el país por 30 años.
Bununla ilgili bir kanıtınızın olduğunu varsayıyorum.
¿ Asumo que tienen pruebas de esto?
En azından kanıt olmadan olmaz, ama size yalvarıyorum...
Al menos, no sin pruebas, pero se lo suplico...
Hastanın kanı olduğunu sanmıyorum.
No creo que fuera sangre de un paciente.
Kanıtlayabilmek için alışılmış olmayan bir usul ile Bay Lee Adama'yı tanık kürsüsüne çağırıyorum.
Y para probarlo, tendré que hacer algo inusual y llamar al Sr. Lee Adama al estrado.
Damar açamıyorum. Damar yolu açılamayan, kan basıncı düşük bir çocuk olduğunu duydum. Femoralden açayım mı?
Creo que tenéis a un chico hipotenso sin buen acceso. ¿ Le cojo una femoral?
E'nin çıkan silahı gördüğünü bile sanmıyorum.
Creo que E ni siquiera vio el arma.
Benim üzerimde deney yaptıklarına inanıyorum. Bu yüzden bu elbiselere dokunmayacağım ve kanıtı riske atmayacağım
Creo que pueden haber experimentado conmigo asi que, de ningún modo, voy a tocar esa ropa y arruinar la evidencia.
- Bir bok yapmıyorum. Adamın kan basıncı 580'e fırladı.
Su presion sanguinea ya es de 580!
Ama bunu sorumluluk sahibi olduğumun kanıtı olarak kullanmıyorum.
- Juzgarle.
Ve aksini gösteren güçlü bir kanıt olmadığı sürece, iyi olacağımıza inanıyorum.
Y creo que a pesar de lo mucho que parece lo contrario, todos estaremos bien.
Dünyadaki yaşamın... bir uzay gemisi tarafından getirilen organizmalardan türediğini kanıtlamaya çalışıyorum.
Verá, argumenté que toda la vida en la Tierra deriva de organismos que fueron traídos aquí por alienígenas.
- Ama bir kanıt bulabileceklerini sanmıyorum.
Pero no creo que vayan a encontrar ninguna prueba.
Belgelerle kanıtlayacağınıza inanıyorum?
¿ Supongo que tiene la documentación?
Kan görmeye hiç dayanamıyorum.
No soporto ver sangre.
Yaşım yüzünden mi yavaşlıyorum, yoksa dün o berduşla kavga ederken kaybettiğim kan yüzünden mi bilmiyorum ama bu elimde patladı.
No sé si mi avanzada edad me está haciendo más lento o tal vez toda la sangre que perdí ayer peleando contra aquel lumpen pero ya lo arruiné.
Henüz kanıtlama yapamazsınız. Siz o duruma gelmeden, işbirliği yapmıyorum.
- Esperen, no tienen un caso todavía hasta que no lo tengan no voy a cooperar.
Kulaklarım kanıyor. Duyamıyorum...
Me sangran los oídos y no puedo...
Üsse girip çıkan pek çok insanın kaydını alıyorum.
Yo contrato gente todo el tiempo.
Klanlarındakilerden bazılarını tanıyorum vücutlarını kırmızıya ve sarıya boyarlar ki bu da kan ve kin anlamına gelir.
Yo conozco a los miembros de su clan,... sus cuerpos están pintados de rojo y amarillo. Lo que significa sangre y bilis.
Ne zaman sana sert davranıyorum diye endişe etsem, ne kadar ahmak olduğunu kanıtlayan bir şey yapıyorsun.
Cuando me preocupa haber sido un poco duro contigo, haces algo para probar lo gilipollas que eres.
Ne aşamada olduğumuzu görebilmek için izinli tıp personeline şehir genelinde rastgele kan testleri yaptırtıyorum.
Tengo personal médico fuera de servicio realizando aleatoriamente... pruebas de sangre en la ciudad para llegar a tener una idea de en que punto estamos.
- Bir kız tanıyorum Yunan haftasında vampir kanı içmişti.
Conocí una chica que conocía a esta chica, que bebió sangre de vampiro durante la Semana Griega.
Size yalvarıyorum, söylediklerime kulak asın, izlediğiniz yoldan dönün yoksa siz de fahişe Jezebel ile evlenen Ahab'ın acıklı sonuna maruz kalıp kanınızı köpekler yalayacak.
A su Alteza le pido atención y que no prosiga con el camino que parece haber tomado o seguramente seguirá los pasos de Acab quien se casó con la prostituta de Jezabel y ciertamente hará caer sobre usted un triste fin donde los perros beberán su sangre como lo hicieron con la de Acab.
Bu çıkan yaygaraları anlamıyorum.
No entiendo cuál es el problema.
Taze kan arıyorum.
Quiero sangre fresca.
Merhaba, kıçım kanıyor ve parmağımı erkek arkadaşımın penisinden alamıyorum
Hola, mi glúteo está sangrando y mi dedo índice esta atorado en su ano
Evet, ama ben ejderhayı değil nehire hedef alıyorum böylece ortaya çıkan buhar bizi gizliyor ve kaçmamızı sağlıyor.
Sí, no apunto al dragón, sino al río para crear un velo de vapor a través del cual podamos escapar.
Ama sizlere aksini kanıtlıyorum ve bakın ne söyleyeceğim bu tamamen gerçek.
Pero aquí tengo los detalles y les diré...
Ağzından çıkan o kelimelere inanamıyorum.
No puedo creer que esa palabra salió de su boca.
Biliyor musun, sen beni Fort Lauderdale gönderdiğinden beri kan ter içinde uyanıyorum.... çünkü senin peşinde silahlı adamlar var, Michael.
Sabes, he estado despertando con sudores nocturnos desde que me enviaste a Fort Lauderdale debido a aquellos hombres armados que te perseguían, Michael.
Böyle güzel bir takım üzerinde kan görmek isteyeceğini sanmıyorum. yani neden beni dinlemiyorsun?
Bueno, estoy seguro de que no querrás sangre sobre ese bonito traje ¿ así que por qué no me escuchas?
Arabada olduğunu kesin kanıtlayamıyorum.
No puedo ubicarla en el auto.
- Ya Kurt Rossi? - Hayır. Birinci adayımızın bile Neil Jackson'ın evine girdiğini kanıtlayamıyorum.
No, ni siquiera con nuestro candidato número uno por invadir la casa de Neil Jackson.
Kanıtın kusurlu ve seni bu olaydan alıyorum.
Tú evidencia está comprometida y debo sacarte del caso.
Bende Türk kanı taşıyorum.
También tengo sangre turca. Sí.
Deldikleri zaman çıkan kokuya dayanamıyorum.
- No, odio cuando se defecan.
Çok fazla kan kaybetti ama iyi olacağına inanıyorum.
Ha perdido mucha sangre, pero creo que estará bien.
Kaçırma olaylarından birinde bile orada olmadığını kanıtlarsak sana söyleye çalışıyorum işte, bunu aşabiliriz.
Si establecemos una coartada para uno de los secuestros... podremos ganar esto.
- Bu kan verme işini hiç anlamıyorum.
Lo siento. No entiendo esta estupidez de la donación de sangre.
Bir şeyi kanıtlamaya çalışmıyorum.
No trato de probarte nada.
- Hepsi değil. İnanıyorum ki, en kısa zamanda sizin bir şeyler sakladığınızı kanıtlayacağız.
No por mucho tiempo, porque creo que pronto probaremos sin ninguna sombra de duda que están escondiendo algo de importancia para este caso.
Şey, göğsümüzde birşeyin kan pompaladığı gerçeği beni biraz ürpertiyor, bundan hoşlanmıyorum.
Yeah, yo... yo... yo estoy algo asustada Hay algo en nuestros pechos que bombea sangre. No me gusta eso
Bundan pıhtılaşmış kan görmekten etkilenmediğinizi anlıyorum Bay Doyle.
Asumo que usted no es contrario a la vista de sangre coagulada, Sr. Doyle.
Kan kaybından ölmeden önce, aradığım cevapları bulmaya çalışıyorum.
Estoy buscando respuestas antes de desangrarme hasta la muerte.
Onun kanını içtiğimi hatırlıyorum.
Recuerdo beber su sangre.